Sana ufak bir yardım için gelmiştim, ama sen bütün verdiğin sorun! | Open Subtitles | جئت إليك لمساعدة الصغيرة وكلّ ما يمكنكي عمله هو إعطائي .. اللعنة |
- Tüm bina ve altındaki bütün mineral hakları her şeyi bizim olmalı. | Open Subtitles | كيف نفعل ذلك؟ علينا إمتلاك المبنى بأكمله، وكلّ شيءٍ تحته وكلّ حقوق المعادن. |
15 dakika gecikti ama kontrol ettim ve her şey oradaydı. | Open Subtitles | لقد تأخر 15 دقيقة فحسب لكنّي فتشته وكلّ شيء موجود هناك |
Benimse tek yaptığım onu hayal kırıklığına uğratmak oldu; hep senin yüzünden. | Open Subtitles | لكن كلّ ما كنت أقوم به هو تخييب ظنّها, وكلّ ذلك بسببك. |
Şimdiye dek yaptığım her şey bundan böyle yapacaklarım, hepsi halkımızı korumak için. | Open Subtitles | كل شيء قمتُ به، وكلّ شيء سأقوم به هو من أجل سلامة قومنا. |
Gözler kurtla dolu ve tüm görebildiğin... alındaki aptalca yara. | Open Subtitles | عيناه مملوءتان بالديدان وكلّ ما تراه هو النتانة على جبهته |
Uydurma gibi olduğunun farkındayım ama internet sitemiz falan her şeyimiz var. | Open Subtitles | أعلم أنّه يبدو مفبركاً ولكن لدينا موقع على شبكة الإنترنت وكلّ شيء |
Meksika'nın bütün zenginliği fakirlere dağıtılacak. | Open Subtitles | وكلّ ثروات المكسيك سوف يكون منقسماً بين الفقراء |
Ve senin gibi, okuma yazma bilen bütün insanların süslü kitapları yakılacak, çünkü onlara ihtiyacımız yok. | Open Subtitles | وكلّ الناس يحْبّونك, الذي يعْرف كيف يقرأ ويكْتب سيكون محروق مع الكتب, ثق بي |
Dinle, günün birinde bütün domuzlar buraya tıkılacak ve insanlar dışarıda olacaklar. | Open Subtitles | إنه عالم غريب يوماً ما، كلّ الخنازير ستصبح هنا وكلّ الناس سيصبحون هناك |
Erkekler çok kapris yapan kızlardan nefret ederler. Kolayca kırılır egolar ve bütün bunlar. | Open Subtitles | الرّجل يكره الفتاة التى تأتى قويّة جداً وأنا هشّ وكلّ تلك الأمور |
Bir araya gelip konuşmalıyız günler, program ve her şey hakkında. | Open Subtitles | علينا أن نجتمع ونتحدث عن التواريخ وجداول المواعيد وكلّ شيء، أتفهمينني؟ |
Bizim 21. yüzyıldaki durumumuz: sırt ağrısı, boyun ağrısı, her yerimiz ağrıyor Çünkü biz stresliyiz ve her zaman gerginiz. | TED | وكلّ ضغوطات الجسد. إنه مرض القرن 21: آلام في الظهر، في العنق، في كل مكان. لأننا متوتّرون طيلة الوقت. |
Her mekânın eşsiz bir sesi vardır ve her odanın da oda tonu denen eşsiz bir sesi vardır. | TED | كلّ موقع له صوت يميّزه، وكلّ غرفة لها صوت يميّزها، يسمّى نغمة الغرفة. |
Yeni bir ev aldım, biriyle nişanlandım, ama tek yapabildiğim seni düşünmek. | Open Subtitles | أعني،منزلي الجديد، مع خطيبي الجديد، وكلّ ما أستطيع التفكير فيه هو أنتَ |
Bir adam öldü ve onların tek önemsedikleri park kuralları. | Open Subtitles | مات رجل وكلّ ما يهتمون له هو قوانين ركن السيارات. |
Ben sana masum bir adamı sucladıgını soyledigimde ise tek umrunda olan prosedurdu. | Open Subtitles | بعدما أخبرتُك بأن لديكَ رجلٌ بريء، وكلّ ما ألقيتَ له بالاً هي الإجراءات. |
Ve geri kalanların hepsi sadece bize uygun mu görüldü? | Open Subtitles | - وكلّ البقية هل فقط مقدّر؟ أنا لا أشتري ذلك. |
Bunların hepsi saçmalık. | Open Subtitles | وكلّ المعابد اللعينة والناس اللطفاء التافهين |
Zengin bir et yığını olup oturuyorsun ve tüm kuşlar gagalamaya geliyor. | Open Subtitles | أنتَ تجلس هُناكَ فقط، كقطعة لحم بقرٍ دسمة، وكلّ الطيور يأتون للنقر. |
Üzgünüm, bulanık küçük, sen biliyorum. Toksin ateş ve tüm. | Open Subtitles | آسف، إنّي مشوّش قليلًا كما تعلم، السم والحمّى وكلّ شيء. |
Çünkü bunların başka şeyden dolayı olduğunu sanıyordum bilirsin, model olmaya başlamak falan. | Open Subtitles | لأنني اعتقدتُ فحسب أن هذا من عوارض المهنة تعلمين، بكوني عارضة وكلّ ذلك |
Ya da kasabadaki herkes, bu yeni skandalın şerefine kadeh kaldırır. | Open Subtitles | وكلّ شخص في البلدة يمكن أن يشرب نخب الفضيحة الجديدة بالشمبانيا |
Ne olmuş... direksiyonu ve diğer her şeyi eriten her neyse bunlara? | Open Subtitles | ما حدث لكلّ ما هو ذائب أمام عجلة القيادة وكلّ شيء آخر؟ |
Söylediğin veya yaptığın her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir. | Open Subtitles | وكلّ ما تقوله أو تفعله قد يستغلّ ضدّكَ في محكمة العدل |