Sizden kurtulup biraz huzur ve sessizlik bulmak için bir saatliğine ölmem gerekti. | Open Subtitles | يجب علي الموت لساعة لأحصل أخيرا على بعض السلام والهدوء منكم يا رفاق |
Tabloyu arkadaşlarının erişebildiği bir odada bir saatliğine bile tutmak onu çıldırtıyordu. | Open Subtitles | لقد كان جنون منه أن يترك هذا الشيئ و لو لساعة واحدة في غرفة ينفذ إليها أصدقاؤه |
bir saat boyunca kanalda çalıştım ve ben bile kulaklığın nasıl çalıştığını biliyorum. | Open Subtitles | حقاً؟ حسناً, عملت في التلفاز لساعة واحدة وحتى أنا اعرف كيف أشغل السماعات |
Evet. Tabiî ki ailesi paniğe kapıldı. bir saat onlarla uğraştım. | Open Subtitles | نعم، الوالدان خائفان جداً بالطبع و يجب أن أتحمل هذا لساعة |
Bir saattir buradayız. 4 kişi benimle bu şekilde konuştu. | Open Subtitles | لقد مكثنا هنا لساعة لقد أجريت أربعة محادثات مثل هذه |
Dün gece geç saate kadar ailemle kutladık. | Open Subtitles | العائلة احتفلت لساعة متأخرة الليلة الماضية |
Rahibe Luke, bir saatliğine kasabaya gitmek için izin isteyebilir miyim? | Open Subtitles | "الأخت لووك" هل تأذنين لي بأن أذهب إلى القرية لساعة واحدة؟ |
Bir saatliğine oradaydım, onun için. Ama o geldiğinde, onunla konuşmadım. | Open Subtitles | بقيت لساعة هناك، ولكن عندما أتى لم أتكلم معه |
Bazen buradan bir iki saatliğine gitmek iyi gelebilir | Open Subtitles | أحياناً يكون من الافضل الخروج من هنا. فقط لساعة أو شئ. |
Oraya sadece bir saatliğine bile gitmiş olsan... yanına kar kalır. | Open Subtitles | اذا انت دخلت المبارة لساعة واحدة أنت هناك |
Kaset bir saat daha çalışıyor. Nasıl hissetiğini görmek istiyorsan, izle. | Open Subtitles | لقد دار الشريط لساعة أخرى لو أنك تريد رؤيته لتعرف شعوره |
Sesin kaynağının interkom olduğunu anlayana kadar bir saat termostatı kurcaladım. | Open Subtitles | لقد عبثت بمنظم الحرارة لساعة قبل ان ادرك ان العطل داخلي |
Onları bir saat izleyerek bir kez daha su götüreceğim. | Open Subtitles | سأراقبهم لساعة أخرى ، ومن ثم سأعطيهم مزيداً من المياه. |
Bir saattir arıyorum bulamadım! Ne yapacağım bilmiyorum? | Open Subtitles | نحن بحثنا عنها لساعة ماذا يجب أن أأفعل ؟ |
Özel masam için bir saattir bekliyordum. | Open Subtitles | أنا أنتظر لساعة من أجل طاولتي الخاصة ماذا؟ |
Aklında olsun, çalışan bir arabada bir saattir oturan birisi ya birini gözetliyordur ya da kendine muamele çektiriyordur. | Open Subtitles | مرجع مستقبلي رجل يجلس لساعة في سيارة تعمل إما أنه في لعبة تلصص أو يستجمع رماده |
Dün gece geç saate kadar ailemle kutladık. | Open Subtitles | العائلة احتفلت لساعة متأخرة الليلة الماضية |
Öğrenciler gelmedi, ben de boş saati doldurayım dedim. | Open Subtitles | طالب شرف لم يأتي لذلك كنت ليس مشغولاً لساعة حتى أمليئ ذلك |
Zavallının konsantrasyonu bir saatten uzun sürmezdi. Ama sen ona dört saatlik bir eser verdin. | Open Subtitles | المسكين لا يمكنه التركيز لساعة واحدة وأنت أعطيته أربعة. |
Şarap içmeyi düşünün, ve "Long Now (Gelecek Şimdi)" vakfının saatine yolculuk ettiğinizi. | TED | فكروا بتجرع النبيذ، حول الرحلة لساعة زمن من الآن. |
Bu ünlü doktorlar insanları saatlerce bekletiyor sonra teşrif etme nezaketi göstermiyorlar. | Open Subtitles | هؤلاء الاطباء المهمين يبقونك منتظرا لساعة ومن ثم لا يظهرون |
Bahse girerim bir saatini buna ayırabilir. | Open Subtitles | متأكد بأنه يستطيع الحديث عنها لساعة كاملة |
Başbakan hep geç saatlere kadar çalışıyor, bir yorum almaya geldim. | Open Subtitles | رئيسة الوزراء دائما تعمل لساعة متأخرة فجئت بحثا عن تعليق |
Saatlerdir onun üstüne gidiyorsunuz. Elinizde bir şey yok, değil mi? | Open Subtitles | انتم حققتم معه لساعة ولم تصلوا لشيء صحيح؟ |
bir saat kadar o sandalyede oturup... sigara içerken, eski hayatımı hatırlardım. | Open Subtitles | الليالي التي أجلس فيها على الكرسي لساعة أدخن، و أتذكر كيف كانت حياتي في الماضي |
Aksam uzeri erken saatlerde aniden cikmis. Yaklasik bir saatligine geri dondukten sonra tekrar cikmis. Yaptiklari gercekten de cok tutarsiz. | Open Subtitles | فلقد تركت العمل مبكراً بعد الظهر و عادت ربما لساعة ثم رحلت ثانيةً الأمر كله متقلب |