öğrenciler sağlıkla ilgili bir soruna çözüm ararken toplumla içiçe olmaya teşvik edildi. | TED | يُشجّع الطلاب على الانخراط في المجتمعات عندما يبحثون عن حلول للمشاكل المتعلّقة بالصحّة. |
öğrenciler bize gece yataklarına gittiklerinde yeşil tik işaretini hayal ettiklerini söylüyorlar. | TED | الطلاب يخبروننا انه حين يذهبون الى الفراش ليلاً يحلمون بذاك الرمز الأخضر. |
Ama maalesef bütün öğrenciler böyle bir güven duygusu hissetmiyor. | TED | لكن، لسوء الحظ، لا يشعرُ جميع الطلاب بذلك الإحساس بالأمان. |
Bir defasında öğrenciler felsefe sınavına girmiş ve öğretmen sınıftaki sandalyeyi masanın üstüne koymuş "Bu sandalyenin varlığını bana kanıtlayın." demiş. | Open Subtitles | في أحد الأيام بعض الطلبة كانوا يمتحنون بمادة الفلسفة و في البداية ، قام المدرس بجلب كرسيُ و وضعه على المكتب |
ve oyunda, öğrenciler bazen gerçekten de bir barış gücü oluşturuyorlar. | TED | و يحصل أحيانا في اللعبة، أن يتحد التلاميذ في قوة سلام. |
Ve de benim gibi yapacak hiçbir işi olmayan öğrenciler, programlama yapmayı öğrenirdik. | TED | فكان الطلاب من الذين ليس لديهم ما يقومون به مثلي يتعلمون كيفية برمجته |
öğrenciler TDP'yi seviyor. Onlar onun yeni bir bilgisayar oyunu olduğunu düşünüyorlar. | TED | ان الطلاب يحبون هذا الاسم .. انهم يظنون انه اسم لعبة فيديو |
öğrenciler, dijital günlüklerine dönüp gözlemlerini, kazançlarını, düşüncelerini ve kanıtlarını paylaşırlar. | TED | عندما يعود الطلاب إلى سجلاتهم الرقمية، يتشاركون ملاحظاتهم وادعاءاتهم، والمنطق والأدلة. |
Bir kez bunu yaptığınızda, öğrenciler inanılmaz bir şekilde açılırlar. | TED | وعندما نطبق هذه القاعدة .. يصبح الأمر رائع فيقوم الطلاب |
Parisli öğrenciler barikatlarda, Amerikalı öğrenciler Vietnam'a karşı ve bizim için de Çekoslovakya'ydı. | Open Subtitles | ,الطلاب الفرنسيون عند الحواجز , الطلاب الامريكيون ضد فيتنام وبالنسبه لنا كانت تشيكوسلوفاكيا |
Çünkü bence Amerikalı öğrenciler yemek yerken aynı zamanda nefes de alabilmeli. | Open Subtitles | الطلاب الأمريكيّين لديهم الحق بأن يتناولوا طعام الغداء و يتنفسوا بنفس الوقت |
Siz öğrenciler bizi burada saçmalıklarınızla bizimle dalga geçebileceğinizi sanıyorsunuz. | Open Subtitles | أنتم الطلاب يمكنكم التفكير في أن تبقونا نركض مع مؤامراتكم |
Billie vardı ve çok kötü olmayan öğrenciler vardı ve Leo vardı. | Open Subtitles | وكان معي بعض الطلاب الذين لم يكونوا لينين جداً وكان معي ليو |
öğrenciler bir şey görmemişse bile cep telefonları görmüş olabilir. | Open Subtitles | إذا لم الطلاب رؤية أي شيء، ربما لم هواتفهم الخلوية. |
İçeride kayıp öğrenciler var. Bu konuda ne yapacağınızı bilmek istiyorum. | Open Subtitles | لدي بعض الطلاب المفقودين في الداخل اريد ان اعلم ماذا ستفعلون |
