amaç sende olan bir şeye ihtiyacı olan herkes ile ticaret yapmak değil. | TED | فلا يجب أن يكون الهدف القيام بالأعمال مع كل من يحتاج ما لديك. |
Para kazanmak asıl amaç değil. Para sadece bir yan ürün. | Open Subtitles | ليس الهدف من التجارة هو جني المال المال هو منتج إضافي |
Bize göre buradaki amaç , yanlış kullanım olasılığını olabildiğince azaltmaktır. | TED | إذاً نقول أن الفكرة هنا، تريد أن تجعل من الصعب إستخدامه بشكل خاطئ. |
Buradaki amaç, onun rotasını değiştirmek değildi. amaç, kuyruklu yıldızın yüzeyinde bir çukur açarak derinlerdeki materyali ortaya çıkarmaktı. Bunu da biraz başardık galiba. | TED | لم يكن الغرض من الإصطدام دفعه بعيداً. بل كان الغرض صٌنع فوهة تشق المادة لنرى ما يوجد تحت سطح المذنب، حيث تعلمنا شيئاً عنه. |
amaç onun yazıyormuş gibi konuşmasını dinlemekti. | TED | المغزى منه كان إلاستماع إليه يتحدث مثل الكتابة |
Bu ayrıntılı görüntünün ardında kurnaz bir amaç yatar. Birçok orkide bazen böcekleri onlarla seks yapmaları için kandırır. | TED | وهناك غرض ماكر وراء هذه العروض المفصلة: العديد من الأوركيد تخدع الحشرات، أحيانًا لممارسة الجنس معهم. |
Evet, ama bana bu eşek şakasını yapmalarındaki amaç neydi? | Open Subtitles | نعم ,ولمن ما هو الهدف من هذه اللعبة والمزحة علىً؟ |
Bu kutsal amaç için, kendilerini bütün nesneleri bulmaya adamış olan kişiler. | Open Subtitles | مجموعة قد قررت جمع جميع هذة الأغراض من أجل هذا الهدف المقدس |
Oldukça etkili. amaç A noktasından B noktasına olabildiğince yaratıcı bir şekilde geçmek. | Open Subtitles | الهدف منها هو الوصول من النقطة أ إلي ب بكل الطرق الإبداعيّة الممكنة. |
amaç suyu açık tutmaktı ve neredeyse orada başka şeyler yaşanıyor görüntüsü oluştu. | Open Subtitles | كان الهدف هو منع الماء من التجمد ويبدو ان هناك امرا اخر يحصل |
Eğer amaç kullanımı kolaylaştırmaksa, belki biraz daha fazla hafızaya ihtiyacın vardır. | Open Subtitles | إذا كان الهدف سهل المنال، ربما يجب عليك أن تمنح بعض الذاكّرة. |
Eğer amaç kullanımı kolaylaştırmaksa, belki biraz daha fazla hafızaya ihtiyacın vardır. | Open Subtitles | إذا كان الهدف سهل المنال، ربما يجب عليك أن تمنح بعض الذاكّرة. |
amaç, onları varmak istedikleri hedefe ulaştırmaktı, öldükten sonra bile olsa. | TED | الفكرة هي كانت أن يوصلوهم إلى هدفهم حتى لو من بعد موتهم |
Büyük sözleri, büyük olayları biliriz, neleri paylaşmayacağımızı da ve amaç kimseyi mahcup etmek de değildir. | TED | نحن نعلم الخطوط العريضة و اللحظات الرائعة، و نعلم ما لن نقوم بمشاركته، و ليست الفكرة أن نقوم بإحراج أي أحد مطلقاً. |
Ve reçeteyi, bu amaç için kullanmayı tercih ettik. | TED | واخترنا استخدام الوصفة الطبية لذلك الغرض. |
(Kahkahalar) Burada amaç her veri setinin özel olarak sizinle alakalı olması gerektiği değildir. | TED | الغرض من هذا ليس بالضرورة أن كل مجموعة بيانات لها صلة بك بالضرورة. |
(Alkışlar) Burada amaç şu, eğer işe herkesin menfaatini gözetme ilkesiyle başlarsanız faydalı çözümler sandığınızdan çok daha açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. | TED | بل المغزى هو، إذا بدأت بالمبدأ الأول وهو إفادة الجميع، بالتالي قد تصبح الحلول الرائعة أكثر وضوحًا مما تبدو عليه. |
Her ne şekilde ya da her ne amaç için olursa olsun. | Open Subtitles | ولا في أي شكل من الأشكال ولا لأي غرض كان |
Lancelot, biz şövalyeyiz, böyle bir amaç olmazsa varlığımızın anlamı ne? | Open Subtitles | لانسيلوت، نحن فرسان ما غاية أننا نخدم إذا لم يكن لسبب؟ |
amaç, bizden daha büyük olan bir şeyin hizmetinde bir şeyler gerçekleştirme ihtiyacı. | TED | ووجود الغاية: الشوق لفعل ما نقوم به في خدمة شئ أكبر من أنفسنا. |
Çok geç olmadan burayı bir amaç için örgütle. | Open Subtitles | امنح هذا المكان هدفاً قبل أن يفوت الأوان ، أرجوك اسمع يا أليكس ، سيكون كل شئ بخير |
Çok güzel kokarlar. Zaten amaç da o. Evet. | Open Subtitles | ان رائحتها مذهلة هذا نوعاً ما المقصد منها من الأصل على كل حال.. |
Birlikte çalışmamız lazım. Bütün amaç bu. | Open Subtitles | نحن من المفترض أن نعمل معا هذا هو بيت القصيد |
amaç dikkatimizi dağıtıp hata yaptırmak, davayı düşürmek. | Open Subtitles | كل المقصود منه هو أن نغير تركيزنا لكي نتحرك نحو رفض القضية |
Ve şehirler arası ağların tümü tek bir amaç taşır, insanlığın 21. yy'daki bir numaralı önceliği: sürdürülebilir şehirleşme. | TED | وجميع هذه الشبكات التي بين المدن مكرسة لغرض واحد، الأولوية رقم واحد للبشرية في القرن ال21: هي التحضر المستدام. |
Ve tüm bu bileşenler yalnızca tek bir amaç için evrildiler: etkisiz kılmak ve nihayetinde öldürmek. | TED | وكل هذه المركبات تطورت بشكل خالص لهدف واحد: وهو شل الحركة، والقتل. |
Bunlar evrensel, umut vadeden dönüşümsel hedefler; amaç, dengeli bir dünya sisteminde katılımcı ve ekonomisi güçlü bir insanlık. | TED | هذه أهداف انتقالية عالمية طموحة من أجل ازدهارٍ شامل للبشرية على نظامٍ مستقرٍّ للكوكب. |
Yani, zaten amaç bu değil mi, sürekli tartışmak? | Open Subtitles | أعني , أليس هذا هو المطلوب أعني , نحن نتخالف فيما بيننا ؟ |