Çıkarılan balıklar yeryüzünde fiyat olarak en düşük maliyetli proteinlerdir. | TED | تبين أن السمك هو مصدر البروتين الأقل تكلفة في العالم. |
Anthony, sana gerçekten büyük balıklar tutmayı öğretmemi ister misin? | Open Subtitles | أنتونى ما رأيك لو علمتك طريقة صيد السمك الكبير ؟ |
Senin çocuk balıklar gibi debelenmeye başlamadan motorları çalıştırmaya başlasa iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن يقوم أبنك الجديد بأصلاح المحركات قبل أن يأكلنا السمك |
Bu balıklar üzerinde çalışıyoruz. İlk öğrenmemiz gereken de onları nasıl idare edeceğimizdi. | TED | لقد قمنا بدراسة هذه الأسماك ولكن أولاً يجب أن نتعلم كيف يتم استزراعها |
Bizim takımımızın, adanmış bir takımın hikayesi balıklar ve çiplerdir. | TED | إذن فإن قصة فريقنا ، المتفرغ تماماً هي سمك وبطاطس |
Yatak odamda kırmızı balıklar var. Onlarla oynamak ister misin? | Open Subtitles | لدي بعض الاسماك الذهبيه في غرفة النوم أتريد اللعب معها؟ |
balıklar sekse ihtiyaç duymazlar çünkü sadece yumurtalarını yayarlar ve suda döllerler. | Open Subtitles | السمكة لا تحتاج إلى الجنس، لأنها تضع بيضها ويتم تلقيحها في الماء. |
Dolayısıyla, balıklar bana gelmezse ben onlara gitmek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | هذا يعني، إن لم يأتِ السمك لي سأضطرّ للذهاب إليه |
Küçük balıklar sümsük kuşlarının görüş mesafesinden kaçabilmek için ümitsizce dibe doğru iniyor. | Open Subtitles | يحاول السمك الهرب مذعوراً من سطح الماء الهائج ليغوصو خارج نطاق طيور الأطيش |
Bir ebeveyn yavruya bakarken, ...diğerinin denize kadar uçup sığ sulardan küçük balıklar ve mürekkep balıkları toplaması gerekir. | Open Subtitles | بينما يعتني أحد الوالدين بالصّغير، يتعيّن على الآخر السفر بعيداً عن الشاطيء ليصيد السمك الصغير والحبّار من سطح الماء. |
Zamanla, büyük hayvanlara odaklanırız ve denizde bunun anlamı büyük balıklar. | TED | مع مرور الوقت، نركز على حيوانات كبيرة، وفي بحر يعني ذلك السمك الكبير. |
balıklar gemiye çıktıkları anda öldürülür ve hemen sonrasında balığın etinin içine bir etiket yerleştiririz. | TED | وحالما يكون السمك على متن السفينة فإنه يقتل، ثم بعد ذلك ندرج علامة صغيرة في لحم السمكة. |
Ve avlanan balıklar o kadar iriydiler ki biraz önceki küçük panoya sığmaları mümkün değildi. | TED | ونفس عرض تذكار السمك والذي كان كبيرا جدا لهذا السبب لا تستطيع أن تضع السمك الصغير عليه |
Ama balıklar geri döndüğünde ve kestaneleri yiyerek popülasyonu kontrol altına aldığında, şu işe bakın ki, sığ sularda kelp ormanları büyümeye başladı. | TED | ولكن عندما عاد السمك وبدأ بالاقتات عليه وعلى تجمعاته بدات غابات عشب البحر المنخفضة بالنمو في المياه الضحلة. |
Tüm gün bekleyemeyiz. balıklar yemlerimiz için sabırsızlanıyorlar. | Open Subtitles | ليس لدينا اليوم بطوله السمك يموت متعطشاً للوصول إلى طعمنا |
balıklar bazen kocaman ağlara değil de küçücük bir kancaya takılırlar. | Open Subtitles | الطريقة سهلة ، فمن بين كل تلك الأسماك التي تدخل الشبكة |
balıklar sefalet içinde yüzmüyor ki bu bileziği görünce hemen oltaya gelsinler. | Open Subtitles | هناك ما لحد الآن كان سمك سيئ الذي لا يعض على أحد أولئك. |
Ufak balıklar okyanustaki tek korunak olan ölü dalgalar arasında saklanmaya çalışırlar. | Open Subtitles | الاسماك الصغيرة تحاول ان تتوارى بين امواج المحيط الضخمة، الغطاء الوحيد هناك. |
Şimdi bu balıklar IUCN'nin tehlikedeki türler listesinde. | TED | والآن تتواجد السمكة على اللائحة الحمراء للاتحاد العالمي للحفاظ على الطبيعة. |
Başka bir balığın ağzının içine yüzüp dişlerindeki bakteriyi yiyen balıklar gibisiniz. | Open Subtitles | انتم مثل سمكة تسبح لفم سمكة اخرى و تأكل الباكتيريا من اسنانها |
Birer ölüm makinesi olabilirler, ama yine de balıklar. Onları yakalayabilir ya da öldürebilirsiniz. | Open Subtitles | . انهم قاتلين , ولكنهم يزالوا اسماك . يمكنْنا ان نصطادهم ونقتلهم |
Su altında balıklar ve ıstakozlar için de durum farklı değil. | TED | كما أنها تعمل بشكل جيد تحت الماء للأسماك الذهبية والكركند. |
Ve bir ada gibi barınak sağlıyor ancak uçan balıklar için değil, yumurtaları için. | Open Subtitles | وجزيرة كهذه تزوّد الملجأ، ليس للسمك الطائر، وإنما لبيضهم. |
- Ayılar ve balıklar var. | Open Subtitles | هناك الكثير مِنْ الدببةِ وأطنان مِنْ السمكِ. |
balıklar bu havuzlarda daha uzun kaldıkça yumurtlama sahalarına yolculuklarını tamamlama şansı azalır. | Open Subtitles | ،كلما طال انتظار السلمون بهذه البرك قلّ قدرتهم على اكمال رحلتهم لأراضي وضع بيضهم |
Kremalı kekler, tatlı etler, tuzlu balıklar ve şeffaf bir zamanımız var. | Open Subtitles | ممم, لديَّ قشدة مخفوقة, وحلويّات, وسمك رنكة مُجفَّف. وكُراتٌ من التمر المُعَجَّن. |
Artık eskiden hiç olmadığı kadar çok çeşitli balık yetiştirebiliyoruz; kontrollü, doğal koşullarında ve mutlu balıklar. | TED | يمكننا استزراع أصناف أكثر بكثير من السابق في ظروف طبيعية وتحت السيطرة لإنتاج أسماك سعيدة. |
Mercanlar, balıklar. | Open Subtitles | مع المرجانِ والسمكِ. |
Oradaki balıklar... 100 yıldan fazla yaşadıkları doğru mu? | Open Subtitles | أولئك يَصِيدُ في هناك... يَعِيشونَ حقاً لِكي يَكُونوا على مائة؟ |