öğrenciler kendi anadillerinde alt yazıları görüntüleyebilirler. | TED | بإمكان الطلبة إظهار الشروحات في لغتهم الأصلية. |
öğrenciler, bunu fizik ve gezegenlerin hareketi gibi karmaşık kavramları öğrenmek için kullanabilir. Bilgisayar ekranları ve kitaplardan ayrı olarak bu, dokunup hissedilen, gerçek, somut ve çok kuvvetli bir deneyimdir. | TED | يستطيع الطلبة استخدام هذه الأداة لتعلم المبادئ المعقدة مثل حركة الكواكب والفيزياء وعلى خلاف شاشات الحواسيب أو الكتب، فإن هذه تجربة ملموسة وحقيقية يمكنك لمسها والشعور بها، وهي في غاية القوة. |
Çeşitli kabilelerden gelen acemi öğrenciler çok hevesliydiler ve iyi bir gelişme gösterdiler. | Open Subtitles | التلاميذ تم تجنيدهم من قبل قبائل مختلفة بشكل حماسي و قدموا تطورا ممتاز |
Biletler öğrenciler için beş dolar, yetişkinler için yedi dolardır. | Open Subtitles | وسيكون سعر التذاكر 5 دولارات للطلاب , و7 دولارات للكبار. |
Her gece aynı terane; zibidi öğrenciler ve havai fişek patlatan komşular. | Open Subtitles | :نفس القصة كل يوم طلبة جامعة ثملون وجيران الأطفال يلعبون بالألعاب النارية |
2006 yılında genç Katarlı öğrenciler, beni göçmen çalışma kamplarına götürdüler. | TED | عام 2006، طالب قطري شاب صحبني للذهاب معه لمخيمات العُمّال المهاجرين. |
öğrenciler böyle giyinmiyor. Kendin de gördün. | Open Subtitles | الطالبات لا يرتدون هذه الملابس ، أنت ترين ذلك |
Bir dakika, bu okuldaki sınıfları, içinde öğrenciler varken mi? | Open Subtitles | لحظة, من قاعة دراسة لأخرى ؟ أتقصد بداخلها طلاب ؟ |
Ki öğrenciler buna "En yararsız ders" diyorlar. | Open Subtitles | والتي سيطلقون عليها الطلبه أكثر ماده عديمة الفائدة |
Tüm öğrenciler, notlardaki artıştan dolayı sonsuz minnetardı. | Open Subtitles | جميع الطلاّب كانوا مُمتنّين للتحسّن الذي حدث في درجاتهم |
öğrenciler yöneticiler ile konuşmak istediler ve polisler mermilerle karşılık verdiler. | TED | والطلاب يريدون التحدث إلى الحكومة، والشرطة تجيبهم بالرصاص. |
Okulumuz özürlü öğrenciler üzerine uzmandır. | Open Subtitles | تَتخصّصُ مدرستُنا في الطلابِ المُعوّقينِ |
pek beceremediler, Özgürlük Heykeli'ni hâlâ deniz tutuyormuş gibi. Ve sonra öğrenciler tekrar denediler, bu defa doğru yaptılar, doğru yaptıkları söylendi ve şimdi diğer soruya geçebilirler. | TED | إذن، يحاول الطالب مجدداً، والآن الإجابة صحيحة، يتم إخبارهم بذلك، ويمكنهم الاستمرار إلى الواجب التالي. |
Bu öğrenciler, en çok zorluk çeken çocuklara yardım etmek için öğretmenlerimizle eşleşti. | TED | ولقد عمل هؤلاء الطلبة مع معلمينا لمساعدة طلابنا الأكثر معاناة من المشكلات. |
"Margit Köprüsünün yarısında bayan öğrenciler tarafından durduruldum. | Open Subtitles | اللواء: أوقفتني مجموعة طالبات في منتصف جسر مارغيت |