Musa, tıpkı benim gibi sana ihanet edemez. | Open Subtitles | موسى لا يمكنه خيانتك أكثر مما يمكنني أنا |
Musa, tıpkı benim gibi sana ihanet edemez. | Open Subtitles | موسى لا يمكنه خيانتك أكثر مما يمكنني أنا |
- O artık bize yardımcı olamaz. - O olabilir sadece bir tanesidir. | Open Subtitles | . لا يمكنه أن يساعدنا بعد الآن . إنه الوحيد الذي يمكنه ذلك |
Olabilir. Bir insan aynı anda iki yerde birden olamaz. | Open Subtitles | وقد يكون هناك، فالشخص لا يمكنه التواجد بمكانين بنفس الوقت |
Lawrence kızı taciz etmiş olsa bile bu ona kızı dövme hakkı vermez. | Open Subtitles | وحتى لو ان لورنس اهان الفتاه فهو لا يمكنه ان يسوغ لنفسه ضربه |
Bir idrar sorunu var. Kendisini kontrol edemiyor. | Open Subtitles | ليده مشكلة مثانته لا يمكنه السيطرة على نفسه |
Bu nedenle, sadece şunu söyleyeceğim; para mutluluğu satın alamaz diye düşünüyorsanız, | TED | ولذلك سأقول ، أعتقد بأنك إن كنتم تظنون أن المال لا يمكنه شراء السعادة فأنتم لا تنفقونه بالطريقة الصحيحة |
Seni benden daha akıllı yapamaz ama muhteşem görünmeni sağlayabilir. | Open Subtitles | لا يمكنه جعلكِ أذكى مني لكنه يمكنه جعلكِ تبدين جميله |
Kullanıcı'n artık sana yardım edemez, benim küçük programım. | Open Subtitles | المستخدم الخاص بك لا يمكنه مساعدتك الآن. أيها البرنامج الصغير |
Kullanıcı'n artık sana yardım edemez, benim küçük programım. | Open Subtitles | المستخدم الخاص بك لا يمكنه مساعدتك الآن. أيها البرنامج الصغير |
O yorgun ve yaşlı bir adam. Ben olmadan bu şehri asla kontrol edemez. | Open Subtitles | انه عجوز منهك لا يمكنه ادارة هذه المدينة من دوني |
O yorgun ve yaşlı bir adam. Ben olmadan bu şehri asla kontrol edemez. | Open Subtitles | انه عجوز منهك لا يمكنه ادارة هذه المدينة من دوني |
Bu nedenle karakteri birinci sıraya koymak zorundayım bu karakter barajını geçemeyen bir adam iyi bir başkan olamaz. İkincisi, ben şu tür bir muhafazakarım -- | TED | ولذلك يجب أن أعتقد أن الشخصية تأتي في المقام الأول، والإنسان الذي لا يتخطى حد الشخصية لا يمكنه أن يكون رئيسا جيدا. |
Onları satmış olamaz. Bana bile sormadan. | Open Subtitles | لا يمكن أن يكون قام ببيعهما لا يمكنه ذلك ، بدون الرجوع لي |
Ama oradan girmiş olamaz, kapı kilitliydi. | Open Subtitles | . لكن لا يمكنه الدخول ذلك الباب كان مغلقاّ |
Başkaları da aynı yerde diye umumi tuvalete bile işeyemiyor. | Open Subtitles | لا يمكنه أن يبول في حمام عمومي لأن هنالك جمهورا |
Hangisi daha aşağalayıcı bilemiyorum-- oğlumun dolabında marihuana ile yakalanması mı, yoksa bunu açıklayacak adam gibi bir yalanı bile olmaması mı! | Open Subtitles | لا يمكنني أن أقرر ماذا أكثر إذلالاً حقيقة أنهم أمسكوا مخدرات في خزانة ابني أم لأنه لا يمكنه اختلاق كذبة مقنعة حتى |
O bile bu adayi dunyanin geri kalanindan daha fazla goremiyor. | Open Subtitles | لا يمكنه أن يرى هذه الجزيرة بشكل فضل من بقية العالم |
Bir çeşit uzaylı böcek kendisini boynuna bağladı. Binbaşı hareket edemiyor. | Open Subtitles | هناك حشرة فضائية غريبة ممسكة بعنقه و هو لا يمكنه أن يتحرك مطلقا |
Tüm kaslar gibi kalbin de oksijene ihtiyacı var ve bir kalp krizi esnasında kalbimiz yeterince oksijen alamaz. | TED | يحتاج القلب إلى الأوكسجين مثل كل العضلات، وخلال النوبة القلبية، لا يمكنه الحصول عليه بشكل كافي. |
- Ona, klamidya var demiş. Z-Pak'i bitirmeden seks yapamaz. | Open Subtitles | لا يمكنه الحظي بالجنس إلى أن ينهي علبة الزيثروماكس كلها |
Herhangi bir boyuttan gelen, tehlike içindeki kadınları asla geri çeviremez. | Open Subtitles | لا يمكنه ان يرفض نقل , نساء ذائبات من بُعد آخر |