- Bir şey yok. Boş. - Belki kaçarken biri görmüştür. | Open Subtitles | لا شئ هناك, انه فارغ ربما هناك من رآه وهو يهرب |
Ehliyet, parmak izi, tutuklama, hiçbir şey yok. - Seninle gelsem iyi olacak. | Open Subtitles | لا منافسة ، لا رخصة ، لا مطبوعات لا تفويضات ، لا شئ |
Kesin bir şey yok ama darp noktalarından örnek aldım. | Open Subtitles | لا شئ حاسم لكن لكن مسحت عينة من نقاط الصدمة |
Kontrolden çıkmış zengin çocuklar çiftliğinden başka bir şey değil. | Open Subtitles | ..لا شئ سوى حمل قلم لأجل الأطفال الأثرياء فاقدي السيطرة |
Yok, bir şey değildi. Sadece fikirleri için ona teşekkür ettim. | Open Subtitles | لا ، لا شئ ، كنت فقط أشكره من أجل أفكاره الجيدة |
- Hiçbir şey değişmedi. Bu bir hataydı. - Hadi ordan! | Open Subtitles | لا شئ تغير , لقد كان خطأً اللعنة , لقد كانت مجاهرة |
Bunlar hiçbiri olmamıştı ta ki sen gelip bizim hakkımızda konuşana kadar. | Open Subtitles | لا شئ من هذا سيحدث حتي لو لاحقتني طويلاً للحديث بشأن هذا |
Bunca zaman sonra, bunca çalışmadan sonra birden garip bir duyguya kapıldım sanki Hiç bir şey elimde değil. | Open Subtitles | وبعد كل هذا الوقت وبعد كل هذا العمل بدأت فجأة أشعر بأن ليس بيدى أى من ذلك لا شئ |
- Tanrım. - Endişelenecek bir şey yok. Eminim tatları iyidir. | Open Subtitles | لا شئ تقلق حياله أنا متأكد أن المذاق ما زال جيد |
Hiçbir şey yok. Dur, gördüm. Orada, 28,000 fit'te ilerliyor. | Open Subtitles | لا شئ, أنا أراة هناك, إنة على مسافة 28,000 قدم |
Yok, garip bir şey yok. Cerrahi, ameliyat sonrası, nano-dişçilik. | Open Subtitles | لا، لا شئ غريب، غرفة العمليات، غرفة التجهيز، عيادة الأسنان |
Benim için sana hissettiklerimden daha önemli bir şey yok. | Open Subtitles | بالنسبة لى لا شئ أكثر أهمية من طريقة شعورى نحوكِ |
Kimlik yok, telefon yok, anahtar yok, hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا بطاقة هوية , لا جوال ,لا مفاتيح لا شئ |
Denizcilerin bahsetmeye değecek kadar içtiklerini dikkate almadıkça bahsetmeye değecek bir şey yok. | Open Subtitles | لا شئ يستحق الذكر ما لم تعتبر تناول للكحول مثل البحار يستحق الذكر |
Sağlam durmadığını biliyorum ama birkaç kişinin düzeltemeyeceği şey değil. | Open Subtitles | مظهرها ليس جميل و لكن لا شئ لا يمكن إصلاحه |
Tüm mesele nasıl ateş edileceğini bilmek. Önemli bir şey değil. | Open Subtitles | كل المطلوب أن تعرف كيف تطلق النار لا شئ خطير فى الأمر |
Yani... Kayda değer bir şey değil. | Open Subtitles | بشكل عام لا شئ يحدث فى ذاك القطاع على الأطلاق |
Sakın bakma dostum! Bir şey yok. Bir şey yok! | Open Subtitles | فقط لا تنظر اليها يا رجل لاتنظر انها لا شئ لاشئ |
Ona ne zaman, sorun ne diye sorsam "Yok bir şey bebeğim, Her şey yolunda," deyip duruyor. | Open Subtitles | حينما أسأله ماذا هناك يقول لا شئ يا عزيزتى كل شئ بخير |
- Hiçbir şey. - Bebeğim, içinde cam var. Haydi otur. | Open Subtitles | لا شئ - هناك زجاج بالجرح يا حبيبى ، اجلس - |
- Hiçbir şey. Şu anda kimliği meçhul. | Open Subtitles | لا شئ, وفي الوقتِ الراهن فإنَّهُ مجهولُ الهوية |
İnanın bana, bunların hiçbiri tek bir hatta üretilmiyor. | TED | وصدقوني، لا شئ يحدث من هذا يحدث في خط مستقيم. |
Hiç bir şey, sadece size bireysel başarıların geliştirildiği bir toplum teklif ediyorum. | Open Subtitles | لا شئ , انا فقط اعرض على المجتمع الاشياء الى ستحقق الانجازات الفرديه |
hiçbirşey, ben 40 kutsal babunlardan daha güçlüyüm. | Open Subtitles | لا شئ ، اٍننى بصحة جيدة مثل 40 رباح مقدس |