Ve her zaman, her yerde bana eşlik etmek için ısrar ediyor. | Open Subtitles | وقال انه يصر على المرافق لي في كل مكان، في كل الأوقات. |
Köye dönüp misafiri olmamız için ısrar ediyor. | Open Subtitles | أنه يصر على عودتنا إلى القرية لنكون ضيوفه |
Yanına feneri tutmak için hizmetkâr almadan. Yalnız başına gitmek konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | وبدون خدم لحمل الفوانيس يصر على الذهاب وحيداً |
Kral daha iyi şartlar altında istirahat etmeniz konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | إن الملك يصر على أن تستريحي بمكان أفضل حالاً. |
Colby diğer rütbelilerin en iyi subaylara karşı oynaması için ısrar etti. | Open Subtitles | كولبى يصر على ان يلعب بمجموعة اخرى من الجنود ضد افضل الضباط |
İlk rahip flamadan hareket eden bir pankart olarak bahseder, ikinci rahipse flamanın hareket etmesinden ziyade rüzgârın estiğini gördüklerini ısrarla ifade eder. | TED | يشير الراهب الأول إلى العلم على أنه رايةً متحركة، في حين يصر الراهب الثاني على أنهم لا يرون حركة العلم، بل هبوب الرياح. |
New York Times'ın inatçı muhabirlerinden biri Pazartesi sabahı, ilk iş seninle görüşmek için ısrar ediyor. | Open Subtitles | انه مراسل لحوح من جريدة نيويورك تايمز انه يصر على عمل حديث معكى اول شئ نهار الاثنين |
Pazartesi günü ilk iş olarak seninle bir görüşme yapmak için ısrar ediyor. | Open Subtitles | وهو يصر على مقابلتك اول شئ يوم الاثنين صباحا |
Aslında, Başkan, yazıların yedekte bulunmasında ısrar ediyor. | Open Subtitles | في الواقع، الرئيس يصر على وجود مستندات مكتوبة احتياطي |
Diğer öğrenciler, Kyle'ın ilk yumruğu attığı üzerine ısrar ediyor. | Open Subtitles | يصر الطالب الآخر أن كايل رمى اللكمة الأولى |
Hastaneden kapılacak bir enfeksiyondan ölme ihtimalinin komaya neden olan şeyden ölme ihtimalinden fazla olduğunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | يصر على أن احتمال موته بعدوى من المستشفى أكبر من الموت مما سبب له الغيبوبة |
Babam eve adım atmadan önce temiz bir yıl geçirmem konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | ابي يصر دائما انني انظفه عاما قبل ان ادخل البيت |
...zaten kullanılan Kadim teknolojisinden yararlanarak yapılacak bir uyarlamanın arayüzü mükemmelleştireceği konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | يصر على أن لدينا فرصة أكبر لإتقان الوصلة إذا عكسنا هندستها بواسطة تقنية القدماء وهذا بالفعل ما سيتم عمله |
Morozov, simsarın soyulduğunu öğrenince ifşasını değerlendirmek için bir toplantı yapmakta ısrarcı olacak. | Open Subtitles | عندما يعلم موروزوف انه تم ضرب وسيطه سوف يصر على عقد اجتماع لتقييم تعرضه |
- Evet. Babası gibi dini bütün ve inatçı olacağında ısrarcı. | Open Subtitles | يصر على أنه سيكون تقياً و عنيداً مثل أبيه. |
Koleje gitmemde ısrar etti. | Open Subtitles | يصر على ذهابي للجامعه. اوه, سوف اقتل احد لاذهب للجامعة |
Anne, Henry ısrarla bu diziyi seyretmeye devam ediyor bense çocuklar için "İş Dünyasını" seyretmek istiyorum. | Open Subtitles | أمي، هنري يصر على مشاهدة هذا البرنامج السخيف وأنا أريد مشاهدة التجارة للأولاد |
Adamın bir Majestelerine özel bir mesajı olduğunu söyleyip duruyor. | Open Subtitles | يوجد رجل هنا يصر على أنه يحمل رساله شخصيه لجلالة الملك |
Daniel çok kararlıydı. Soldakini istiyor. | Open Subtitles | دانيال يصر انه يريد تلك التي باليسار |
Şampanya olamazsa en azından bu bardakta servis edilmesi gereken bir şey olmasında ısrar eden daha önce hiç görmediğim bir çocuktan ikram. | Open Subtitles | مجاملة من رجلٍ لم اقابلهُ من قبل الذي يصر على انها إذا لم تكن شمبانيا فعلى الأقل يجب أن تقدمَ في هذا الكأس |
Gıcırdıyor. Bu sinir bozucu. | Open Subtitles | يصر وكأنه يتألم |
Şef; ısrar ediyordu özgür düşünce konusunda ama kurumlar onu zorluyordu | Open Subtitles | استاذى المايسترو يصر على أن ينبغي أن لا تشارك الفكر الحر في المؤسسات التي تحد من ذلك |
Peki, Dae Woong'un ciddi bir şekilde yaralandığını buna rağmen filmi çekme konusunda ısrar ettiğini biliyor musunuz? | Open Subtitles | اذآ هل تعلمين بأن داي وونغ يعاني من اصابة خطيرة ؟ لكنه يصر على تصوير الفيلم ؟ |