Dünyadaki en sinir bozucu şey insanların sanat eserlerine dokunmaya çalışması. | TED | أكثر شئ يضايقني في العالم حينما يريد الناس لمس العمل الفني |
O da Sigfrid'in bir işe yaramadığını ve çalışması gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | فإنه يعتقد أن سيغفريد أيضا تافه و يحتاج للمزيد من العمل |
O da Sigfrid'in bir işe yaramadığını ve çalışması gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | فإنه يعتقد أن سيغفريد أيضا تافه و يحتاج للمزيد من العمل |
Bu sadece eğlenmek için. Araştırma geliştirme çalışması olarak başladı. | Open Subtitles | لقد إبتدت في بيعها كنوع من دراسة السوق و الأذواق |
Ben başarının takım çalışması olduğuna inanıyorum, eşit şekilde fikir pay-- | Open Subtitles | لذا أعتقد بأن المفتاح للعمل الجماعي الجيد هو التبادل المتساوي بالأفكار |
Bunu yasa dışı yapmak, çoğumuzun tek başına çalışması demektir. Ki bu bizi şiddet içeren suçlara karşı savunmasız bırakır. | TED | بجعل ذلك غير قانوني يعني أن الكثيرين منا يعملون بصفة فردية، من الواضح أن ذلك يجعلنا عرضة لمرتكبي أعمال العنف. |
Babanız bu kadar yıllık yoğun çalışması sonunda Mortgage* borcumuzu kapatabildi. | Open Subtitles | بعد سنوات طوال من العمل الشاق سدد أبوكم الرهن العقاري أخيراً |
Emniyet. Önce emniyet, sonra ekip çalışması. Şimdi beni iyi dinle. | Open Subtitles | الأمان ، الأمان أولاً ، وبعده العمل الجماعي والآن ، اسمعني |
ıki kere boşanması yüzünden yaşamak için çalışması gereken adam söylüyor. | Open Subtitles | الرجل الذي عليه العمل من أجل لقمة العيش والشكر لقضيتي طلاقكِ |
İki kere boşanması yüzünden yaşamak için çalışması gereken adam söylüyor. | Open Subtitles | الرجل الذي عليه العمل من أجل لقمة العيش والشكر لقضيتي طلاقكِ |
Yerel halka çalışması için ödeme yapmanın yasalara aykırı yazıyor. | Open Subtitles | يقول هنا أنه من غير القانوني الدفع للمحلّين مقابل العمل |
Bence merdivenler bir mimarın üzerinde çalışması gereken duygusal olarak en şekillendirilebilir fiziksel elementlerden biri. | TED | أعتقد أن الدرج قد يكون واحدًا من العناصر المادية الأكثر عاطفية التي يجب على المهندس المعماري العمل بها. |
Birincisi: Sürekli takım çalışması çılgınlığını durdurun. | TED | أولاً : أوقفوا هذا الهوس حيال حلقات العمل الجماعية الدائمة. |
Ve son bir şey daha: Henüz bahsetmediğim sürü gibi çalışması gereken bir bileşen daha var. | TED | والأمر الأخير: هناك عنصر آخر يتطلبه العمل بطريقة السرب لم أشر إليه بعد. |
Eh, benim için hedef, online iç dekorasyon çalışması .. | Open Subtitles | حسنًا، هدفي هو دراسة تصميم الديكور الداخلي عن طريق الإنترنت |
Ekonomik açıdan gerekçesini açıklamak için fizibilite çalışması başlattık | TED | وهكذا فوضنا مهمة إجراء دراسة جدوى اقتصادية لمحاولة بناء قضية. |
Bu konuda pek çok makale, bir işçinin ürettiği ürünü alabilmesi için ne kadar çalışması gerektiğini sorguluyor. | TED | العديد من المقالات تحسب: كم من الوقت سيستغرق لهذا العامل للعمل من أجل كسب ما يكفي من المال لشراء ما ينتجه؟ |
Bu dünya, tek yaptığı çalışmak olan, ultra-esnek çalışması gereken insanların dünyasıdır. | TED | انه عالم الأشخاص الذين يحتاجون للعمل بمرونة فائقة، هذا إن كانوا قادرين على العمل أصلا. |
Yıkım elemanları kazı çalışması yaparken bu cesede denk gelmişler. | Open Subtitles | حتى قام الطاقم ببعض أعمال التعرية عثروا على هذه الجثة |
Büyük bir araca çarparak onu kazaya sürüklemek grup çalışması gerektirir. | Open Subtitles | اصطدام سيارة كبيرة يؤدي إلى حادث كبير يأخذ جهد لتنسيق المجموعة |
Biraz İncil çalışması bile yaptığınızı söyledi. Bu doğru mu? | Open Subtitles | أيضاً قالت بأنكما تمكنتما من الدراسة قليلاً حول الكتاب المقدس |
İşsizlik sigortası ödeyeceğimize insanların çalışması daha iyi. | Open Subtitles | من الأفضل للناس أن يعملوا على أن يتلقوا معونات من الحكومة |
Bu binalar esnek değil ve hastanenin verimli çalışması için hastane yataklarının dolu olmasını gerektiren bir sistemle çalışıyorlar. | TED | وهذه المباني ليست مرنة، فهي تحافظ على النظام فيها بحيث يجب أن تبقى الأسرّة ممتلئة لكي يعمل المستشفى بكفاءة. |
Siz çok iyisiniz. Ama onun çok çalışması lazım. | Open Subtitles | أنت بارع لكنّها تحتاج إلى الكثير من التمارين |
Ama ikinizin birlikte çalışması paha biçilemez. | Open Subtitles | ولكن أنتما الاثنان تعملان معاً هذا لا يُقدّر بثمن |
Süregelen çalışması etkileyici sonuçlar vermeye devam etti ve 1995'te bunları bilimsel bir günlüğe aldığı notlarda detaylandırdığı bir makale yayınladı. | Open Subtitles | استمرّت نتائج دراسته القائمة بأن تكون مؤثّرة، و في عام 1995، نشر أطروحة تُفصّل هذه النتائج في صحيفة علمية معتبرة. |
Detektife söylediğim gibi, partiye gelmesi için davet ettim, ama çalışması gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | لقد قُلت ذلك أيتها المُحققة ، لقد أخبرتها أن تأتى معى إلى الحفلة ولكنها قالت أنه يجب عليها أن تدرس |
Bu şimdiye kadar ürettiğin en iyi takım çalışması değil. | Open Subtitles | هذا ليس أفضل تمرين جماعي قد أتيت به على الأطلاق |
Ben senin küçük oyununda yokum. Yarından itibaren zorunlu koro çalışması! | Open Subtitles | لن ألعب لعبتك التافهة اعتباراً من الغد، تمارين جوقة إجبارية |
Doğru diyor. Kahraman şehitler yok, iyi bir takım çalışması var. | Open Subtitles | هذا صحيح، لا نريد أبطالاً أموات، الأمر فقط عمل شرطة جيد |