Tabii ki, zaten öbürü hiçbir anlam ifade etmiyordu. Tabela satıcısı yalan söyledi. | Open Subtitles | بالطبع ، هذا لم يكن منطقياً قط، لقد كذب صاحب متجر اللافتات |
Yaşanılan yerler; iş mekânları, kültür mekânları ve idari mekânlar birbirleriyle ilişkili bir şekilde konuşlandırılırlarsa anlam ifade ederler. | TED | ذلك أنه ، كما تعلمون ، في مساكن معنى نشرت في ما يتعلق أماكن العمل ، والثقافة ، والحكم. |
Bu numaralar sadece ne dinlediğini bilenlere bir anlam ifade eder. | Open Subtitles | الأرقام تعني شيئاً فقط للشخص الذي يعرف ما الذي يستمع له |
Olayları bir anlam ifade edecek şekilde sıralandırdın ve sonuçta suçlu sen çıktın. | Open Subtitles | احتجتي لذلك الترتيب من الأحداث لتبدو منطقية بعض الشيء لهذا قمتي بلوم نفسك |
Bunca yıl anlam ifade eden bir hayat istedim. | Open Subtitles | كل تلك السنوات. أريد حياة تصبح مفهوماً. أنت حبيبي، فلدنغ. |
ayakkabıları ayaklarınıza geçirirsiniz; golf sopalarıyla golf oynarsınız; ve çiğnenmiş bir sakız sizin için hiç bir anlam ifade etmeyebilir. | TED | فانت يمكن ان ترتدي هذا الحذاء او تلعب الجولف بهذه الادوات او تستخدم هذه العلكة .. دون ان يعني لك هذا شيئاً |
Evet ve ben bunu mahvetmek istemem. Yine de bir anlam ifade etmiyor. | Open Subtitles | أجل ، لا أريد أن أخرب هذا، و مع ذلك ، مازال هذا لا يبدو منطقياً |
anlam ifade etmeyen bir şey daha var. | Open Subtitles | هناك شيء آخر ليس منطقياً. هذه خريطة للمنطقة. |
Yabancı birinin olması hiç bir anlam ifade etmiyor. | Open Subtitles | لا يبدو منطقياً أن يختار ضحاياه بشكل عشوائي |
Bu sadece sağduyu değil aynı zamanda ticari anlam ifade eder. | TED | إنه ليس مجرد تفكير سليم، بل يجعل التجارة ذات معنى أيضاً. |
Rüyalar görmeye başladım ama en ufak bir anlam ifade etmiyorlardı. | Open Subtitles | بدأت أرى هذه الأحلام و التي لم تكن لها أيّ معنى |
Bugün size beyaz balina, Grönland balinası, denizgergedanı, kutup ayısı ve leopar foklarını göstereceğim, ama burdaki fotoğraf tüm çektiklerimden daha çok anlam ifade ediyor bana. | TED | اتعلمون يمكن ان اريكم صوراً لحيتان كبيرة .. وحيتان مميزة او دببة قطبية او فهود الفقمة ولكن هذه الصورة تعني لي اكثر من كل تلك الصور |
Biz yok oluyoruz, onlar hayatta kalıyor; bizim bir tek hayatımız var, onlarınsa birden fazla ve her bir hayatta farklı bir anlam ifade ediyorlar. | TED | نهلك، فتبقى على قيد الحياة؛ لدينا حياة واحدة، لديها أرواح عديدة، وفي كل حياة يمكنها أن تعني أشياء مختلفة. |
Yetişkinlerin bu konuyu yanlış anlamasına sebep olan tüm korkular hepsi, tümüyle bir anlam ifade etmekte. | TED | هذه المخاوف لأن الكبار لديهم مشكلة للفهم كل هذه المخاوف منطقية |
Bir sonraki konsept pek bir anlam ifade etmeyebilir ama insan anatomisi artık insanlarla sınırlı değil. | TED | الآن الفكرة القادمة قد لا تكون منطقية جدا، لكن علم التشريح البشري لم يعد محدودا بالبشر. |
Hayatta her zaman anlam ifade eden tek şey onlardır. | Open Subtitles | أنه الشئ الوحيد فى الحياة الذى يصبح دائماً مفهوماً |
Baba, bir anlam ifade eder mi bilmem, ama bu gece bana, sana benzeyen birini ayarlamaya çalıştı. | Open Subtitles | أتعلم يا أبي , اذا ما كان يعني لك شيء فقد حاولت أن تربطني مع شاب يشبهك |
Bunu kontrol edebileceğime ve bana ne kadar anlam ifade ettiğine emindim. | Open Subtitles | كنت متأكدة من أنني أستطيع التحكم به أعني كم كان يعني لي |
Fakat, size daha fazla anlam ifade edeceğini bildiğimden bunu siz almalısınız. | Open Subtitles | و لكنني أعرف أنها ستعني أكثر بالنسبة لكم و يجب أن تأخذوها |
Manken numarasını anlamadım. Hiç anlam ifade etmiyor. | Open Subtitles | ما الذي لا أفهمه أن الطُعم الذي بالدمية ليس منطقيّاً. |
Hayatım boyunca bana anlam ifade eden sadece bir işim olmuştu. | Open Subtitles | لدي وظيفة واحدة طيلة حياتي و التي كانت منطقيّة بالنسبة لي |
O anda anlam ifade etmeyen bir şey söylemiş olabilir. | Open Subtitles | ربما قد قال شيئا لم يعن أي شيء في وقتها |
Onların bir anlam ifade etmediğini kendin söylemiştin. | Open Subtitles | بخير ربما قلتها بنفسك إنهم لا يعنون شيئاً |
Annene güzel şeyler alabilmek, babana hep çok anlam ifade ederdi. | Open Subtitles | وكان دائما ما يعني له الكثير أن يشتري لوالدتك ارقى الأشياء |
Aynen Büyük Patlamayı araştırırken olduğu gibi, burada da elimizdeki denklemler bir anlam ifade etmez. | Open Subtitles | يمكن أن تتآلف مع الوضع الذى لدينا مع الإنفجار الكبير; المعادلات تصبح غير مفهومة. |
Sıkıca tutunuyor ve hâlâ bir anlam ifade ettiklerini sanıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يظنون أنهم مازالوا يعنوا شيئاً |