ويكيبيديا

    "محظوظة" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • şanslıyım
        
    • şanslısınız
        
    • şanslıymış
        
    • şans
        
    • şanslıysan
        
    • çok şanslı
        
    • şanslıydı
        
    • Şanslıymışsın
        
    • şansın
        
    • şansım
        
    • şanslıydın
        
    • için şanslısın
        
    • şanslıysam
        
    • şansı
        
    • şanslıydım
        
    Onu gördüğüm için çok şanslıyım, böyle büyülü bir ana tanık olmak ayrıcalık. Open Subtitles كنتُ محظوظة جداً لرؤيتهم، فأنا صاحبة إمتياز كبير لأشهد مثل تلك اللحظة السحريّة
    Tanıştığımız günkü kadar bana deli olan bir kocam olduğu için çok şanslıyım. Open Subtitles أشعر بأنني فعلاً محظوظة بامتلاكي لزوج مجنوناً بي الآن كما كان عندما التقينا
    Ama siz şanslısınız, Matmazel. Cesur bir adamın aşkına sahiptiniz. Open Subtitles لكنكِ محظوظة يا آنستي , لقد كان يحبكِ رجل شجاع
    Hannah senin gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslıymış. Open Subtitles أعرف أن هانا كانت محظوظة جداً لحصولها على صديق مثلك
    Birkaç sene sonra, Zackie Achmat ile tanışmak benim için büyük şans oldu. kendisi Tedavi Eylem Kampanyasının kurucusu inanılmaz bir kampanyacı ve aktivisttir. TED ولقد كنت محظوظة جداً منذ عامين إذ قابلت زكي أحمد وهو مؤسس حملة " التحرك نحو العلاج " وهو ناشطٌ .. ومنظم حملات رائع
    Eğer seni benimle yakalarlarsa, üniformaya geri dönersin, şanslıysan tabi. Open Subtitles إن امسكوا بكِ معي فستعودين للبزة.. هذا إن كنت محظوظة
    - Geçen gece olanlardan sonra hâlâ bir sevgilim olduğu için şanslıyım diyelim. Open Subtitles لنقل فقط انني محظوظة بإنه مازال لدي صديق بعد الذي حدث ليلة امس
    Sizin gibi biri benimle ilgilendiği için çok şanslıyım. Ne kadardır burada çalışıyorsunuz? Open Subtitles أنا محظوظة جدّاً أن يعتني بي شخص مثلك، منذ متى وأنت تعمل هنا؟
    Öğrencilerimle paylaşabileceğim bir performans arşivim olduğu için çok şanslıyım. TED أنا محظوظة أن بهذا الأرشيف من العروض الذي أستطيع أن إعرضه على طلابي.
    Ve dahası, ben çok şanslıyım çünkü dünya çapında milyonlarca insanla bunu paylaşabiliyorum. TED وما هو أكثر من ذلك، أنا محظوظة حقاً، لأنني تمكنت من مشاركة ذلك مع ملايين الناس في جميع أنحاء العالم.
    Woods Hole Okyanus Enstitüsü'nde, benimle aynı tutkuyu paylaşan meslektaşlarım olduğu için çok şanslıyım. TED في معهد وودز هول لعلوم المحيطات، أرى أنني محظوظة جدًا لأنني أعمل مع زملاء نتشارك نفس الشغف.
    İki muhteşem ortakla çalıştığım için çok şanslıyım. TED وكنت محظوظة للغاية لعملي مع اثنين من شركائي المذهلين.
    Ama siz şanslısınız, Matmazel. Cesur bir adamın aşkına sahiptiniz. Open Subtitles لكنكِ محظوظة يا آنستي , لقد كان يحبكِ رجل شجاع
    Bu kadar hünerli bir ajan bölümünüze döndüğü için çok şanslısınız. Open Subtitles أنت محظوظة جدا ليكون لديك مثل هذه الموهوبة معك في قسمك
    Çok şanslıymış. Hafif bir şok geçiriyor. Open Subtitles محظوظة للغاية، تعاني من صدمة بسيطة مع بعض الجروح و الكدمات، ليس هنالك جروح كبيرة
    Şu anda, şunlardan birinin yanında benim de asılı olmayışım ne büyük şans. Open Subtitles انا محظوظة لأننى لست معلقة بجانب واحدة منهم الآن
    ve belki bir düzgün çizgi, eğer şanslıysan. Open Subtitles و احيانا الخطوط المستقيمة لو كنتي محظوظة
    Biliyorum, televizyonda! Her yerde. Hayatta olduğu için çok şanslı. Open Subtitles أعرف لقد رأيت الخبر على التلفاز إنها محظوظة لأنها بخير
    Sürekli karşı koymaya çalıştı. Onu da asmadığım için şanslıydı. Open Subtitles لقد قاومتني طيلة الوقت، وكانت محظوظة لأنني لم أشنقها أيضاً
    Çok Şanslıymışsın. Gerçekten, ölebilirdin. Open Subtitles أنت محظوظة جداً أعني، كان يمكن أن تموتي حقاً
    şansın var ki, eğer bugünkü testten sağ çıkarsan taraf seçme fırsatın olacak. Open Subtitles حسنا ستكونين محظوظة ان نجوتِ اليوم ستكون لديك الفرصة لكي تكوني في جانبنا
    Biliyor musunuz Dük? Aşkta hiç şansım yok benim. Open Subtitles أتعرف أيها الدوق أنا محظوظة بشكل رهيب في الحب.
    Evet, şanslıydın ve neredeyse annenin ölmesine sebep oluyordun. Open Subtitles أجل، كنتِ محظوظة و كدتِ تتسببين بمقتل والدتكِ
    Patronun seni böyle şeylere davet etmediği için şanslısın bence. Open Subtitles أظن أنّكِ محظوظة فعلًا لأن رئيسكِ لم يدعوكِ إلى هذه الأشياء.
    O turneden bir de tişörtüm olacaktı şuralarda bir yerlerde. şanslıysam bulurum. Open Subtitles و لو أنك محظوظة فربما سأجد لك قميصاً لهم من هذه الجولة
    Ama her yıl binlerce deri sırtlı su kaplumbağasının şansı böyle yaver gitmiyor, ve türün geleceği ciddi tehlike altında. TED ولكن ، كما تعلمون ، الآلاف من السلاحف كل سنة ليست محظوظة جدا ومستقبل هذا النوع في خطر كبير.
    O yüzden sanırım o benim gençliğimi çekici bulduğunda şanslıydım. Open Subtitles لذا أعتقد أنها كانت فرصة محظوظة عندما إنجذب الى شبابي

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد