İşimi aldılar,istikrarımı aldılar... şimdi de konuşma hakkımı elimden alıyorlar. | Open Subtitles | لقد اخذو مني عملي,واستقراري الان سوف يأخذون حقي في الكلام |
Onlar bu çantaları ve giysileri kimlik edinme ve sosyal statüleri için alıyorlar. | TED | يأخذون تلك الحقائب والملابس كنوع من الشعور بالهوية والمركز الاجتماعي. |
Bir şey inşa etmiyorlar. Bu hayvanları buradan götürüyorlar. | Open Subtitles | لن يشيدوا شيئا إنهم يأخذون هذه الحيوانات من هنا |
Aslında, aile içinde, bireyle farklı zamanlarda kontrolü ele alır. | Open Subtitles | الأمر هو في العوائل الناس يأخذون المسؤوليه في أوقاتٍ مختلفه |
Yaptıkları şey şu, küçük bir kamera alıp bir çubuğun ucuna takıyorlar... | Open Subtitles | حسنا.الذي يفعلونه هو انهم يأخذون كاميرا صغيرة جداً ويضعوها في نهاية انبوب |
Ve bu yüzden nüfusun yarıdan fazlası artık vitamin alıyor, doktorların çoğunun bunun gerçekten gerekli olmadığını söylemelerine rağmen. | Open Subtitles | و لهذا أكثر من نصف السكان اﻵن يأخذون الفيتامينات مع أن معظم اﻷطبّاء سيقولون بأن ذلك غير ضروري حقًا. |
Başka insanların işlerini ellerinden almalarına aldırmıyorum. | Open Subtitles | لا أمانع كونهم يأخذون العمل من أيدي أناس آخرين |
Adam büyük başarıyla organize ettiği 68 avukatlar artık sistematik şekilde dava alıyorlar. | TED | ولذلك، نجح في تنظيم 68 محامي كانوا يأخذون القضايا بصورة مستديمة |
Dünyanın hükümetleri bu konuyu çok ciddiye alıyorlar. | TED | وحكومات العالم يأخذون هذا على محمل الجد |
Bu yüzden bilgiyi alıyorlar ve gidişatı ölçmek için kullanıyorlar. | TED | وينبغي أن يحققوا أرباح. لذا فهم يأخذون البيانات، ويستخدمونها لقياس التقدم. |
- Şiiri ciddiye alıyorlar. - Bunun faydası nedir? Evet! | Open Subtitles | ـ يأخذون الشعر على محمل الجد ـ هل هُناك أي مكسب من ذلك؟ |
İngilizler nereye giderlerse gitsinler, kendi sistemlerini götürüyorlar. | Open Subtitles | الانكليز يأخذون معهم نظام الطبقات اينما ذهبو. |
O çocuk hırsızları, çocuklarımızı alıp Kuzey'e götürüyorlar. | Open Subtitles | خاطفوا الأطفال. انهم يأخذون اطفالنا إلى الشمال. |
Sadece kandırılmak isteyenler onların hikayelerini ciddiye alır. | Open Subtitles | فقط المخدوعين أنفسهم هم . الذين يأخذون قصصهم محمل الجد |
Bütün paramızı alıp bu ülkenin içine eden şişko, açgözlü, şerefsizlerden bıktım. | Open Subtitles | لقد سئمت من أولئك أصحاب المليارات الجشعين والطامعين يأخذون أموالنا ويخربون البلاد |
Peki kaç kişi insülinini her gün alıyor? | TED | معدلات الالتزام. كم من الناس يأخذون الانسولين في كل يوم؟ |
Onu benden almalarına izin vermeyeceğim sadece kapıları kapattım. | Open Subtitles | فهم يهاجمونك عندما تسقط ولم أكن لأدعهم يأخذون المتجر منا |
Bir ofisi yönetiyorum ve yaptığımız işi ciddiye alan çalışanlarım var. | Open Subtitles | إنني أدير مكتباً و لدي فريق عمال الذين يأخذون ما نفعل جدياً |
Federaller davayı üstlendi ve yardım için merkezden birilerini alacaklar. | Open Subtitles | الفيدراليين سوف يأخذون القضيه وسوف يأخذون أحداً من الداخل للمساعده |
Parayı eksik sayar, makbuzları kaybederlerdi. Kasalardan para aldıkları bile olurdu. | Open Subtitles | يزيفون الحسابات و الإيصالات و يأخذون النقود من الصناديق |
Bozuklukların gerçek miktarını nasıl bilebilirsin aldıklarını ödeseler bile? | Open Subtitles | كيف تثق بانهم يأخذون الصرف الصحيح او حتى ان يدفعوا لما يأخذون |
Her sabah 30 dakika sıcak duş almıyorlar. | TED | لا يأخذون حمامًا ساخنًا لمدة 30 دقيقة كل صباح. |
- Topraklarınız çoraktı. Tarlaya buğday ektiniz ve papazlar da tüm ürünü alıp götürdüler. | Open Subtitles | نعم، كانت أرضكم فقيرة، كنتم تزرعونها قمحاً وكان الرهبان يأخذون المحصول كله. |
Onları tuzağa çekip, tüm metali almalarını sağlayacağız ve onları yuvalarına kadar takip edip tüm silahlarımızı geri alacağız. | Open Subtitles | نستدرجهم إليه, ندعهم يأخذون المعدن ونتبعهم فوراً إلى الخلية وجميع أسلتحنا المفقودة |
Bu deneyi fazla ciddiye alıyorlardı. | TED | لقد كانوا يأخذون هذه التجربة بجدية أكثر من اللازم. |