Buraya kızınıza yönelik niyetlerimin tamamen onurlu olduğunu söylemeye geldim. | Open Subtitles | أنا لأخبرك أنّني لا أريد العبث مع ابنتك وحسب، أ |
Geçen sefer sana söylemeye fırsatım olmadı beni dedektif aradı. | Open Subtitles | لم أجد فرصة لأخبرك آخر مرة لكن المحقق إتصل بي |
Kararı etkileyebilmek için Moskova'ya uçuyorum. Bunu söylemek için uğradım. | Open Subtitles | لأرى إن كان من الممكن تغيير القرار ولهذا جئت لأخبرك |
Şey bu biraz kişisel ama uzun zamandır sana bunu söylemek istiyordum. | Open Subtitles | إنه نوعاً ما شخصي ولكنني ظللت أنتظر لأخبرك بهذا منذ وقت كافي |
size söyleyecek çok şeyim muhtemelen de çok az vaktim var. | Open Subtitles | إن لدى الكثير لأخبرك إياه ربما هناك القليل من الوقت |
Beni aptal mı sanıyorsunuz, size yerini söyleyeceğim ama gelmeyeceğim. | Open Subtitles | أتعتقد أنني غبي كفاية لأخبرك أين الثروة هكذا بدون ضمان؟ |
Sana Anlatacak çok şeyim var. Nereden başlayacağımı bilmiyorum. | Open Subtitles | لدىّ الكثير لأخبرك به لا أعلم من أين أبدأ |
Ve buraya size, o öldüğü için bunun son bulmayacağını söylemeye geldim. | Open Subtitles | وأنا هنا لأخبرك أنّ ذلك ليس على وشك الانتهاء الآن بمجرّد موته |
Ve buraya size, o öldüğü için bunun son bulmayacağını söylemeye geldim. | Open Subtitles | وأنا هنا لأخبرك أنّ ذلك ليس على وشك الانتهاء الآن بمجرّد موته |
Rhett, bugün anladığımda seni sevdiğimi anladığımda, koşarak sana bunu söylemeye geldim. | Open Subtitles | ركضت إلى المنزل لأخبرك .. أرجوكِ، لا تستمري في هذا |
size daha hızlı bir şeyler bulmam gerektiğini söylemeye geldim. | Open Subtitles | لقد جئت لأخبرك أن على العثور على شئ أسرع |
Doğruyu söylemek gerekirse, ahşap sandığında daha çok ilgimi çekmişti. | Open Subtitles | لأخبرك الحقيقة، إنّي مُهتمّة أكثر بالصندوق الماهوجني الذي جاءت فيه. |
Bu şekilde yaşamak istemiyorsun. Hayatına devam ediyorsun. Doğru şeyi yaptığını söylemek için buradayım bu yüzden aynen devam et. | Open Subtitles | لا تريد العيش بتلك الطريقة ، عليك المضي قدماً أنا هنا لأخبرك ، أنت تفعل الصواب ، حافظ عليه فحسب |
- O kravatı çıkar at. Aylardır bunun hakkında bir şey söylemek istiyordum. | Open Subtitles | عليك أن تتخلّى عن ربطة العنق تلك، كنت توّاقة لأخبرك بذلك منذ شهور |
Efendim, size söyleyecek çok şeyim var, ama çok zamanım yok. | Open Subtitles | سيدى ، لدى الكثير لأخبرك به ولكن لا يوجد الكثير من الوقت |
Sana şunu söyleyeceğim. Bir şey denersen, kaçmaya kalkarsan... | Open Subtitles | لذلك أنا هنا لأخبرك إذا جربت أيَّا شيء , حاولت الهرب |
Sana fitilli kadifenin nesi olduğunu Anlatacak vaktim yok. | Open Subtitles | ليس لدي وقت كافي لأخبرك ما الخطب بالمحبوكه |
Sana söylemem gerekir ki yaşadıkların bütün rozet kardeşleri için alışıldık. | Open Subtitles | وقد جئت لأخبرك بأن المشاعر التي تراودك يشعر بها كل شرطي |
Sana kim olduğunu söylerdim ama kendisi biraz ünlü gibi. | Open Subtitles | كنت لأخبرك باسم هذا الشخص ولكنّه شخصٌ مشهور نوعاً ما |
Aslında bunu doğumgününde söyleyecektim ama böylesi çok daha eğlecenceli oldu. | Open Subtitles | كنت أنتظر لأخبرك في عيد ميلادك لكن هذا اكثر متعة |
söylememe gerek olduğunu sanmıyorum. Bence iyi biri değildi, o kadar. | Open Subtitles | ولا داعيَ لأخبرك أنا فقط لا أعتقد أنه كان رجلاً صالحاً |
Sana söylüyorum, bizim zencilerimiz o hippi çocuklar gelip işleri karıştırana dek gayet mutluydu. | Open Subtitles | وأنا هنا لأخبرك أن زنوجنا سعداء حتى وصل أبناء الكليات لتسوية أمورنا هنا |
Ve şimdi sana her şeyi söyleme zamanı sebebini anlaman için. | Open Subtitles | و الآن , حان الوقت لأخبرك كل شئ حتى تفهم لماذا |
Sentetiginiz Simon'un kiralik süresinin doldugunu haber vermek için ariyorum. | Open Subtitles | اتصل بك لأخبرك أنه آلتك سيمون وصل بتهاية فترته للإيجار |
Sana anlatmak istediğim çok şey var ama söyleyemiyorum delireceğim. | Open Subtitles | هناك الكثير لأخبرك به ولكني سأصاب بالجنون لأني لا استطيع |
Şimdi de sana kaderini anlatmaya geldim, kitabımda yazıldığı üzere. | Open Subtitles | الأن لقد أتيتُ لأخبرك ،بمصيركَ كما كُتب فى كتابيِ. |