Tüp bütünlüğü tehlikede. Sızıntı ve basınç kaybı var. | Open Subtitles | سلامة الإنبوبِة باظت عِنْدَنا تسرب في هبوط في الضغط |
Oh, biz onunla oldukça rahatız. Bu çimentonun bütünlüğü, bu doğrudur. | Open Subtitles | نحن مرتاحون بخصوص سلامة ذلك الإسمنت، هذا مؤكد. |
Böylece ağırlık nispetinde güç üretimi devam ederken gövde bütünlüğü de emniyete alınmış olur. | Open Subtitles | الذي يَجِبُ أَنْ يَضْمنَ سلامة هيكلَ الطائرة بينما يَبقي القوَّةَ لوَزْن النسبةِ. |
Kamu bütünlüğü Biriminden bir adam az önce ofisimden ayrıldı. | Open Subtitles | لقد غادر مكتبي قبل قليل رجل من مكتب النزاهة العامة |
Haberleri bütünlüğü bozmadan sunarsak, onlar da bu haberleri talep edeceklerdir. | Open Subtitles | سيرغب الناس بمشاهدة الأخبار,إذا أعطيتهم النزاهة. |
Politik sistemimizin, teoride demokrasinin, bütünlüğü tamamen buna bağlı. | Open Subtitles | نزاهة نظامنا السياسي ،الديمقراطي كفكرة يعتمد بشكل تام عليها |
Uçağın yapısal bütünlüğü en yüksek baskı seviyesinde. | Open Subtitles | سلامة الطائرة الهيكلية في أقصى مستويات التوتر |
İşe yarar ve bir noktada ayrılırız ve geminin milyon yıllık yapısal bütünlüğü bozulur ve sonunda buharlaşırız. | Open Subtitles | أو تعمل حقاً و في نقطة ما ننفصل و السفينة التي عمرها مليون سنة تفشل سلامة بنيتها التحتية |
Toprakları ve sularının bütünlüğü için ve çocuklarının ihtiyaçları için ve doğacak çocukları için. | Open Subtitles | من اجل سلامة ارضهم ومائهم ومن اجل احتياجات جميع اطفالهم |
Görevin bütünlüğü açısından, anlaşmadığımız hiçbir şey yapmadım. | Open Subtitles | من أجل سلامة المهمة لم أفعل شئ لم نتفق عليه |
Eğer atla derse, köprünün bütünlüğü ile ilgili bir sorun olduğunu düşünürüm. | Open Subtitles | إذا قال اقفز فعلي أن أفترض أن هناك عطل ما في سلامة الجسر |
Geminin şu anki yapısal bütünlüğü %83'te fakat devre dışı kalan bir sürü ikincil sistem bulunmakta. | Open Subtitles | سلامة هيكل المركبة حاليًا مازالمتحملاًبنسبة83بالمئة.. لكن لدينا الكثير من الأنظمة الثانوية المتوقفة. |
Yaptığım büyüye rağmen kolyenin bütünlüğü bozulmaya başladı. | Open Subtitles | برغم التعويذة التي ألقيتها، فإن سلامة القلادة تضطرب. |
Kaburgalarından biri kırıldığı için göğüs kafesinin bütünlüğü bozulmuş. | Open Subtitles | سلامة صدره اختلت بسبب ضلع مكسور. |
Kamu bütünlüğü Dairesinin dolu bir oy sandığı ile ilgili konuları araştırdığını düşünürsek. | Open Subtitles | بما أن مكتب النزاهة العامة يحقق في شأن صندق اقتراع بأصوات مزيفة |
Kamu bütünlüğü Dairesinde çalışıyor. | Open Subtitles | اسمه نيلسون دوباك؟ إنه من مكتب النزاهة العامة |
Katılımcılar arasındaki bütünlüğü sağlamak için kurallar bulunduğu durumda | Open Subtitles | حيث توجد قواعد لضمان النزاهة بين المشاركين |
Kamu bütünlüğü Dairesinden Nelson Dubeck. | Open Subtitles | أنا نيلسون دوبيك من مكتب النزاهة العامة |
Ben Kamu bütünlüğü Dairesinin bir ajanıyım. | Open Subtitles | أنا عميل في مكتب النزاهة العامة |
Ama siz Kamu bütünlüğü Dairesinden Nelson Dubeck'siniz. | Open Subtitles | - لا- لكن أنت نيلسون دوباك من مكتب النزاهة العامة |
Oyunun bütünlüğü için ikimiz de olabildiğince az katılımda bulunmalıyız. | Open Subtitles | إنّ نزاهة اللعبة تتطلب مشاركة أدنى من جانبنا. |