Ben değilim. Onun güzel, kılıç kadar ince vücudunu sevdiğini söylüyor. | Open Subtitles | لا يمكن أن تكون أنا، يقول أنه يحب جسدها الصغير والجميل |
Buradaki s*k kafalı üzgün olduğunu söylüyor. O benim arkadaşım. | Open Subtitles | ـ ها هو الملعون يقول أنه متأسف ـ إنه صديقي |
Size söylemeden önce, bu garantinin elinde olmasını istediğini söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه لابد أن يأخذ هذا الضمان قبل أن يخبرك. |
- Kendisini tutukladığı için öç almak adına Art'ın öldürülmesini emrettiğini söyledi. | Open Subtitles | ما لديه ؟ يقول أنه هو من أمر بالإستهداف كإنتقام للقبض عليه |
O keskin nişancı kendi başına 255 kişi öldürdüğünü söyledi. | Open Subtitles | ذلك الرجل صاحب السنايبر يقول أنه أردى 255 شخص لوحده |
Şimdilik çocuk istemediğini söylüyor ama hamile kaldıktan sonra farklı düşünecek. | Open Subtitles | انه يقول أنه لايريد الاطفال الآن ولكنه سيغير رأيه عندما أحمل |
Kendisi ve bir kişinin daha, bilinmeyen kişilerce esir tutuldukları yerden kaçtığını söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه هرب هو وشخص آخر بعدما كانوا مأسورين من قبل جماعة مجهولة |
Şey, O da dünyayı benim kurtardığımı söylüyor, ama o nazik olmaya çalışıyor. | Open Subtitles | حسنا، يقول أنه أنني أنقذت العالم، بل أنه على الأرجح مجرد كونها نيس. |
Barınak en az 2 ay kadınların gizli kalması gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | الملجأ يقول أنه على النسوة أن يبقين مختبئات لشهرين على الأقل |
"Ahbap, Dylan dün gece seni park yerimden ayrılırken gördüğünü söylüyor. | Open Subtitles | يا صاح, ديلن يقول أنه رأكَ تغادر موقف سيارتى الليله البارحه |
Kimi bunun bir his olduğunu, sihirli bir duygu olduğunu, daha önce kimseye karşı hissetmediği şeyler olduğunu söylüyor. | TED | البعض يقول أنه شعور، عاطفة سحرية، شعور اتجاه شخص لم تشعر به اتجاه أحد من قبل. |
Medya da model, şarkıcı ya da Sidney Crosby gibi bir spor ilahı olmanın harika bir şey olduğunu söylüyor. | TED | وكذلك الإعلام يقول أنه شيء جيد جدا أن تكون مغنياً أو عارض أزياء أو بطل رياضي مثل سيدني كروسبي |
Şubenizin onu şu öteki suçlardan ötürü şüpheli gördüklerini, fakat herhangi bir şey kanıtlayamadıklarını bildiğini söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه يعرف قسمك الأمني كان مشتبهاً بالسرقات الأخرى لكنه لا يستطيع إثبات أي شيء |
Kapıdan çıktığını, koridoru yürüyerek geçtiğini, kapıyı açtığını ve çocuğu kaçarken gördüğünü söyledi. | Open Subtitles | يقول أنه عبر إلى الباب، تمشى في القاعة، فتح الباب في الوقت المناسب لرؤية الولد يهبط الدرجات. |
Kuledeki nöbetçilerden biri, kale arazisinde bir sürü sıçanın kaçıştığını söyledi. | Open Subtitles | سمعت حارسا من برج المراقبة يقول أنه رأى مجموعة من الوشاة يفرون من أرض القلعة |
Az önce Bay Dahlberg'le konuştum, kendisinin Midwest Finans Başkanı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد تحدثت لتوي مع السيد كينيث دالبرج و هو يقول أنه رئيس القطاع المالي للغرب الأوسط |
Doktor, bir haftaya kadar iyileşeceğini söyledi. | Open Subtitles | الطبيب يقول أنه سيصبح بخير للبطولة الإقليمية الاسبوع المقبل |
Ve diyor ki, oyuncuların sanal dünyada gerçek dünyadakinden daha fazla zaman harcaması mantıklı geliyor. | TED | يقول أنه من المنطقي حالياً أن يمضي اللاعبون وقت أكبر في العالم الإفتراضي من الحقيقي. |
Sözleşmeye göre seni çarşamba gününe kadar mahkemeye ulaştırmam gerekiyor. | Open Subtitles | العقد يقول أنه يجب أن أحضرك للمحاكمة بحلول يوم الأربعاء |
Hayir, Ghost planinin ise yaramasi için Angela'nin hayatta olmasi gerekiyor dedi. | Open Subtitles | لا , جوست يقول أنه فى حاجة لها حية لكى تنجح خطته |
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için hastayı yüksek basınçlı oksijen çadırına koymak nerede yazıyor? | Open Subtitles | لا يوجد قانون يقول أنه يجب وضع المريض أكسجين لعلاج مشاكل جهاز المناعة |
Biri ne iş yaptığını sorarsa, kolluk kuvvetlerinde olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | أي شخص يسأله عن عمله يقول أنه في سلطة القانون |
Başının iki yanında beyzbol topu varmış gibi hissettiğini söylüyordu. | TED | كان يقول أنه شعر بهما كأنهما طابتين على جانبي وجهه |
Hatta bazıları, bilincin bilimi tamamen aşan bir konu olduğunu bile söyler. | TED | حتى أن بعض الناس يقول أنه يتجاوز مجال العلم تماماً. |
Bir daha kesinlikle sahip olmayacağım şey, -asla- beni sevdiğini söyleyen biri tarafından kafama tutulmuş bir silah. | TED | الشيء الذي لن يكون لدي مرة أخرى أبداً، هو مسدس محشو مصوب عند رأسي من شخص يقول أنه يحبني. |
Mizuki'nin raporunda belirttiği bacak yarası iddia ettiği gibi ciddi bir şey değildi. | Open Subtitles | وتقرير الإصابة في قدمه يقول أنه لم يكن خطيراً |
Kriz geldiğinde, herkesin tek başına olduğunu söylemişti. Öne çıkıp söylemediğim için üzgünüm. | Open Subtitles | كان يقول أنه بنزول المحن لا يعين المرء سوى نفسه |