Takip yeteneğim standardına uygun değilse, özür dilerim. | Open Subtitles | حَسناً، أَنا آسفُ إذا مهاراتِ تتبعي لَيستْ إلى معيارِكِ. |
Ama sonuçlar iyi değilse, senin böbreklerinden birini alıp ona veririm. | Open Subtitles | إذا الأعدادِ لَيستْ جيدةَ، سَأَعطي إحدى كِلاكِ إليه. |
Bak Caitlin, bunun pek de iyi bir fikir olmadığını düşünmeye başladım. | Open Subtitles | أَبْدأُ الإعتِقاد التي لَرُبَّمَا هذه لَيستْ فكرةً جيّدة جداً. |
Kendisinin patronum olmadığını anlasın diye geç kaldığımı düşünüyor. | Open Subtitles | إنها تعتقدُ أَنني آخر من وصل لأنني أُريدُها ان تعْرِف إنها لَيستْ رئيسَي |
pek çok doğum uzmanı ve jinekolog bu ülkenin kadınlarına olan sevgilerini gösteremiyor. | Open Subtitles | الكثير مِنْ جِنِّ لَيستْ قادرة على المُزَاوَلَة حبّهم مَع النِساءِ عبر هذه البلادِ. |
Fazla düşündüğünü sanmam, pek zeki biri sayılmaz. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد بانهاُ تفكر كثيراً فهي لَيستْ عبقرية |
Tabii top falan değil, sarı elmaydı. | Open Subtitles | بالطبع انها لَيستْ كرة مطلقاً. انه تفاح أصفر مثل هذا انا أَعطيته لهُ على التلِّ. |
OYLE OLDUGUNU DUSUNUYORSUN AMA DEGiL. | Open Subtitles | تَعتقدُ بأنّه، لَكنَّه لَيستْ. هو ترخيصُكَ يَقْرأُ. هو لَيسَ |
İnsanlara bayılıyorum, ...olaylarda her zaman olmayan düzenler görüyorlar. | Open Subtitles | أَحبُّ البشر دائماً يرون النماذج في أشياءِ لَيستْ موجوده |
Özür dilerim benim seçtiklerim başyapıtlar değilse sen yönet, Kimber. | Open Subtitles | حَسناً، أَنا آسفُ إذا الأفلامَ التي أَحْبُّ لَيستْ التحفَ السينمائيةَ تُوجّهَ، كامبر. |
Dana buralarda değilse, | Open Subtitles | تَعْرفُ، في حالة دانا لَيستْ حول، الشيري يُمْكِنُ أَنْ يُصبحَ |
Aracını buralarda ancak, çalınmaya değer değilse park edersin. | Open Subtitles | أنت لا تُوقفُ في هذا الحيِّ مالم سيارتكَ لَيستْ تساوي السَرِقَة. |
Artık her zaman haklı olmadığını biliyor. | Open Subtitles | أَعْني، الآن تَرى، هي لَيستْ صحيحةَ دائماً. |
Lütfen bana ailedeki beynin o olmadığını söyle. | Open Subtitles | رجاءً، تُخبَرُني هي لَيستْ أدمغة العائلةِ. |
Yaşlı adam onun gerçek eşi olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | عَرفَ الرجل العجوزُ تلك لَيستْ زوجتَه الحقيقيةَ. |
Geldiğim yerde devlet ve polis, pek karışmak istemeyeceğiniz kuvvetlerdir. | Open Subtitles | لَيستْ قواتَ الذي به رغبات واحدة للتَدَخُّل. رجاءً، أَنا بخيرُ. |
Kuzey Dakota pek de yol üstü sayılmaz. | Open Subtitles | داكوتا الشمالية لَيستْ بالضبط في الطّريق. |
Aslında pek benim kalemim sayılmaz tatlım. Ama, evet, sanırım. | Open Subtitles | حَسناً، هي لَيستْ حقاً حقيبتَي مِنْ الرقائقِ، العزيز، لكن، نعم، أَفترضُ. |
İlk olarak Shawn, hayır bu suç falan değil. | Open Subtitles | أولاً، شون، لا، هذه لَيستْ جريمة. |
Kapasite dolu falan değil çünkü buradan havuzu görebiliyorum. | Open Subtitles | We لَيستْ في القدرةِ، ' يَجْعلُ أنا يُمْكِنُ أَنْ أَرى البركةَ مِنْ هنا. |
BAK, KOC... SiMDi GURUR YAPMANIN SIRASI DEGiL. | Open Subtitles | الآن لَيستْ الوقتَ لِكي يَكُونَ فخورَ. |
Birkaç defa hastahaneye yatırıldı, ve bazen gerçekle hiç alakası olmayan şeyler söyler. | Open Subtitles | هي أُدخلتْ المستشفى بضعة أوقات وأحياناً تَقُولُ الأشياءَ ذلك لَيستْ حقيقيةَ بالضرورة. |