- çıkmaz yol! - Gidecek yer yok. Tuzağa düştük! | Open Subtitles | هو طريق مسدود ليس هناك مكان للهرب ، نحن محاصرون |
Yani bunu soruyorum çünkü muhtemelen burada çıkmaz yola girmiş durumdayım. | Open Subtitles | أنا فقط اسأل لأنني.. كما تعلم، قد وصلت إلى طريق مسدود |
- Söylediğim gibi-- - Ya da tekrar deneyebileceğim bir çıkmaz. | Open Subtitles | ـ لقد أخبرتك ـ أو طريق مسدود يُمكنني إعادة النظر إليه |
Yolunda gitmeyen evliliği ve hukuki sorunları, kendisini hâlini gizlemeye çalıştığı karanlık bir çıkmaza sürükledi. | Open Subtitles | زواجه الفاشل ومشاكله القانونية أوصلته إلى طريق مسدود يحاول إخفاء هويته دوماً |
Ama tıkanmış bir lavabonun ilgiye ihtiyacı var. | Open Subtitles | ولكن هناك حوض مسدود يحتاج لبعض الاهتمام. |
- Cep kapalı, kulaklar açık. - Newman, bu çıkmaz sokak. Hadi ama. | Open Subtitles | وبالتالي نختصر علينا الكثير إن ذلك طريق مسدود آخر |
Çünkü yolun sonunda savunmasız kalacağın çıkmaz bir sokak var. O sen değilsin değil mi? | Open Subtitles | يوجد طريق مسدود بغلاف كبير من الضعف هذا ليس من شيمك أليس كذالك؟ |
Şükürler olsun, çünkü doktorlar durmadan bana kötü bir şekilde tıkalı olduğunu söyleyip duruyorlardı. | Open Subtitles | حمداً لله، لأن الأطباء يخبرونني بأنه مسدود دائماً |
Bu nedenle kanser tuhaf, kısa ömürlü, kendi kendine zarar veren bir yaşam formu olarak düşünülebilir -- evrimsel bir çıkmaz. | TED | لذا فمن الممكن التفكير في السرطان علي انه كائن غريب قصير الأجل ومدمر طريقه في التطور خارج الجسد مسدود |
Bu fiziğin çalışma şeklidir: Tek ölçüm dahi bizi evrenin yeni bir anlayışına doğru bir yola sokabilir ya da bizi çıkmaz bir sokağa gönderebilir. | TED | هكذا تعمل الفيزياء: قياس واحد قد يضعنا على الطرق الى فهم جديد للكون أو قد يرسلنا الى طريق مسدود. |
Ancak, karbon vergisinin kendisi de popüler olmadığını ve politik bir çıkmaz olduğunu kanıtladı. | TED | ومع ذلك فأن ضريبة الكربون في حد ذاتها أثبتت أنها لا تحظى بشعبية وبأنها الطريق السياسي مسدود أمامها. |
Her şey bir çıkmaz sokağa gidiyor. | Open Subtitles | الأسلحه ؟ حتى الآن كل شيىء فى طريق مسدود |
Silah işinde çıkmaz sokağa saptım. Kurbanımızın ruhsatlı silahıymış. | Open Subtitles | أجل لقد وصلت طريق مسدود مع السلاح لقد كان مسجل بإسم الضحية |
Yıldızların manyetik alanları üzerinde yaptığı bir araştırmada çıkmaza girmiş ve bir bilim adamı olarak kendi yeteneklerini sorgulamaya başlamıştı. | Open Subtitles | لقد وصل بحثه في الحقول المغناطيسية للنجوم إلى طريق مسدود وبدأ يشك في قدراته الشخصية كعالِم |
Sicim Teorisi Araştırmanız da çıkmaza girmiş durumda. | Open Subtitles | أبحاث نظرية الأوتار التي تجري هنا لم تصل سوى لطريق مسدود |
Çünkü birinin tıkanmış arterinde minicik bir balonu şişirebilmeye çalışmanın ne kadar sinir bozucu olduğunu bilmiyorsun ve o insanın tek yapması gereken şey, sabahları yürümek ve yeşil salata yemekken bu halde buraya geri geliyor. | Open Subtitles | لأنّك لا تعرف كم هو محبط أن أعمل جاهداً لنفخ بالون صغير داخل شريان مسدود |
Yol kapalı. Ekspres yolu kullan. | Open Subtitles | هذا الطريق مسدود خذ الطريق السريع انه موازي له |
- Vay, burnum tıkalı değil. - Baba, şunlar fırtına bulutu mu? | Open Subtitles | رائِع، لا أنف مسدود أبي، هل هذه هي الغيوم العاصِفة؟ |
Çöp boşaltım kanalının yanında olacaksınız, kokmaya başlarsa bir şey Sıkışmış olabilir, bir süpürgeyle itmeniz gerekir. | Open Subtitles | أنتما بجاور مكب القمامة ولو بدأت الرائحة تصبح كريهة قد يكون المكب مسدود |
Bu seferki mazeretini de çürütemezsen bu adam bizi bir yere götürmez. | Open Subtitles | إذا لم يكن بإمكانكِ إبطال عذر غيابه على هذا، فإنّه طريق مسدود. |
Haritanın geri kalanını ortaya çıkarmaya çalışırken duvara denk geldi. | Open Subtitles | 'نأتي إلى طريق مسدود فى محاولة فك تشفير بقية الخريطة. |
Evet önemli bir haberi takip ediyordum ama sonuç çıkmadı. | Open Subtitles | أجل، كنت أطارد خيطاً دليلاً مهمّاً حتى وصلت لطريق مسدود. |
Herhalde içine bir şey tıkandı. | Open Subtitles | حســناً , لابــد أنـهُ مسدود أو شي مـا |
Yolun sonuna geldik galiba. Evet. Bence de. | Open Subtitles | ـ يبدو أنّي دخلت طريق مسدود ـ أجل، بالفعل |
60 saatlik Mumbai kuşatması sırasında sadece silahlarla değil teknolojiyle de kuşanmış 10 adam, 20 milyonluk bir şehri durma noktasına getirmeyi başardı. | TED | خلال هذا الحصار الذي استمر 60 ساعة في مومباي، 10 رجال مجهزين ليس فقط بالأسلحة، ولكن أيضاً بالتكنولوجيا، كانوا قادرين على وضع مدينة من 20 مليون شخص في طريق مسدود. |