Bugün buraya Bu yüzden geldim. Sana söylemek istediğim şey bu. | Open Subtitles | لهذا أنا هنا اليوم ، وهذا ما كان يجب أن أقوله |
Bu da ön sayfanızı oluşturuyor. Sürekli artıyor, düşüyor, devamlı değişiyor. | TED | وهذا ما يصنع صفحة البداية. فهي دائماً تصعد، وتهبط، ودائماً تتغير. |
Yapmak istediğimiz bu, böyle sanal dünyalar yaratmak, yani dünyayı keşfeden Dave Gallo ya da başkası değil; keşfeden sizsiniz. | TED | وهذا ما نود أن نحققه إتاحة هذه الأماكن في الواقع الافتراضي ولا يكون الأمر مقتصراً على أحد، بل يمكنك أنت |
O yüzden, onları açıklayacak kelimeleri bulamıyorum ve Bu da beni biraz yoruyor. | Open Subtitles | لذا فلا وجود لكلمات للتعبير عنها، وهذا ما يحبطني في آخر المطاف تمامًا. |
Konu bu değil. Konu hakettiğimiz şeyi almak. Bize verdikleri şey de bu. | Open Subtitles | الأمر ليس هكذا، إنه بشأن الحصول علي ما نستحقه، وهذا ما سيعطونهُ لنا. |
Bu da demektir ki, hala ölecekler ve kardeşin de öyle. | Open Subtitles | و الذي يعني أنهم سيظلون يريدون قتلكم وهذا ما سيحدث لأختكِ |
Savannah'ya gelip, onu ziyaret edip, edemeyeceğimi yazmıştı, ben de bunu yapıyorum. | Open Subtitles | تتسائل إذا كنت أستطيع أن آتى إليها وأرها، وهذا ما أفعله هنا |
Zaten önemsediğim biriyleyim ve önemli olan da bu, değil mi? | Open Subtitles | أدركت بأنني كنت مع أشخاص أهتم بأمرهم وهذا ما يهم، صحيح؟ |
Ki bunun anlamı, ayna kırıldığı anda bağı yoktu. Bu yüzden kurtuldu. | Open Subtitles | وهذا يعني انها لم تكن تعمل عندما تحطمت المرآة، وهذا ما أنقذها |
hayvan oraya tekrar ve tekrar gitmelidir. Ve işte olup biten şey bu. | TED | فسوف يذهب الفأر الى تلك الجهة مرارا وتكرارا وهذا ما حدث |
Bizim jenerasyonumuzu tanımlayacak şey bu, sevdiğimiz ve uğruna savaşmak istediğimiz şeylerin peşinden koşmamız ve savaşmamız. | TED | هذا ما سيحدد معالم جيلنا، عندما بدأنا ملاحقة والنضال من أجل الأمور التي نحب وهذا ما نريد النضال لأجله. |
Temel olarak keşfedilecek yeni bir yer ve insanları hayvanlardan farklı kılan şey bu, keşfetme, merak etme güdüsü ve yeni bir şey öğrenme. | TED | بشكل أساسي، هو اكتشاف مكان آخر، وهذا ما يميّز الإنسان عن الحيوان، هو حس الاستكشاف وحس الدهشة، وتعلم شيء جديد. |
Çok sevgi dolu biriydi, sevecendi Bu da çok hoşuma gidiyordu gerçekten. | Open Subtitles | نعم, لقد كانت رقيقة جداً، وهذا ما أحبه تعلمان بأنني أحب ذلك |
İnancımdan da, bağlılığımdan da eminim Bu da benim yükselmemi tetikleyen şey oldu. | Open Subtitles | أنا واثق من إيماني وإخلاصي وهذا ما جعلني أرتقي سريعًا في مرتبة الملائكة |
Korku, görünen tehlikeleri daha da büyütür. En azından senin durumunda böyle. | Open Subtitles | وغالبا ما يفوق الخوف الخطر الذي نتوجس منه، وهذا ما كان بحالتنا |
İçerideki DNA daha hızlı aşınır, ...ve Bu da yaşlanmayı hızlandırır. | Open Subtitles | الحمض النووي بالداخل يتحلل بسرعه وهذا ما يؤدي الي تسريع الشيخوخه |
Ama kafanı sikip atacak, istediğin de bu zaten senin. | Open Subtitles | لكنه سيجعلك في حالة جيدة ومُنتعش ، وهذا ما توده |
- ...beraber kalırsınız. - Ben de öyle umuyorum efendim. | Open Subtitles | على الاقل بعض الوقت ـ وهذا ما أظنه أيضاً سيدي |
Ve ben de bunu deniyorum ve siz beni mahvediyorsunuz. | Open Subtitles | وهذا ما أسعى إليه أيضاً وكل ما تفعلونه هو إفشالي |
Denemeye yetecek kadar umursadın ve önemli olan da bu. | Open Subtitles | لقد اهتممت بالمحاولة كثيراً وهذا ما يتم أخذه في الحسبان. |
Sanırım Bu yüzden annem de gelmesini istedi. Bana biraz öğretir diye. | Open Subtitles | وهذا ما دفع أمي بقوة للحرص على قدومه و تعليمي البسيط منها |
Aslında kimse balonu göremez, onu balon yapan da budur. | Open Subtitles | في الواقع لا يرى أحد ذلك وهذا ما يجعله خطر |
Ben seni seviyorum. Şimdi, önemli olan bu, onun senin için hissettikleri değil. | Open Subtitles | حسناً، أنا أحبك الآن ، وهذا ما يهمك ليس ما تشعر بهِ تجاهك |
Eğer işe yaramıyorlarsa, hemen bir raf kondururum, burada da öyle yaptım. Ürünlerim raflarda, müşterilere sergileniyor. | TED | إذا لم تكن مخصصة لعمل، ضع رفاً عليها، وهذا ما فعلته. وهذا يعرض منتجاتي لكل العملاء. |
Yaptığım şey buydu da. Cumartesi sabahı geldim ve 10 saat boyunca, bulmacanın bütün parçalarını elde ettim. | TED | وهذا ما فعلته. جئت صباح يوم السبت، وبعد 10 ساعات من العمل، عثرت تقريبا على كل قطع الأحجية. |
Ve işte bu kameranın gösterdiği de, gözlerimizin asla göremeyeceği bir şey. | Open Subtitles | وهذا ما تُظهره آلة التصوير الخاصة، شيئاً لم يمكن لأعيننا رؤيته أبداً. |