"يمس" - ترجمة من عربي إلى تركي

• dokunmayacak
• dokunamaz
• dokunmadı
• dokunulmamış
• dokunan
• dokunmasından
• dokunulmamıştı

Ama o bir daha asla kimseye dokunmayacak ne bana ne ona ne de başkasına.
لكنه لن يمس أحد مجدداً لا أنا، ولا هي لا أحد

Yarın gün doğmadan kimse mühürlere dokunmayacak. Anlaşıldı mı?
لا تتركوا أحد يمس هذه الأختام وذلك حتى غروب الشمس غداً ، مفهوم ؟

Oraya benden ve uzman birisi haricinde kimse dokunamaz.
لا أحد يمس عربتي ما عدا انا والاختصاصيين

Kimse ineklere bağıramaz, dokunamaz.
لا أحد يصرخ في الأبقار. لا أحد يمس الأبقار.

Evet, ben Grandi ailesinin bir üyesiyim ama ona kimse dokunmadı.
إننى عضو فى العائلة ، بالتأكيد لكن أحداً لم يمس الفتاة

İnanın ya da inanmayın, Jinto olay yaratabilecek bir şeye dokunmadı ondan başka.
جينتو لم يمس شيئا له تداعيات خطرة بخلاف هذا

Wraithler tarafından dokunulmamış olan bir tane bile bilmiyorum.
لا أعرف منهم من لم يمس من الريث.

Sana dokunan, seni ısıtan birşey yok mu?
أليس هناك شئ يمس مشاعرك و يجعلك تتحمس ؟

Oğlum, kadınların onun için temizlik yapmasını sevmez. Birisinin bir şeylere dokunmasından bile hoşlanmaz.
لا يريد ولدي أن تقوم امرأة بالتنظيف له لايحب أن يمس أحد أشيائه

Garip olan, yüzeyden, mezara dokunulmamıştı.
,الشيء المثير للجنون هو, أن سطح القبر لم يمس اطلاقا

- Tamam, ben aptalım ama kimse, hiç kimse Bayan Eğik'e dokunmayacak.
لكن لن يمس أحدا هذه السيدة ,لا أحد

Dükkanı açıncaya kadar kimse bu hanımlara dokunmayacak.
لن يمس السيدات أحد قبل أن نبدأ بالعمل.

Bunu hemen mühürle. Kimse bunu görmeyecek ve dokunmayacak.
اختم هذا الان لا احد يرى او يمس هذا.

Kimse bu duvara dokunmayacak - Resimleri alır ve bir başka yere koyarız
لن أسمح لأحد بـأن يمس هذا الجدار

Hayır. O benim kalbime asla dokunamaz.
لا , لا يمكنه ابداً أن يمس قلبي

Kimse ayıya dokunamaz anladın mı?
لا احد يمس الدب

Aileme kimse dokunamaz.
لا أحد يمس عائلتي

Kimse benim malıma dokunamaz.
لا أحد يمس قذارتي.

ATM'den para çekmedi. Kredi kartlarına dokunmadı.
لا سحوبات من الصراف الآلي لم يمس بطاقتة الإئتمانية

Çok düşündüm, o pelerine hiç dokunmadı. Daha önce ellemiş olmalı.
لقد تكررَ ذلك مراراً وتكراراً بفكري هو لم يمس أبداً العباءة، هو مَن أعددها من قبل.

Demek istediğim, yiyeceklerin hiç birisine dokunulmamış.
اعنى ان الاكل لم يمس على الاطلاق

Beynine dokunan Nazik biri
في صورة شخص ما طيب يمكنه أن يمس عقلكِ

Ben sadece... insanların eşyalarıma dokunmasından hoşlanmam.
أن يمس الأخرون ممتلكاتي

Boğazı kesilmişti, başka bir yerine dokunulmamıştı.
تم شق حلقها و باقي جسدها لم يمس