Pekala, görünüşe göre uyku kaybı, Açlık hormonu olan grelin hormonuna yol açıyor. | TED | حسنا، يبدو أن قلة النوم تؤدي إلى إطلاق هرمون غريلين، وهو هرمون الجوع. |
Ama Açlık hep orada ve onu bir şekilde tatmin etmesi gerekiyor. | Open Subtitles | لكن الجوع دائما هناك، وهو يرضيه على أية حال هو يمكن أن. |
Üç hafta Açlık ve susuzluktan sonra o tabanca güzel görünmeye başlar. | Open Subtitles | لكن بعد ثلاثة أسابيع من الجوع والعطش تبدو تلك الرصاصة شيئاً منقذاً |
İnsanlar kurak sezonlarda Açlık çekerken yemek yardımı gidiyor. | TED | تصل المساعدات الغذائية كل سنة عندما يعاني البشر من المجاعة في الفصول الشحيحة. |
Açlık veren biri varsa yemek veren biri de çıkar. | Open Subtitles | لأن الذي قدم لنا الجوع وانه سوف يقدم لنا الطعام |
İnsan etine duyulan bir Açlık mı o tarzda bir Açlık mı yoksa...? | Open Subtitles | مثل البشر، ذاك النوع من الجوع .. ذاك النوع من الجوع .. أو |
Şununla başla güçlü olmaya çalıştım ama Açlık beni yendi. | Open Subtitles | كوني كهذا حاولت أن أكون قوية لكن الجوع كان كثيرًا |
Ne yazık ki şu an hissettiğim tek şey yorgunluk ve Açlık. | Open Subtitles | ولسوء الحظ الشيء الوحيد الذي أشعر به الآن هو التعب و الجوع. |
Açlık tarihi bir dua biçimi ve hiçbir zaman aç kalmadılar. | Open Subtitles | الجوع كان شكل قديم من الصلاة، وهم لم يكونوا جوعى أبداً. |
Ve bu sıfır Açlık programı gayrisafi milli hasılanın (GSMH) yüzde 5'ine mal oluyor ve birçok insanı Açlık ve yoksulluktan kurtarıyor. | TED | وهذا البرنامج للقضاء على الجوع كلف .5 بالمئة من ناتج الدخل القومي ورفع ملايين من الناس من حدود الفقر والجوع. |
Açlık, cinsellik, güç, ve bunları gerçekleştirme dürtüsü. | TED | الجوع ؛ الجنس ؛ القوة ؛ و الرغبة في التّملك |
Gerçek şu ki, zengin ülkelerde insanlar ve Açlık arasında akılalmaz bir uzaklık var | TED | الحقيقة هي، أنه لدينا في الدول الغنية حاجز هائل بيننا وبين الجوع. |
Birçok insanın farkına varamadığı şey Açlık hissi ve enerji kullanımı beyin tarafından kontrol edilir, ve çoğunlukla siz bunu fark etmezsiniz bile. | TED | ولكن الشيء الذي لا يدركه الكثير من الناس هو أن الجوع واستخدام الطاقة يسيطر الدماغ عليهما، غالبياً الاقات من دون وعيك. |
İnsanlık tarihini boyunca Açlık her zaman fazla yemekten daha büyük bir problem olmuştur. | TED | على مدة تاريخ البشر، الجوع مشكلة أكبر من الإفراط في الأكل. |
Bu kişilerin doğum öncesi yaşadıkları Açlık deneyimi vücutlarını çok farklı yönlerde değiştirmiş gibi görünüyor. | TED | تجربة المجاعة ما قبل الولادة لهؤلاء الأشخاص أدّت على ما يبدو لتغيير أجسامهم بطرق عديدة. |
20 yılımı Açlık sınırında olan Afrikalı çiftçilerle röportaj yaparak harcadım. | TED | لقد قضيت 20 عاما في مقابلات مع مزارعين أفريقيين كانوا على حافة المجاعة. |
Açlık yoktu artık. O felaket küçülme korkusu yoktu artık. | Open Subtitles | لم يكن هناك جوع لم يكن هناك خوف من الانقماص |
Açlık ve susuzluk hissetiğimiz sürece iyiyiz demektir. | Open Subtitles | طالما نشعر بالجوع والعطش، فغالباً نحن على ما يرام |
Annesi Açlık grevinde ve babası da, ordu, hücreyi ele geçirirken ölmüş. | Open Subtitles | الأم ماتت أثناء إضرابها عن الطعام والأب لمّا قام الجيش باسترجاع المكان. |
Nick, Açlık kurbanlarında görülen karın şişkinliği sebebiyle çocuk hastanesine geliyor. | TED | وقد اتضح أن نيك ظهر في مستشفى الأطفال ببطن منتفخ كضحية مجاعة. |
Vucut hissetmeyi kesitiğinde, ve birçok algılayıcısını kaybettiğinde, beyinde Açlık oluşuyor. | Open Subtitles | عندما يتوقف الشعور بالاحساس عندما تكون الحسّية مفقودة العقل ينمو جائع |
Kar, buz, yüzünüzü jilet gibi kesen rüzgar, Açlık, susuzluk. | Open Subtitles | الثلوج والجليد ، والرياح تقطع وجهك ، والعطش ، والجوع |
Yeni şeylere Açlık. | Open Subtitles | شهيتك لشيء جديد |
İyileşeceğimi söylediniz ama yarım gün geçmeden Açlık hissi geri geldi. | Open Subtitles | قلت أنـّي سأشفى , لكن بعد نصف يوم عاد الشره مُجدداً. |
İçinde kontrol edemediğin bir Açlık hissi var, seni bu hale getiren de o. | Open Subtitles | هناك شره لا يمكنك التحكم به هو من جعلك هكذا |
Altında doldurulması gereken daha derin bir ihtiyaç, daha derin bir Açlık olabilir. | Open Subtitles | ثمة حاجة أعمق اشتهاء أعمق فراغ بحاجة للملء |
Rakibimin Açlık handikafı sayesinde kazanmak istemem ayrıca kantinden bir şey yemeyecek kadar züppe olduğunu da biliyorum. | Open Subtitles | لا أريد الفوز بسبب تجويع المنافس لي وأنا أحسب أنك أكلت الكثير من المواد الغذائية المعلبة وتفضل أن يأكل في مندوبية |
Ve bu tarz teknolojiler, gördüğüm kadarıyla, ön saflardaki Açlık ve beslenme, yetersiz beslenmenin yüzünü dönüştürme potansiyeline sahip. | TED | وهذا النوع من التقنيات، أرى أنه يمثل الامكانات ليغير وجه المجاعات وسوء التغذية في بؤرها. |