Soru sorulmasını istiyorsun, nereye gittiğini beğenmediğin zaman, çekip gidiyorsun. | Open Subtitles | لقد رحبتى بإستقبال أسئلة وحينما لم تميلى إليها فررتى بعيداً |
İkimiz de aynı şeyi hissetmedik diye sinirlendi ve çekip gitti. | Open Subtitles | فقط لأننا لم يكن لدينا نفس التجربة بالضبط غضب وذهب بعيداً |
Bıçağını çekip, her ne yapmak isterse onun için borç istediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد سحب السكين وقال أريد أن تعيرني كُل ما موجود في محفظتك. |
Ve bir gün uzaklara çekip gidersem kimse beni özlemeyecek. | Open Subtitles | وإذا يوماً ما شردت فيه بعيدا لا أحد سوف يفتقدنى |
Eğer bıçağı varsa sen daha silahını çekip ateş edemeden seni haklar. | Open Subtitles | إذا كان لديه سكين، فيمكنه طعنك قبل أن تسحب سلاحك وتطلق النار. |
En kısa sürede bu bok çukuru ülkeden çekip gitmek. | Open Subtitles | أن أكون بعيدًا عن هذه البلدة المفقرة في أقرب وقت ممكن |
Sana veya buradaki herhangi birine zarar vermeden çekip gitmem lazım. | Open Subtitles | وقبل أن أؤذيكِ، أو أؤذي أي أحد هنا، علي الرحيل بعيداً |
Böyle çekip gidince bir şey değişmeyecek. Catherine, nereye gidiyorsun? | Open Subtitles | المشي بعيداً لن يجعله يذهب بعيداً كاثرين الى اين تذهبين؟ |
Asla çekip gitmekten korkmazdı. | TED | فهي لم تكن تهاب السير بعيداً على الإطلاق |
Silahını çekip koşan ve o masum sivilleri yere seren sensin. | Open Subtitles | أنت الذي سحب مسدسك وركضت وأنت تتدافع بين أولئك المدنيين الأبرياء. |
Kulağa çok kolay geliyor, havadan karbondioksiti çekip çıkarmak. | TED | تبدو عملية سحب ثاني أكسيد الكربون من الهواء سهلة جدًا، |
Hey, bayım, öyle acil durum ipini çekip trenden atlayamazsınız. | Open Subtitles | هيه ايها السيد انك لا تستطيع سحب حبل الطوارئ و القفز بهذا الشكل |
Parayı hesaptan çekip sağlam bir yere sakladım. | Open Subtitles | أخذت أموالي خارج، وأنا قد كل ذلك مخبأة بأمان بعيدا. |
Bu lanet adadan çekip gitmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أذهب بعيدا عن هذه الجزيرة اللعينة |
Karşındakinden daha hızlı silah çekip, ateş etmelisin. | Open Subtitles | يجب عليك اولا ان تسحب المسدس بأسرع من الشخص الآخر |
Onu evlat edindiğini söylediysen, bu bir şey olabilirdi, ...ama sen çekip gidiyorsun. | Open Subtitles | ،سيكون أمرًا آخرًا إن قلتِ أنّني أتنبّاه لكنّك رحلت بعيدًا |
Karım silahı çekip benim ateş ettiğimi iddia ediyor. | Open Subtitles | ادعت زوجتي أني سحبت البندقية واطلقت عليها |
Nedendir bilmem bize ne kadar kötü davransalar da yine de çekip gidemeyiz. | Open Subtitles | لسبب ما ليس مهماً كم يهتمون بنا لن تستطيع الإبتعاد عنهم |
İkiniz onun içine girmelisiniz, ve sonra fotoğrafınızı çekip Facebook a koymalıyız. | Open Subtitles | أنتما الاثنان يجب أن تدخلا بالفستان و بعدها سوف التقط صورة لكما |
Jikleyi çekip benzin gelmesi için böyle döndüreceksin. | Open Subtitles | عليك بسحب هذه المخنقة ثم تديرها لإمتصاص الغاز |
Değer verdiğin biriyle karşılaştığında, sadece çekip gitmesi zordur. | Open Subtitles | عندما تقابل شخص تهتم به من الصعب أن تبتعد عنه |
Senin iyi olacağını bilmeden çekip gidemem. | Open Subtitles | لا يمكنني الابتعاد حتّى أتأكّد أنّكِ على ما يرام. |
Bu yüzden kötü hissetmiyorsun. Söyledikten sonra çekip gitmeme izin verdiğin için kötü hissediyorsun. | Open Subtitles | هذا ليس سبب شعورك بالسوء ، أنت تشعر بالسوء لأنك بعد أن قلتها تركتني أبتعد |
Çıkar silahını ve bütün bu insanların gözünün önünde çekip alnımın tam ortasından vur beni. | Open Subtitles | اسحب مسدسك امام كل هؤلاء الناس الموجودة هنا ضع رصاصة بين عيناى |
Pantolonum şeye takıldı ve onu çekip kaldırdı. | Open Subtitles | اسف بشأن ذلك سروالي علق بالمفرش وعندما قمت تم سحبه |
Bu adamlar yüksek mahkemeyi umursamıyor. Olayı örtbas etmek istiyorlar. çekip gitmeni istiyorlar. | Open Subtitles | الزعماء لا يولون اهتماماً بهذة القضايا يريدونك أن تنسحب |