Bu suçlamaları yapmak için delile ihtiyacınız var dedektif. | Open Subtitles | تحتاج لبرهان لإلقاء هذا النوع من التهم أيّها المحقّق |
Polisleri aradım ve sonra şöyle bir göz atmak için kapıya gittim. | Open Subtitles | اتصلت برجال الشرطة ومن ثم ذهبت لإلقاء نظرة خاطفة من خلال الباب |
Görüşürüz, endokrinoloji semineri vermeye gitmem lazım. | Open Subtitles | أراك لاحقاً، علي الذهاب لإلقاء محاضرة الغدد الصماء |
Ya da merhaba demek için. Bu ona iyi gelir. | Open Subtitles | أو حتى لإلقاء التحية، هذا يساعدها، كما تعلمين |
Eminim ki buranın yerlileri köşkün yeni beyi ile hanımına göz atmaya heveslidirler. | Open Subtitles | واثق أن السكان المحليين حريصون على التسلل لإلقاء نظرة على المالك الجديد وزوجنه |
Sanırım oraya gidip, selam verene kadar beni rahat bırakmayacaksınız. | Open Subtitles | حسنا , أعتقد أنكم لن تكفوا حتى أذهب لإلقاء التحية عليها |
Ayrıca fabrikaya gidip çalıştığı makineyi görüp, çalışma arkadaşlarıyla konuşacağız. | Open Subtitles | سأطلب فحص دم فوراً سنذهب أيضاً إلى المصنع لإلقاء نظرة |
Onunla çalışmaya başladığımda işeyecek bir kabı ve onu atacak penceresi bile yoktu. | Open Subtitles | قبل أن أرفع شأن هذا الزنجي لم يكن يملك قدر للتبول أو نافذة لإلقاء بوله |
Bir aydır burada otuyorsunuz... biz de "merhaba" demeye geldik. | Open Subtitles | لا أصدق أنه قد مضى شهر على وجودكم هنا.. ولم نأتِ لإلقاء التحية عليكم |
Geçerken bir merhaba demek istedim. Gösteriyi izlemiyor musunuz? | Open Subtitles | فكرت بالزيارة لإلقاء التحية لم تخرجوا لمشاهدة العرض ؟ |
Politik bir konuşma yapmak için doğru bir zaman değildi. | Open Subtitles | لم يكن ذلك الوقت المناسب لإلقاء خطاب سياسي |
Adalind'in büyü yapmak için kullandığı bir kitap vardı. | Open Subtitles | كان هناك كتاب استخدمته أدليند لإلقاء السحر |
Sevgi hakkında kalpleri yumuşatacak duygusal bir konuşma yapmak için daha iyi kim var ki? | Open Subtitles | أيكم أكثر جاهزيه لإلقاء خطاب عاطفي عن الحب؟ |
Geçtikten sonra ayakkabılarını atmak isteyeceğin bir giriş. | Open Subtitles | النوع الذي ستضطر لإلقاء حذائك بعد الخروج منه |
O ambar kapakları da et atmak ya da uyuşturucu iğne atmak içinmiş. | Open Subtitles | لقد إستخدموا الكوّة لإلقاء الطعام للنمور أو تخديرها بالسهام. |
Basit bir ilanla bu klasik araba hastası adamlar klasik bir karbüratöre göz atmak için akın edecek. | Open Subtitles | إعلان واحد بسيط، أصحاب السيّارات النادرة هؤلاء سيتزاحمون على أيّ مكان لإلقاء نظرة على مُكربن قديم. |
Sadece komşu olarak "selam", vermeye gelmiştim. | Open Subtitles | أردت فقط أن أمر لإلقاء التحية و أكون جار جيد |
Ben öyle bir selam vermeye gelmiştim. selam. | Open Subtitles | حسناً ,أردت فقط القدوم لإلقاء التحية |
Merhaba demek için uğramış. Güzel bir aile olduğumuzu söyledi. | Open Subtitles | قال أنه عرّج عليك لإلقاء التحية قال أننا نشكل عائلة لطيفة |
İhtiyar büyükbaban merhaba demek için bile durmadı. | Open Subtitles | إنَّ جدكِ لم يأتي لإلقاء التحية حتى |
Bir suikastçıyı yakalayacağız diye adamlarımızı tehlikeye atmaya gerek yok. | Open Subtitles | لا يوجب سبب لوضع رجال صالحون في خطر في محاولة لإلقاء القبض على قاتل |
Bu çevredeydim, dedim ki uğrayıp selam vereyim. | Open Subtitles | كنت في المنطقة ففكرت في المرور لإلقاء التحية |
Bir dakikalığına şu yoldan aşağı gidip neler olduğuna bir baktınız mı? | Open Subtitles | هل قد أخذت من وقتك دقيقة وذهبت لإلقاء نظرة عما يحدث بالخارج |
Yani elinde bir şey yok, suçu atacak daha bir büyük bir ekip mi istiyorsun? | Open Subtitles | مما بعني، أنه لا يمكنك تولي الأمر، وانت فى حاجة لمزيد من الافراد لإلقاء اللوم عليه. |
Beni gördün ama gelip bir merhaba demeye tenezzül etmedin. | Open Subtitles | رأيتني لكنك لم تتكبدي عناء القدوم لإلقاء التحية |
Son zamanlarda Ann Coulter'ın Berkeley'de konuşabilmesi ve Milo'nun serbest konuşma özgürlüğü olabilmesi için tavır sergiliyoruz. | TED | فقد أخذنا مؤخرًا موقفًا لتوضيح سبب حاجة آن كولتر لإلقاء كلمة في بيركلي. ولماذا ميلو لدية حق حرية التعبير. |