Yani O kadar pudingi sık seyahat mili kazanmak için mi aldın? | Open Subtitles | لذا إشتريت كل ذلك البودنج حتى تتمكن من الحصول على هذه الأميال؟ |
Anlamıyorum. O kadar yozlaşma ve üçkağıda tanık olduktan sonra nasıl herkes eğlenebiliyor? | Open Subtitles | لا أفهم ، كيف يحتفل الجميع بعد كل ذلك الفساد والخداع الذي شهدناه؟ |
Fakat tüm bu korunmasızlık içerisinde, tıpkı daha da iyi olmaya çalıştığımız diğer Her şey gibi gelişim gösteririz. | TED | لكن من خلال كل ذلك الضعف، كما في كل شيء آخر نسعى دائمًا لنكون الأفضل فيه، نحن نشاهد تقدمًا. |
Her şey mantıklı geliyordu, çünkü birinci nesil Amerikalı olarak etrafım göçmenlerle çevriliydi. | TED | كل ذلك منطقي بالنسبة لي، لأنني كأمريكي من الجيل الأول، كنت محاطًا بالمهاجرين. |
Ayrıca dediklerine göre Bütün bu olanlar, başka şeyleri gizlemek içinmiş. | Open Subtitles | يقال أيضا أن كل ذلك هو مجرد غطاء لأمور أخرى تحدث. |
Katılıyorum ve siz ikinizin beraber bu kadar vakit geçirmenizden pek hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | إنها خطيرة جداً أوافقك، و لن أرتاح لقضائكما كل ذلك الوقت معاً |
her şeyi bırakmaya kararlıydı, Her şey. Ama bunu zaten biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | ليسلّمنا الجميع ، كل شيئ ، أنت تعرفين كل ذلك ، صحيح ؟ |
tüm o yaptıkların ve göldeki anlar... Demek işini yapıyordun ha? | Open Subtitles | اذا فالبحيرة وكل شيء، كل ذلك كان من أجل مهمتك، صحيح؟ |
Bu dünyada böyle nasıI yaşıyorlar? İçlerinden geçen Bunca safraya rağmen? | Open Subtitles | كيف يعملوا في هذا العالم مع كل ذلك النكد الذي بداخلهم |
Bunca şey yaşandıktan ve O kadar kader zırvalığından sonra ortaya birden meleklerin ikinci bir planı mı çıkıyor? | Open Subtitles | بعد كل ما حصل و كل ذلك الكلام الفارغ بشأن المصير أصبح فجأة لدى الكائنات السامية خطّة بديلة ؟ |
Aniden O kadar para gözüme çok da önemli gelmedi. | Open Subtitles | فجأةً، كل ذلك المال لم يكن يبدو أنه يساوي الكثير |
Yeni işinden nasıl O kadar çok para kazandığını biliyorum. | Open Subtitles | انا اعرف كيف جمعت كل ذلك المال في عملك الجديد |
Her şey ailemizin temiz hava almamız gerektiğini düşünmeleriyle başladı. | Open Subtitles | كل ذلك بدأ عندما قرر والدينا ان نقوم ببعض التغيير |
Yaptığım Her şey, verdiğim her karar başıma gelen her kötü ve harika şey beni tam da buraya getirdi, bu ana, senin yanına. | Open Subtitles | كلّ شيءٍ قمتُ به، وكلّ خيار اتخذته، وكلّ شيءٍ فظيع ورائع حدث لي على الإطلاق، كل ذلك قادني إلى هنا، إلى هذه اللحظة معكِ. |
Ona de ki Bütün bu muhteşem sanat eserleri, dar beyinli kitlelere cahilliklerini dayatan bir grup faşiste bir cevap gibidir. | Open Subtitles | قله بأن كل ذلك الفن الرائع يعود إلى شخص محدود التفكير وعميل للفاشية يحاول فرض تجاهلهم على أشخاص ليس بيدهم حيلة |
Şimdi sizlere Bütün bu iyi işlerin arkasındaki adamı takdim etmekten onur duyarım. | Open Subtitles | أشعر الآن بسعادة غامرة لأقدم لكم الرجل المسئول عن كل ذلك العمل الجيد |
Yani küçük bir yaşam bu kadar ikincil zarara değmez mi? | Open Subtitles | وحياه واحده صغيره لاتستحق كل ذلك الأضرار الجانبية ، أليس كذلك؟ |
Hadi ama, herşeyin bu kadar kolay olması seni hiç rahatsız etmiyor mu? | Open Subtitles | أعني ، بربّك ألا يضايقك حصول كل ذلك بهذه السهولة ؟ |
Adam terfinin en tepedeki adaylarından birisi ve her şeyi çöpe atıyor. | Open Subtitles | غي واحد من كبار مرشحينا لتعزيز و وانه يلقي كل ذلك الطريق. |
tüm o kuvark ve süpercisim zırvaları. Ben hepsini biliyorum zaten. | Open Subtitles | كل ما يخص الكوارك و الأوتار الفائقة، كنت أعرف كل ذلك |
Bunca acı ve kötülüğe sebep olduğuma göre korkunç biri olmalıyım. | Open Subtitles | أنا من المؤكد شيئاً مروعاً لكي أسبب كل ذلك الألم والشر |
Ve bütün bunları beş yıl boyunca yaptıkları zaman, istenilen kurul sertifikasını alırlar. | TED | وحين يفعلون كل ذلك لمدة خمس سنين، يحصلون على شهادة المجلس الأعلى للجراحين. |
Eğer tüm bunlar doğruysa, böyle bir zımbırtıyla ne yapmayı düşünüyorsun? | Open Subtitles | لو ان كل ذلك حقيقى ماذا تتوقع ان تفعله هذه البدعة؟ |
Yüksek irtifa meteoroloji uçağı değildi bir casus uçaktı tüm bunları biliyoruz ve Birleşik Devletler'den bir özür bekliyoruz. | Open Subtitles | وإنها ليست طائرة بحثية ،لإستطلاع الطقس ولكنها كانت طائرة تجسس ونحن نعلم كل ذلك وطالب باعتذار من الولايات المتحدة |
Yani, tüm bunların Paige'in hatası olduğunu önemsemiyor musun? Barbie konuşmasının mı? | Open Subtitles | اعني , هل انت تهتم بأن كل ذلك هو خطأ بيج ؟ |
bütün bunlar gerçekten bir çeşit değil mi diye soruyorum | Open Subtitles | أنا أسألكِ إذا ما كان كل ذلك حقًا كان منظمًا |
bunların hepsi kötü, yaşlı ve bunak büyük büyükbaban yüzünden. | Open Subtitles | كل ذلك بسبب الرجل القذر المنحط لص الخنازير جدك الكبير |
bunların hepsini yaptım, çünkü öğrencilerimin kendileri olarak en iyi olmaları için çevrelerindeki herkesin onları desteklediğini bilmelerini istedim. | TED | وقمتُ بعمل كل ذلك لأنني أردتُ من طلابي أن يعرفوا بأن الجميع من حولهم يدعمهم ليكونوا من أفضل الناس، |