Bence her mizacın kötülüğe eğilimi vardır. | Open Subtitles | أرى أن كل ماهو ليس فى مكانه الصحيح يميل الى الشر |
Sürekli öne doğru eğiliyor, omuzları çıkık, gözleri kısık, Yahudi tipli. | Open Subtitles | يميل للأمام دائماً , يرفع أكتافه يعصر عينيه , يهودي جداً |
Ki savaşta insanların bu inançla harekete oldukça eğilimli olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | الأمر الذى أعتقد أنه فى الحرب يميل الناس لفعله بسهولة تامة |
Bir izleyici geçtiği zaman, bir o yana, bir bu yana sallanıyor ve kişi yaklaştıkça kollarını giderek daha çılgınca hareket ettiriyor. | TED | لذا عندما يمر متفرج، إنه نوع ما يميل من جانب إلى آخر، و يحرك ذراعيه بهوجاء متزايدة مع اقتراب الشخص أكثر. |
Ve kendisi tırnak işaretine benzeyen, şu sembolle devam ettirilme eğiliminde. | TED | وهذا بدوره يميل إلى أن يتبع بعلامات الاقتباس مثل هذا الرمز. |
Kültürel kalıtımımız genelde dönüp geriye bakmaya yatkındır, geçmişi romantikleştirerek. | TED | معظم ثراثنا الثقافي يميل للنظر الى الوراء يحن الى الماضي |
- Sendende hoşlanıyor. Ama? - Ama Ray'i özlüyorum. | Open Subtitles | أجل انه ظريف حقاً فهو يميل إليك، ولكن ولكن أفتقد راي |
Sokakta söylenilene göre fahişelere karşı bir düşkünlüğü varmış. Düşkünlük derken onları kesip biçmeye olan düşkünlüğü kast ediyorum. | Open Subtitles | أشيع أنّه يميل لبائعات الهوى، وأقصد بالميل أنّه يميل لتقطيعهنّ. |
Benzer biçimde, insanlar kararlar gibi şeyleri bozmaya ve birbirleriyle karşılaşmayı istememeye eğilimlidir ve bu problemi daha da karmaşıklaştırır. | TED | كما يميل الناس للقيام بأشياء مزعجة مثل اتخاذ القرارات وتجنب الاصطدام ببعضهم البعض، مما يجعل المشكلة أكثر تعقيدًا. |
Örneğin, dinlenmekte olan bir beyin bir çok alpha dalgası yayma eğilimindedir. | TED | فعلى سبيل المثال، الدماغ الهادئ يميل إلى توليد الكثير من موجات ألفا. |
Medeni insanlar toplumlarını bu şekilde biçimlendirme eğilimindedirler, Albay. | Open Subtitles | حسناً, ان الامر يميل الي كونه كيف يبني الاشخاص المتحضرون مجتمعاتهم |
Evet, patlayıcı etkisini artırmak gibi bir eğilimi var. | Open Subtitles | حسنا ، فى الواقع أنه يميل إلى مضاعفة حجم و تأثير الإنفجار . نعم يا سيدى |
Olmaması gerekirken sokulgan olma eğilimi var. | Open Subtitles | فهو يميل لأن يكون اجتماعياً في أوقات غير مناسبة |
Atlar durmadan önce hızını yavaşlattığında meraklanıyor ve bir o yana, bir bu yana eğiliyor. | Open Subtitles | إنه يميل من جانب إلى آخر ويظهر قلقا عاليا عندما تبطئ الإحصنة خطاها للوقوف |
Bir elektronik tablo ve aksanı ile herkes güzel Yunan arkadaşının üzerine eğiliyor. | Open Subtitles | الجميع مع جدول ولكنة يميل إلي صديقك اليوناني الجميل |
Orada benim dengesiz ve sapkın eğilimli olduğum yazıyor. | Open Subtitles | أنا غير مستقر ذهنيا و فرد يميل لافساد كل شيء |
Sınırlı deneyimlerime dayanarak, bir erkek içkiyi biraz fazla kaçırdığında atıp tutmaya eğilimli olur. | Open Subtitles | من خِبراتي المُتواضعة عندما يأخذ الرجل قِلة من الشراب الكثير فإنه يميل إلى أن يكون مُتباهٍ قليلا |
Adaletin kefeleri iki yana da sallanabilir. | Open Subtitles | ميزان العدالة يمكنه أن يميل بطريقة أو بأخرى |
Belli bir ücret sınırına geldiklerinde çalışanlarını işten çıkarma eğiliminde. | Open Subtitles | انه يميل الى طرد العمال عندما يصلون الى أجر محدد |
Bazılarımız bilinen yolların izinden gitme eğiliminde oluyor. | TED | لذا يميل بعضنا إلى إعادة استكشاف الطرق المعروفة لدينا مسبقًا. |
genelde orta yaşlı ve genelde kadın. | TED | إذ أنّه يميل لأن يكون أنثى في منتصف العمر. |
Bundan sahiden hoşlandı. Galiba zeki kızlardan hoşlanıyor. | Open Subtitles | لقد أحب ذلك حقا, أعتقد أنه يميل إلى الفتيات الذكيات |
- Garson kızlara karşı zaafı vardı. | Open Subtitles | كان يميل لاولئك الفتيات اللاتي يقدمن زجاجات الخمر |
İnsanlar, en güvenli seçeneğin mevcut durumu korumak olduğunu düşünmeye eğilimlidir. | TED | يميل البشر لافتراض أن الخيار الأكثر أماناً هو الحفاظ على الوضع الراهن. |
Yoksulluk toplumumuz tarafından yaratılma eğilimindedir ve o topluluktaki insanların yaşadığı yokluk aynı anlama gelmemektedir. | TED | يميل الفقر ليكون نتاج لمجتمعنا، والناس بذلك المجتمع ليسوا فقراء بنفس الشكل بالمرة. |
İnsanlar, öngörülen tehditlerin donanımla önlenebileceğini düşünme eğilimindedirler. | Open Subtitles | يميل الناس للتزود برجال أمن على أساس التهديدات المتوقعة |
Darwin, cinsel şişliğin kendi zamanındaki yansımalarını es geçti; bilim insanlarının bazen meyilli oldukları gibi... | TED | الآن, داروين تجاهل الانعكاسات المتعلقة بالتورمات الجنسية خلال يومه الخاص, كما يميل العلماء أن يفعلوا في بعض الأحيان. |
Bence milyonlarca yıl boyunca bebeği yüzümüze doğru tutmamızdan ileri geliyor, onu iknâ etmek, azarlamak, kelimelerle eğitmekten ileri geliyor. Erkekler ise yan yana oturarak samimiyet kurmaya meyillidirler. | TED | وأعتقد أن هذا يرجع لملايين السنين من حمل هذا الطفل أمام وجهك، حمله ، وتأنيبه ، والتثقيف بالكلمات. يميل الرجال للحصول على العلاقة الحميمة من خلال أفعال جنب إلى جنب ، |