Bay Chan, bir dahaki gidişinde bana da bir tane getirebilir mi? | Open Subtitles | هل يمكن للسيد تشان أن يحصل واحد في المرة القادمة؟ لا بأس |
Ama yine de yılda bir kez, gerçek anlamda birlikte olabiliyoruz: Maratonun gerçekleştiği zamanda. | TED | على الرغم من ذلك، ليوم واحد في السنة، نقف موحَّدين بصدق، و هذا عندما يقام الماراثون. |
Nüfusumuzun yüzde biri, dünya üzerindeki tüm mal ve hizmetlerin yüzde kırkına sahip. | TED | واحد في المئة من لنا تملك 40 في المائة من جميع السلع والخدمات. |
Phoebe, gazete sadece bir hayır olay sponsor, bir yıl, ve ben bu bir aksama olmadan çıkmak istiyorum. | Open Subtitles | فيبي ، الجريدة تكون راعية لعمل خيري واحد في السنة و أنا أريد أن يمضي هذا بدون أي عائق |
Bu evde saçma bir tek şeyim bile olamaz mı? | Open Subtitles | لا يمكنني أن أحظى بشيء غبي واحد في هذا المنزل؟ |
Bir öğrencinin Amerika'da ya da Avrupa'daki eğitim masrafıyla AMBE'de beş öğrenci eğitim görebilir. | TED | يمكن تعليم خمسة طلاب في آيمز بتكلفة تعليم طالب واحد في الولايات المتحدة أو أوروبا. |
ve eğer merak ediyorsanız, bu küçük bölgede tek bir tuvaleti paylaşıyorlardı. | TED | وفي حال كنت تتساءل فهم يتشاركون بحمام واحد في تلك الحدود الصغيرة. |
Benim için paradan önemli olan tek şeyi istiyor. | Open Subtitles | لتحصل على ما تريد. وقالت انها تريد شيء واحد في هذا العالم وهذا يعني أكثر بالنسبة لي من المال |
Rachel, oyun boyunca bir soru bile kaçırmadım. | Open Subtitles | أنا لم أفقد سؤال واحد في هذه اللعبة .انا |
Bu o zamanki Pekin, Pekin veya Şanghay'da bir tek yüksek bina yoktu. | TED | هذه بكين في تلك الفترة ولا حتى مبنى شاهق واحد في بكين او شانغهاي. |
Belgrad'da bir domuz bana sizin hepinizin bilet parasından daha çok kazandıyor haberiniz varmı? | Open Subtitles | أتعلم كم سأكسب مقابل خنزير واحد في بلغراد؟ أكثر من ثمن تذاكركم جميعاً |
Ya altı milyarda bir rastlanan bir durum bu, ya da bir hile var. | Open Subtitles | واحد في الستة بلايين . أما قد نادرآ أو غشاش |
Lanet olsun, Frank. Hayatında bir kez olsun takım oyuncusu ol. | Open Subtitles | تباً يا فرانك ، حاول ولو لمرة واحد في حياتك أن تتمتع بروح الفريق |
Seninle bir daha yapmayacağım Sadece bir kez yaptığımız bir hataydı. | Open Subtitles | لن أقوم بعمل شي بذيء معك بعد الأن لقد كان خطأ واحد في الحكمِ |
Kendi adıma rahatladım. Hayatımız boyunca bir kez bir şeye karar vermek zorundayız. | Open Subtitles | تمت إراحتي، الآن ليس علينا إلاّ إتخاذ قرار واحد في الحياة |
Böylece atomik saat sayesinde, zamanı saniyenin milyarda biri hassasiyetle, ve uydudan olan mesafeyi de çok hassas bir şekilde belirleyebiliyoruz. | TED | لذلك شكرًا للساعة الذرية نقرأ الوقت بدقّة تصل إلى واحد في المليار من الثانية وقياس مسافة دقيق جدًا من ذلك القمر |
Onun yerine iki tane evim var; biri Roma'da diğeri de Milan'da. | Open Subtitles | ولكن بدلاأ من ذلك لدي منزلين واحد في روما والاّخر في ميلانو |
Ve bu zeytin yağı büyükşehir bölgesinde sadece bir yerde satılıyor, | Open Subtitles | وهذا الزيت يباع حصراً في مكان واحد في منطقة وسط المدينة |
Yılın sadece bir günü ilgi odağı sen oluyorsun ama. | Open Subtitles | لكنه يوم واحد في السنة كل شيء فيه يكون بشأنك |
Ve hapiste bir tek gün bile yaşama şansın yok. | Open Subtitles | وأنت لن تدوم يوم واحد في السجن لأن المدراء التنفيذيين |
bir tek kişiyi bin kilometre karelik bir alanda bulmanın, samanlıkta iğne aramaya benzediği söyledik ama bu doğru değil. | Open Subtitles | كنا نقول أنّ عليهم تحديد مكان رجل واحد في ألف ميل مربّع، إبرة في كومة قشّ لكن ذلك ليس صحيح |
Gezi için bir tane altı bezli adam yeter de artar. | Open Subtitles | ربما رجل واحد في الحفّاظ كافٍ لهذه الرحلة على أية حال. |
Manhattan'daki bekar insanların çoğu şehir dışından misafir gelene kadar mobilya ya da resim almazlar. | Open Subtitles | معظم شعب واحد في مانهاتن لا تشتري الأثاث حتى تواجه وصوله من خارج تاونر. |
Parçacık, tanımı gereği, herhangi bir anda tek bir yerde olur. | TED | الجسيمات حسب تعريفها توجد في مكان واحد في أي لحظة زمنية. |
Tamam, dinle morgda ölü bir kovboy ve onu oraya göndermek için sebebi olan tek kişi sensin. | Open Subtitles | حسناً، انظر، لدي راعي بقر واحد في المشرحة، وأنت الوحيد الذي لديه دافع لتضعه هناك |
Ve yarınızdan fazlası günde bir dolardan daha az bir parayla yaşıyor olurdunuz. | TED | وأكثر من نصف الأشخاص هنا كان سيعيش على أقل من دولار واحد في اليوم. |