Onu gördüğüm için çok şanslıyım, böyle büyülü bir ana tanık olmak ayrıcalık. | Open Subtitles | كنتُ محظوظة جداً لرؤيتهم، فأنا صاحبة إمتياز كبير لأشهد مثل تلك اللحظة السحريّة |
Tanıştığımız günkü kadar bana deli olan bir kocam olduğu için çok şanslıyım. | Open Subtitles | أشعر بأنني فعلاً محظوظة بامتلاكي لزوج مجنوناً بي الآن كما كان عندما التقينا |
Ama siz şanslısınız, Matmazel. Cesur bir adamın aşkına sahiptiniz. | Open Subtitles | لكنكِ محظوظة يا آنستي , لقد كان يحبكِ رجل شجاع |
Hannah senin gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslıymış. | Open Subtitles | أعرف أن هانا كانت محظوظة جداً لحصولها على صديق مثلك |
Birkaç sene sonra, Zackie Achmat ile tanışmak benim için büyük şans oldu. kendisi Tedavi Eylem Kampanyasının kurucusu inanılmaz bir kampanyacı ve aktivisttir. | TED | ولقد كنت محظوظة جداً منذ عامين إذ قابلت زكي أحمد وهو مؤسس حملة " التحرك نحو العلاج " وهو ناشطٌ .. ومنظم حملات رائع |
Eğer seni benimle yakalarlarsa, üniformaya geri dönersin, şanslıysan tabi. | Open Subtitles | إن امسكوا بكِ معي فستعودين للبزة.. هذا إن كنت محظوظة |
- Geçen gece olanlardan sonra hâlâ bir sevgilim olduğu için şanslıyım diyelim. | Open Subtitles | لنقل فقط انني محظوظة بإنه مازال لدي صديق بعد الذي حدث ليلة امس |
Sizin gibi biri benimle ilgilendiği için çok şanslıyım. Ne kadardır burada çalışıyorsunuz? | Open Subtitles | أنا محظوظة جدّاً أن يعتني بي شخص مثلك، منذ متى وأنت تعمل هنا؟ |
Öğrencilerimle paylaşabileceğim bir performans arşivim olduğu için çok şanslıyım. | TED | أنا محظوظة أن بهذا الأرشيف من العروض الذي أستطيع أن إعرضه على طلابي. |
Ve dahası, ben çok şanslıyım çünkü dünya çapında milyonlarca insanla bunu paylaşabiliyorum. | TED | وما هو أكثر من ذلك، أنا محظوظة حقاً، لأنني تمكنت من مشاركة ذلك مع ملايين الناس في جميع أنحاء العالم. |
Woods Hole Okyanus Enstitüsü'nde, benimle aynı tutkuyu paylaşan meslektaşlarım olduğu için çok şanslıyım. | TED | في معهد وودز هول لعلوم المحيطات، أرى أنني محظوظة جدًا لأنني أعمل مع زملاء نتشارك نفس الشغف. |
İki muhteşem ortakla çalıştığım için çok şanslıyım. | TED | وكنت محظوظة للغاية لعملي مع اثنين من شركائي المذهلين. |
Ama siz şanslısınız, Matmazel. Cesur bir adamın aşkına sahiptiniz. | Open Subtitles | لكنكِ محظوظة يا آنستي , لقد كان يحبكِ رجل شجاع |
Bu kadar hünerli bir ajan bölümünüze döndüğü için çok şanslısınız. | Open Subtitles | أنت محظوظة جدا ليكون لديك مثل هذه الموهوبة معك في قسمك |
Çok şanslıymış. Hafif bir şok geçiriyor. | Open Subtitles | محظوظة للغاية، تعاني من صدمة بسيطة مع بعض الجروح و الكدمات، ليس هنالك جروح كبيرة |
Şu anda, şunlardan birinin yanında benim de asılı olmayışım ne büyük şans. | Open Subtitles | انا محظوظة لأننى لست معلقة بجانب واحدة منهم الآن |
ve belki bir düzgün çizgi, eğer şanslıysan. | Open Subtitles | و احيانا الخطوط المستقيمة لو كنتي محظوظة |
Biliyorum, televizyonda! Her yerde. Hayatta olduğu için çok şanslı. | Open Subtitles | أعرف لقد رأيت الخبر على التلفاز إنها محظوظة لأنها بخير |
Sürekli karşı koymaya çalıştı. Onu da asmadığım için şanslıydı. | Open Subtitles | لقد قاومتني طيلة الوقت، وكانت محظوظة لأنني لم أشنقها أيضاً |
Çok Şanslıymışsın. Gerçekten, ölebilirdin. | Open Subtitles | أنت محظوظة جداً أعني، كان يمكن أن تموتي حقاً |
şansın var ki, eğer bugünkü testten sağ çıkarsan taraf seçme fırsatın olacak. | Open Subtitles | حسنا ستكونين محظوظة ان نجوتِ اليوم ستكون لديك الفرصة لكي تكوني في جانبنا |
Biliyor musunuz Dük? Aşkta hiç şansım yok benim. | Open Subtitles | أتعرف أيها الدوق أنا محظوظة بشكل رهيب في الحب. |
Evet, şanslıydın ve neredeyse annenin ölmesine sebep oluyordun. | Open Subtitles | أجل، كنتِ محظوظة و كدتِ تتسببين بمقتل والدتكِ |
Patronun seni böyle şeylere davet etmediği için şanslısın bence. | Open Subtitles | أظن أنّكِ محظوظة فعلًا لأن رئيسكِ لم يدعوكِ إلى هذه الأشياء. |
O turneden bir de tişörtüm olacaktı şuralarda bir yerlerde. şanslıysam bulurum. | Open Subtitles | و لو أنك محظوظة فربما سأجد لك قميصاً لهم من هذه الجولة |
Ama her yıl binlerce deri sırtlı su kaplumbağasının şansı böyle yaver gitmiyor, ve türün geleceği ciddi tehlike altında. | TED | ولكن ، كما تعلمون ، الآلاف من السلاحف كل سنة ليست محظوظة جدا ومستقبل هذا النوع في خطر كبير. |
O yüzden sanırım o benim gençliğimi çekici bulduğunda şanslıydım. | Open Subtitles | لذا أعتقد أنها كانت فرصة محظوظة عندما إنجذب الى شبابي |