Bu arada, bu araçlar saatte 965 km ile hareket edebilir. | TED | وبالمناسبة، هي تستطيع السفر بسرعة تزيد على 600 ميل في الساعة. |
Böylece tsunami saatte 800 km hızla ilerleyerek, ortaya çıkmış olur. | TED | وهكذا، يتكون التسونامي، متحركًا بسرعة تزيد عن 500 ميلا في الساعة. |
saatte 25 mil hız yapacağız ya da denerken kazanı patlatacağız. | Open Subtitles | اننا سنحقق 25 ميل في الساعة تمثال نصفي أو مرجل المحاولة. |
Her zamanki gibi bizi sabah 6'da kaldırmazsan iyi olur. | Open Subtitles | أفضل لك أن لا توقظنا في الساعة السادسة مثل العادة |
Ertesi gün saat 4:04'te, 404$ nakit para olarak verdik. | TED | في الساعة 4:04 في اليوم التالي وزعنا 404 دولار نقداً |
Diyelim 1,000 adam lazım. Oraya 5,000 kişi toplayacak ve Saatine 15 sent ödeyecek. | Open Subtitles | ربما يحتاج ألفاً من الرجال لذا يأتى بخمسة آلاف هناك و يدفع لهم 15 سنتاً في الساعة |
Ciğer sıcaklığına bakarak son bir saat içinde ölmüş denilebilir. | Open Subtitles | يشر عمل الكبد المؤقت إلى انها ماتت في الساعة الأخيرة. |
EM: saatte 200 kilometre veya saatte yaklaşık 130 mil. | TED | 200 كيلومتر في الساعة، أو حوالي 130 ميلًا في الساعة. |
Wright'ın zamanında en hızlı asansörler sadece saatte 22 km hızda hareket ediyordu. | TED | في عهد رايت، كان أسرع مصعد بالكاد يتحرك بحوالي 22 كيلومتر في الساعة. |
saatte 900 km hızla esen kızıl rüzgarlar olacağını söylemişlerdi. | Open Subtitles | يقولون بأن هناك رياح ملتهبة بسرعة 500 ميل في الساعة |
Ölümden sonraki ilk saatte vücut ısısı 1,5 derece düşer. | Open Subtitles | تنخفض درجة حرارة الجسد درجتين في الساعة الأولى بعد الوفاة |
Dr Murdoch, Peter'ın kızarıklığı geçti ama son bir saatte 6 kere kustu. | Open Subtitles | الدّكتور مردوخ، طفح بيتر ذَهبَ لكن هو يُلْفَظُ ستّ مراتِ في الساعة الأخيرة. |
Bir dakika ya da bir saat içerisinde olabilir ama kesinlikle olacak. | Open Subtitles | هو يمكن أن يحدث في الدقيقة التالية، في الساعة القادمة لكنّه سيحدث. |
Kefaletle çıkmayı duymuş olabilir miyim Hakim Bey? Hayır olamazsın. Yarın saat 10:00'da. | Open Subtitles | كلا، لا اسمح لك، في الساعة 10 بالغد المتهم يبقى في حجز المحكمة |
O da saatte 350 mili çaktı ama sefil bir hayat yaşadı. | Open Subtitles | لقد تحطم بسرعة 350 ميلاً في الساعة و عاش لكي يحكي القصة |
Bugün saat 3'te senin için bir fotoğraf çekimi ayarladık. | Open Subtitles | لقد حضّرنا لك جلسة تصوير اليوم في الساعة 3: 00 |
Yüzbaşı Schilz. karısı ve yeni doğan kızıyla görüşmesini 05:45'te bitirmiş. | Open Subtitles | الملازم شيلز هاتف زوجته بعد ولادة ابنتهما في الساعة الخامسـة صبـاحـا |
Veterinerdeki çalışanların dediğine göre saat 9:15'te bir takside görülmüş. | Open Subtitles | قال موظفي الفندق أنها ظهرت في التاكسي في الساعة 9: |
Diyelim 1,000 adam lazım. Oraya 5,000 kişi toplayacak ve Saatine 15 sent ödeyecek. | Open Subtitles | ربما يحتاج ألفاً من الرجال لذا يأتى بخمسة آلاف هناك و يدفع لهم 15 سنتاً في الساعة |
Son bir saat içinde 14 kızın telefon numarasını aldım ben. | Open Subtitles | سيدتي، لقد حصلت على 14 رقم هاتف لفتيات في الساعة الماضية |
Beni sabahın 3'ünde sokaklarda yalnız bırakamazsın? | Open Subtitles | لن تتركني وحد في الشارع في الساعة الثالثة صباحاً؟ |
Çok pahalı, saati 3 dolar. Oraya yakın bir yerde parkmetre buldum. | Open Subtitles | تلك البقعة تكلف 3 دولارات في الساعة وجدت عدادا بالوقت ترك عليه |
Öğlen 12'de, yani tam 2 saat sonra takip ekibi harekete geçecek | Open Subtitles | في الساعة 12 ظهراً، بمعنى آخر ساعتان مِنْ الآن قوات المتابعة سَتَتحرك |
- Sanırım gece 3:00 sularında gerçekleşmiş olmalı efendim. | Open Subtitles | أنا أقول أنه حدث في الساعة الثالثة صباحِاً ، سيدي |