Seni çekmemen gereken bir şeyi çektiğin için ağaca asılı bulduk. | Open Subtitles | وجدناك مُتدلٍ من شجرةٍ لأنّكَ صوّرت شيئاً لم يتعيّن عليكَ تصويره. |
Bana bunca zamandır tek yapması gereken hislerini kapatmaktı mı diyorsun şimdi? | Open Subtitles | أتخبرني الآن أن طيلة ما مضى لم يتعيّن عليها سوى إخماد إنسانيّتها؟ |
Bir şey söylemek zorunda değildi. Zaten ne yaptığını biliyordum. | Open Subtitles | لم يتعيّن عليه قول شيء، علمتُ بمجرّد رؤيته ما فعل. |
Dosyalarını eve getirirdi, yatmadan önce okur incelemesi gerektiğini düşündüğüm yerlere notlar yapıştırırdım. | Open Subtitles | وكان يُحضر ملفّات قضاياه إلى .البيت،وكنتُأقرأهمقبلنومي. وكنتُ أوسّم الأجزاء التي يتعيّن عليه قراءتها. |
Elbette onu bulacağız. Nereye bakmamız gerektiğini biliyoruz. Sadece oraya gitmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | سنجده بالطبع، نعلم أين يتعيّن علينا البحث، يتعيّن أن نذهب لهناك فحسب. |
Şu anda çatılarda koşuyor olman gerekmiyor muydu? | Open Subtitles | أما يتعيّن أن تتنقلي بين الأسطح بحلول الآن؟ |
Baloncuk sana yapman gerekeni yapman için gerekli zamanı verecek. | Open Subtitles | ستمنحكَ الفُقّاعة وقت كافٍ لفعل ما يتعيّن عليكَ فعله |
Bir ebeveyn yavruya bakarken, ...diğerinin denize kadar uçup sığ sulardan küçük balıklar ve mürekkep balıkları toplaması gerekir. | Open Subtitles | بينما يعتني أحد الوالدين بالصّغير، يتعيّن على الآخر السفر بعيداً عن الشاطيء ليصيد السمك الصغير والحبّار من سطح الماء. |
Sorumluluğu üstlenip geride kalman gerekmez mi? | Open Subtitles | ألا يتعيّن أن تتحمّل مسؤولية ذلك الاخفاق وتُصفّد أنتَ؟ |
Ne zaman bir hedefiniz olsa, yapmanız gereken bazı adımlar vardır, hedefe ulaşmak için yapılması gereken işler. | TED | إذا كان لك هدف، هنالك بعض الخطوات التي يتعيّن القيام بها، بعض العمل الذي يتعيّن القيام به من أجل تحقيقه. |
Dikkate alınması gereken bir çok faktör var. Hem ekonomik, hem de duygusal olarak. | Open Subtitles | ثمّة العديد من العوامل التي يتعيّن النظر فيها كالإقتصادية و العاطفية |
Hâlâ yapılması gereken bir sürü çekim var. | Open Subtitles | لا زال هنالك أجزاء كثيرة يتعيّن علينا تصويرها |
Tek yapmam gereken şey, hayatta kalmak. | Open Subtitles | كلّ ما يتعيّن عليّ فعله ، أنّ أظل على قيد الحياه. |
Bütün yapması gereken o balkonda dikilip rolünü oynamak ve kalabalığı Lord Rahl'ın o ünlü selamıyla selamlamak. | Open Subtitles | يتعيّن عليه الوقوف بالشرفة و أنّ يلوح إلى الرعية بالتحية و حسب. |
Kutup ayısı ailesi, hızla değişen yuvalarına uyum sağlamak zorunda. | Open Subtitles | يتعيّن على عائلة الدب القطبي التكيّف مع وطنهم سريع التقلّب |
Eğer çıldırırsam, kızgın olman gerek. En azından görmek zorunda değilim. | Open Subtitles | إذا كنتُ غاضباً , لعلّ عليكَ أن تكون حانقاً على الأقل لا يتعيّن عليّ رؤية هذا الأمر |
Bu işin peşini bırak. Yoksa sana uzaklaştırma vermek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | دعكِ من هذا الأمر فحسب وإلاّ يتعيّن عليّ أن أُوقفكِ عن العمل |
Dosyalarını eve getirirdi, yatmadan önce okur incelemesi gerektiğini düşündüğüm yerlere notlar yapıştırırdım. | Open Subtitles | وكان يُحضر ملفّات قضاياه إلى .البيت،وكنتُأقرأهمقبلنومي. وكنتُ أوسّم الأجزاء التي يتعيّن عليه قراءتها. |
Eğer yapmazsan bu adadan kurtuluş olmayacak. Bu sefer ölmen gerekiyor. | Open Subtitles | إن لم تفعل، فلن تكون هنالك أيّة عمليّة إنقاذ، يتعيّن عليك الموت هذه المرّة |
Hiç dışarı çıkması gerekmiyor. | Open Subtitles | وبهذا لا يتعيّن عليهِ أن يخرج بتاتاً |
- Endişelenmeyi kes oraya git ve yapman gerekeni yap. | Open Subtitles | كفاك قلقًا حيال ذلك واتّقظ لفعل ما يتعيّن عليك. |
Demek oluyor ki ülke çapında dolaşıp beş milyon yurttaşa saldırmaları gerekir. | Open Subtitles | هكذا يتعيّن أن يجوبوا الدولة بأسرها لكيّ يهاجموا الـ 5 ملايين مواطن. |
Yaptığın şeyi kimsenin bilmesi gerekmez. Ben kimseye söylemem. | Open Subtitles | لا يتعيّن أن يعلم أحد بما فعلتِ لن أخبر أحدًا |
Şunu da unutmayalım müşterimize parasını iade etmemiz de gerekecek. | Open Subtitles | ودعونا لا ننسى ، أنّه يتعيّن علينا أيضاً أن نسترجع أموال عميلنا |