tek söyleyebileceğim şey şu: Bu yol ayrımları için şükürler olsun. | TED | وكل ما أستطيع أن أقوله: شكراً لله على مفترقات الطرق هذه. |
Bu konuda tek söyleyebileceğim şu: Neden bununla mücadele ediyoruz? | TED | وكل ما أستطيع قوله عن هذا : لماذا نحاربه ؟ |
Nerede olduğunu Tanrı bilir ve tek düşündüğün şey para. | Open Subtitles | والله اعلم اين هو, وكل ما تفكرين به هو المال |
Teknen senin tüm dünyan ve ayrılırken yanına aldığıkların sahip olduğun her şeydir. | TED | قاربك هو عالمك، وكل ما تأخده معك عندما تغادر هو كل ما لديك. |
tek yaptığım hamilelik şeyleri. Bu canımı sıkıyor. - Üzgünüm. | Open Subtitles | وكل ما أفعله الان هو الحمل ذلك يشعرنى أننى بعيدة |
Bu varsayım böyle bir metodun olmasının imkansız olduğunu savunuyordu, tek yapmanız gereken, çözümleri belirli bir sayı dizisinden oluşan bir denklem yaratmaktı. | Open Subtitles | هدفها هو توضيح أن طريقة كهذه لا وجود لها، وكل ما عليك فعله هو تلفيق معادلة واحدة تكون حلولها مجموعة أعداد محددة جداً. |
Aktörler! Dünya'yı gezerler ama tek gördükleri sadece bir aynadır! | Open Subtitles | يا للممثلين يسافروا حول العالم وكل ما يروه هو المرآه |
ve bir psikiyatrist de o tek parçayı yok etmeye çalışır. | Open Subtitles | وكل ما يسعك فعله هو التقلّص وتفجير تلك القطعة الصغيرة الواحدة. |
Cinayetten aranıyorum ve senin bana sorabildiğin tek şey Jen mi? | Open Subtitles | أنا مطلوب في جريمة قتل, وكل ما تسألين عنه هو جين؟ |
Ve tek umduğum şey, belki günün birinde ben de o insanlardan sayılırım. | Open Subtitles | وكل ما اتمناه بأنه في يوم ما, ربما أعد من ضمن هؤلاء الناس |
tek yapman gereken, sahile ulaşana kadar Kuzey'e doğru gitmek. | Open Subtitles | وكل ما عليك فعله هو الاتجاه شمالا لتصل الى شاطئنا |
Karısının öldüğünü kimse bilmiyordu. Bizim de tek yapmamız gereken--... | Open Subtitles | لم يعرفوا أن زوجته ميتة وكل ما علينا فعله كان.. |
Kızımı okuması için Tokyo'ya gönderdim, ama tek yaptığı şey parti. | Open Subtitles | ارسلت ابنتي إلى طوكيو للكلية وكل ما تفعله هو عمل الحفلات |
Ben bu şirketin geleceğiyim ve tek ihtiyacım olan senin soyadın. | Open Subtitles | انا مستقبل هذه الشركة وكل ما احتاجه هو لقب عائلتك اللعين |
tüm ailem ve arkadaşlarım muhtemelen öldü ve senin tek derdin fasulyeler mi? | Open Subtitles | كل أسرتى وأصدقائى فارقوا الحياة على الأرجح، وكل ما تتحدث بشأنه الفول اللعين؟ |
Kadının tüm istediği o sersemin kendine biraz saygı göstermesiydi. | Open Subtitles | وكل ما أرادته من ذلك الحقير أن يريها بعض الإحترام |
tüm yaptığı, senin yaptıkların gibi. Belki seni sevebilirdi bile. | Open Subtitles | وكل ما فعلته هي أنها معجبة بك بل ربما تحبك |
ve bütün bu değişiklikleri yapmanın yöntemi hakları belirterek seçenek sunma ile oldu. | TED | وكل ما تطلبته لتغيير الأشياء من موضعها كان السماح بالاختيار عبر التعرف على الحقوق. |
Onlar gerçekte tecrübe ettiklerimiz ve arkasından olan her şeyin bir ürünü. | TED | هم نتاج ما شهدناه في الأصل وكل ما حدث بعد ذلك. |
uyuşturucu bağımlılığı, fahişe işletmeciliği... ve kadınlar ve beraberinde herşey. | Open Subtitles | أُدمن المخدرات و أُروّج للدعارة والنساء وكل ما يتعلق بهذا |
Bir süreliğine ülkede tura çıkacağım, 4400 merkezinde verilen bu seminerleri vereceğim, hayatım hakkında konuşacağım, bana olan her şey... yayılacak. | Open Subtitles | سأسافر لعدة أماكن دعك من العمل في المركز الـ 4400 لقد تحدثنا عن حياتي وكل ما حدث لي لا يمكنني الكلام |
Aslında, insanlığımız ve hakkımızda düşündüğümüz her şeyi biz kendimiz yarattık. | TED | وفي الواقع، إنسانيتنا وكل ما نعتقده حول أنفسنا هو شيء اخترعناه. |