Bana ne gibi geliyor biliyor musun? İptal için bir bahane. | Open Subtitles | هل تعرف كيف يبدوا الأمر بالنسبة لي هو عذر لإلغاء العملية |
Halbuki Amerikan yönetimi kimseye sezdirmeden, savaşa girebilmek için herhangi bir bahane arıyordu. | Open Subtitles | ،على أية حال، تحت السطحِ كَانتْ الإدارة الأمريكية تَبْحثُ عن أيّ عذر لدُخُولها |
Bak, birlikte büyüdüğüm bütün çocuklar benim takıldığım arkadaşların yarısı, bazı salı günleri kafayı çekmek için bir bahane uydururlar. | Open Subtitles | أنظري , كل الشباب الذي نشات معهم نصف الشباب في طاقمي , سيأخذوا أي عذر ليذهبوا ويثملوا في يوم ما |
- Bu bir bahane değil. - Hayır, hayır, hayır. | Open Subtitles | تلك حجة لا يهم ، لقد قلتِ مرتين في السنة |
Yine de hiçbiri annemi araman için bir bahane değil. | Open Subtitles | و لا هذا ولا ذاك يعد سبباً للإتصال بوالدة شخص ما |
insanlıktan çıkarmak için bir bahane olarak kullandıkları içindir. | TED | وهم يستخدمون هذا السبب كعذر لتجريدهم من إنسانيتهم. |
Um, çünkü bu hikayeler anlatmak için bir bahane, mesela, erkek arkadaşlığın ve bağlılığın saflığı. | Open Subtitles | لأنها الذريعة لاختلاق قصص عن النقاء والصداقة الذكورية والتفاني في التضحية |
Çünkü size gelip senin telefonunu kullanmak için iyi bir bahane bulamadım. | Open Subtitles | لأني لم أتمكن من الإتيان بعذر وجيه للخروج من المنزل واستخدام جوالك |
Bütün bu mesele işinin aramıza girmesi olayı sadece bir bahane değil mi? | Open Subtitles | ذلك الموضوع بالكامل حيال عملك الذي يدور بيننا أليس هو مجرد ذريعة منكَ حينما يكون الموضوع الحقيقي يتعلق بها؟ بالتأكيد لا |
Bu kulağa yazmaktan kaçmak için başka bir bahane gibi duruyor. | Open Subtitles | يبدو ذلك الآن مثل عذر آخر لك لتبقى بعيداً عن الكتابة. |
Buradan gitmek için bir bahane buluruz, herhangi bir bahane. | Open Subtitles | نحن نحاول إيجاد العذر أي عذر لكي نخرج من هنا |
Evet, bagajında altılı bira taşımak için iyi bir bahane. | Open Subtitles | نعم, عذر رائع لإبقاء 6 علب جعة دائماً في شاحنتك |
Polisler bir Outlaw'ı kenara çekmek için herhangi bir bahane kullanabilirler. | Open Subtitles | الشرطة ستبحث عن أي عذر لتوقف أي درّاج خارج عن القانون |
Ve eğlenceli de değil. Ayrıca, eğer yapmanız gerekenler kolay veya eğlenceli değilse onları yapmamak için bir şekilde bir bahane ararsınız. | TED | وليس ممتعا . و عندما تكون هناك أجزاء من وظيفتك ليست سهلة أو ممتعة , فإنك تبحث عن عذر لعدم أكمالها . |
Tüm bu konuşma benim anafikire gelmem için sadece bir bahane oldu "bir şeyi bir şeyin yerine kullanmak" diyebileceğim yere. | TED | هذا الحديث كله الذي تحدثته يعتبر عذر لكي يصل بي إلي الهدف عندما أستطيع أن أقول تعبير مجازي لكم كلكم . |
Doğrusu, mükemmelliği aramak çok stresli demek tembel olmak için bir bahane. | TED | لذلك وبصدق، القول بأن السعي للكمال مرهق للغاية هو مجرد عذر لكي تبقي كسولًا. |
Bu iddia Bay Dellinger'in kesinlikle kaybedeceğine dair açık bir bahane. | Open Subtitles | هذه الدعوى ما هي إلا حجة واهية وسيخسرها السيد دلينجر بالتأكيد |
Beyler, yolculuğumuz için, özgürlüğümüzü elde edebileceğimiz çok sağlam ve akla uygun bir bahane uydurdum ailelerimizi kandırabileceğimiz. | Open Subtitles | أيها السادة ، لأجل الرحلة أخذت على عاتقي تلفيق حجة غياب محبكة لآبائنا |
Bir metrese sahip olmak, çocuklarının annesini terketmen için bir bahane değil. | Open Subtitles | أن تكون لديك عشيقة، ليس سبباً لترك أم أطفالك |
Hayır sadece sohbet edebilelim ve bağımızı yeniden kuralım diye bir bahane olarak sorduydum. | Open Subtitles | كنت أستخدم ذلك فقط كعذر لإجراء محادثة و لأعيد ترسيخ ارتباطانا |
Annesine burada olduğumu haber verecek bir bahane bulur musun? | Open Subtitles | هلا تجد الذريعة لتبلغ المرأة بوجودي هنا ؟ |
Düşüncesiz bir şekilde müdahale edip bir şey diyemeyiz çünkü bu onlara bir bahane olur. | Open Subtitles | لا يمكننا قول شيء والتصرف بشكل متهور علينا أن نبرر لهم بعذر مقنع |
Son zamanlarda düşündüm durdum, acaba Jane hayatımı mahvetmek için bir bahane miydi diye. | Open Subtitles | كنت أتساءل في الآونة الأخيرة ما إذا كانت مجرد ذريعة لنسف حياتي. |
Umarım bu bütün geceyi dışarıda geçirmek için bir bahane olmaz. | Open Subtitles | أرجو أن لا يكون هذا مبررا للبقاء خارجا طيلة الوقت. |
Beni hüküm kampına bir bahane uydurarak tıkan adam nerede? | Open Subtitles | اين الرجل الذي رمى بي في معسكر الاعتقال كذريعة ؟ |
bir bahane uydurdu ve yarı yolda taksiden indi. | Open Subtitles | أنا لا أعلم. خرجت من السياره فى منتصف الطريق, مُختلقه بعض الأعذار. |