ويكيبيديا

    "يميل" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • eğilimi
        
    • eğiliyor
        
    • eğilimli
        
    • yana
        
    • eğiliminde
        
    • genelde
        
    • hoşlanıyor
        
    • karşı
        
    • eğilimlidir
        
    • eğilimindedir
        
    • eğilimindedirler
        
    • meyilli
        
    • meyillidirler
        
    Bence her mizacın kötülüğe eğilimi vardır. Open Subtitles أرى أن كل ماهو ليس فى مكانه الصحيح يميل الى الشر
    Sürekli öne doğru eğiliyor, omuzları çıkık, gözleri kısık, Yahudi tipli. Open Subtitles يميل للأمام دائماً , يرفع أكتافه يعصر عينيه , يهودي جداً
    Ki savaşta insanların bu inançla harekete oldukça eğilimli olduğunu düşünüyorum. Open Subtitles الأمر الذى أعتقد أنه فى الحرب يميل الناس لفعله بسهولة تامة
    Bir izleyici geçtiği zaman, bir o yana, bir bu yana sallanıyor ve kişi yaklaştıkça kollarını giderek daha çılgınca hareket ettiriyor. TED لذا عندما يمر متفرج، إنه نوع ما يميل من جانب إلى آخر، و يحرك ذراعيه بهوجاء متزايدة مع اقتراب الشخص أكثر.
    Ve kendisi tırnak işaretine benzeyen, şu sembolle devam ettirilme eğiliminde. TED وهذا بدوره يميل إلى أن يتبع بعلامات الاقتباس مثل هذا الرمز.
    Kültürel kalıtımımız genelde dönüp geriye bakmaya yatkındır, geçmişi romantikleştirerek. TED معظم ثراثنا الثقافي يميل للنظر الى الوراء يحن الى الماضي
    - Sendende hoşlanıyor. Ama? - Ama Ray'i özlüyorum. Open Subtitles أجل انه ظريف حقاً فهو يميل إليك، ولكن ولكن أفتقد راي
    Sokakta söylenilene göre fahişelere karşı bir düşkünlüğü varmış. Düşkünlük derken onları kesip biçmeye olan düşkünlüğü kast ediyorum. Open Subtitles أشيع أنّه يميل لبائعات الهوى، وأقصد بالميل أنّه يميل لتقطيعهنّ.
    Benzer biçimde, insanlar kararlar gibi şeyleri bozmaya ve birbirleriyle karşılaşmayı istememeye eğilimlidir ve bu problemi daha da karmaşıklaştırır. TED كما يميل الناس للقيام بأشياء مزعجة مثل اتخاذ القرارات وتجنب الاصطدام ببعضهم البعض، مما يجعل المشكلة أكثر تعقيدًا.
    Örneğin, dinlenmekte olan bir beyin bir çok alpha dalgası yayma eğilimindedir. TED فعلى سبيل المثال، الدماغ الهادئ يميل إلى توليد الكثير من موجات ألفا.
    Medeni insanlar toplumlarını bu şekilde biçimlendirme eğilimindedirler, Albay. Open Subtitles حسناً, ان الامر يميل الي كونه كيف يبني الاشخاص المتحضرون مجتمعاتهم
    Evet, patlayıcı etkisini artırmak gibi bir eğilimi var. Open Subtitles حسنا ، فى الواقع أنه يميل إلى مضاعفة حجم و تأثير الإنفجار . نعم يا سيدى
    Olmaması gerekirken sokulgan olma eğilimi var. Open Subtitles فهو يميل لأن يكون اجتماعياً في أوقات غير مناسبة
    Atlar durmadan önce hızını yavaşlattığında meraklanıyor ve bir o yana, bir bu yana eğiliyor. Open Subtitles إنه يميل من جانب إلى آخر ويظهر قلقا عاليا عندما تبطئ الإحصنة خطاها للوقوف
    Bir elektronik tablo ve aksanı ile herkes güzel Yunan arkadaşının üzerine eğiliyor. Open Subtitles الجميع مع جدول ولكنة يميل إلي صديقك اليوناني الجميل
    Orada benim dengesiz ve sapkın eğilimli olduğum yazıyor. Open Subtitles أنا غير مستقر ذهنيا و فرد يميل لافساد كل شيء
    Sınırlı deneyimlerime dayanarak, bir erkek içkiyi biraz fazla kaçırdığında atıp tutmaya eğilimli olur. Open Subtitles من خِبراتي المُتواضعة عندما يأخذ الرجل قِلة من الشراب الكثير فإنه يميل إلى أن يكون مُتباهٍ قليلا
    Adaletin kefeleri iki yana da sallanabilir. Open Subtitles ميزان العدالة يمكنه أن يميل بطريقة أو بأخرى
    Belli bir ücret sınırına geldiklerinde çalışanlarını işten çıkarma eğiliminde. Open Subtitles انه يميل الى طرد العمال عندما يصلون الى أجر محدد
    Bazılarımız bilinen yolların izinden gitme eğiliminde oluyor. TED لذا يميل بعضنا إلى إعادة استكشاف الطرق المعروفة لدينا مسبقًا.
    genelde orta yaşlı ve genelde kadın. TED إذ أنّه يميل لأن يكون أنثى في منتصف العمر.
    Bundan sahiden hoşlandı. Galiba zeki kızlardan hoşlanıyor. Open Subtitles لقد أحب ذلك حقا, أعتقد أنه يميل إلى الفتيات الذكيات
    - Garson kızlara karşı zaafı vardı. Open Subtitles كان يميل لاولئك الفتيات اللاتي يقدمن زجاجات الخمر
    İnsanlar, en güvenli seçeneğin mevcut durumu korumak olduğunu düşünmeye eğilimlidir. TED يميل البشر لافتراض أن الخيار الأكثر أماناً هو الحفاظ على الوضع الراهن.
    Yoksulluk toplumumuz tarafından yaratılma eğilimindedir ve o topluluktaki insanların yaşadığı yokluk aynı anlama gelmemektedir. TED يميل الفقر ليكون نتاج لمجتمعنا، والناس بذلك المجتمع ليسوا فقراء بنفس الشكل بالمرة.
    İnsanlar, öngörülen tehditlerin donanımla önlenebileceğini düşünme eğilimindedirler. Open Subtitles يميل الناس للتزود برجال أمن على أساس التهديدات المتوقعة
    Darwin, cinsel şişliğin kendi zamanındaki yansımalarını es geçti; bilim insanlarının bazen meyilli oldukları gibi... TED الآن, داروين تجاهل الانعكاسات المتعلقة بالتورمات الجنسية خلال يومه الخاص, كما يميل العلماء أن يفعلوا في بعض الأحيان.
    Bence milyonlarca yıl boyunca bebeği yüzümüze doğru tutmamızdan ileri geliyor, onu iknâ etmek, azarlamak, kelimelerle eğitmekten ileri geliyor. Erkekler ise yan yana oturarak samimiyet kurmaya meyillidirler. TED وأعتقد أن هذا يرجع لملايين السنين من حمل هذا الطفل أمام وجهك، حمله ، وتأنيبه ، والتثقيف بالكلمات. يميل الرجال للحصول على العلاقة الحميمة من خلال أفعال جنب إلى جنب ،

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد