Beni kurtarmak için gelmek zorunda değildin biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | تعلمين أنه لم يكن عليك العودة من أجلي أليس كذلك؟ |
Sen de geçtiğimiz altı ay benimle kalmak zorunda değildin. | Open Subtitles | وأنت لم يكن عليك البقاء بجواري في الأشهر الستة الماضية |
Vay canına anne, bu kadar zahmete girmene gerek yoktu. | Open Subtitles | رائع ياأمي، لم يكن عليك أن تتعبي نفسك لهذا الحد |
Danışmaya sormana gerek yoktu. Bana sorsaydın neye yaradığını söylerdim. | Open Subtitles | لم يكن عليك ان تسألي البوّاب أستطيع أن أخبرك ماهي |
Affedersin ama, böyle korkutucu bir surat takınmana gerek yok. | Open Subtitles | أنا آسف ولكن لم يكن عليك ان تكوني مخيفة هكذا |
- Benim hatam değildi. - Bunu bana söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ـ لم تكن غلطتى ـ حسنآ, لم يكن عليك أن تخبرنى |
- Onu vurmak zorunda değildin. - Evet, zorundaydım. | Open Subtitles | لم يكن عليك أن تطلق عليها نعم كان يجب على |
Buraya gelmek zorunda değildin. 8 yıldan beri eve hiç gelmedin. | Open Subtitles | لم يكن عليك المجئ - لم تعد منذ ثمانية أعوام - |
Bunu yapmak zorunda değildin. Bana da bırakabilirdin. | Open Subtitles | لم يكن عليك ان تتركيها او ان تتريكها لي مثلا |
Ama buraya getirmek zorunda değildin. | Open Subtitles | ولكن لم يكن عليك ان تحضريها الى هنا في الاعلى |
Diyorum ki, o kadınla bir çift bot yüzünden... kavga etmek zorunda değildin. | Open Subtitles | انا أقول فحسب لم يكن عليك ان تقاتلي تلك الامرأة بسبب جزمة |
Hem istemediyse yanıtları kullanmak zorunda değildin. | Open Subtitles | بالإضافة ، لم يكن عليك أن تستخدم الإجابات . إذا لم تكن بحاجة إليها . أجل .. |
- Çok şaşırdım. Bunu yapmana hiç gerek yoktu. | Open Subtitles | أنا مذهول، لم يكن عليك فعلاً القيام بهذا |
Getirdiğin için teşekkür ederim. Buna gerek yoktu. | Open Subtitles | . شكرًا لتوصيلنا, سيدى لكن لم يكن عليك أن تزعج نفسك |
"Dostum ona sakso çekmene gerek yoktu" dedi. | Open Subtitles | أتى إلى وقال هيه يارجل لم يكن عليك لعق هذاك الشخص تعلم |
Başka kızlara zarar gelecek diye endişelenmene gerek yoktu, ben de oğlumun babasının bir katil olduğu mirasıyla... | Open Subtitles | لم يكن عليك ان تقلق بشأن تأذي اي فتيات اخريات و لم ارغب ان يكون لإبني ارث |
Viyolonselini ve plaklarını satmana gerek yoktu. | Open Subtitles | لم يكن عليك بيع آلتك الموسيقية وتسجيلاتك |
Ama eğer üyelik fişlenmiş birini - komünist olarak fişlenmiş - seçerse ve bizim kurumumuza karşı bir delil yoksa, ve onu bana okumana gerek yok, yazılmasında yardımcı olmuştum, onu seçilmiş pozisyonundan indirme hakkımız olmaz. | Open Subtitles | كانلوتمانع،شيوعي.. وليس هناك دليل في دستورنا، ولم يكن عليك قراءته عليّ لأنّي ساعدت في كتابة المقال، |
Bunu yapmak zorunda değilsin Senin sempatine ihtiyacım yok. | Open Subtitles | لم يكن عليك أن تفعل هذا لست محتاجاً لعطفك ليس عطفاً |
Gelmen büyük incelik. Bunu yapman gerekmezdi. | Open Subtitles | حسناً,كان رائعاً منك أن تأتي,لم يكن عليك فعل هذا |
Biliyor musun O hoperlör kutusunu yumurta gibi kırman gerekmiyordu. | Open Subtitles | انت تعرف انه لم يكن عليك ان تتشاجر مع تلك القمامه المتكلمه داخل الصندوق |
Üzgünüm, dostum. Herhangi bir farkın olduğunu düşünmemen gerekiyordu. | Open Subtitles | يؤسفني يا رجل لم يكن عليك الظن بأنك مختلف عنّا |
Benim için yaptıklarını yapmaya mecbur değildin. | Open Subtitles | لم يكن عليك القيام بما قمت به من أجلي. |
Üçüncü güne kadar ziyaret iadesi yapmanız gerekmez Yüzbaşı Brown. | Open Subtitles | لم يكن عليك أن ترد زيارتنا حتى اليوم الثالث,كابتن براون |
Ona vurmakla hata yaptın! Ne yapıyorsan yapsaydın, ama ona vurmaman gerekirdi! | Open Subtitles | لم يكن عليك أن تضربها افعل ما تشاء، ولكن لم يكن عليك ضربها |
Bu kadar yol gelmene lüzum yoktu. | Open Subtitles | لم يكن عليك أن تقود كل هذا المسافة إلى هنا |
Bunu yapmamalıydın Blanche. Bu çok aptalca bir şeydi. | Open Subtitles | لم يكن عليك فعل ذلك كان شيئاً غبياً لتفعليه |
Kendini kastığı zamanlarda ağzındaki salyaları silmek zorunda kalmadın. | Open Subtitles | أنتِ لا تعرفينه كما اعرفه أنا أنتِ لم يكن عليك أن تمسحي اللعاب من على فمه عند ما كان قادراً على السيطرة على غضبه |