Arabaya bin. Kapıyı kapa. Camdan bir balon içindesin. | TED | اصعد إلى السيارة, أغلق الباب, أنت الآن في فقاعة زجاجية |
Neredeyse %5 oranında enfekte, küçük bir ülke olmasına rağmen o zaman için oldukça büyük bir balon... | TED | وصلت نسبة المصابين فيها إلى خمسة بالمائة تقريباً وتمثلها فقاعة كبيرة على الرغم من كونها دولة صغيرة |
Ve özellikle bu balon, çünkü iki ton ağırlık taşıması gerektiğinden, devasa bir balon. | TED | وهذا البالون بذاته، لأن عليه حمل طنين من الوزن، هو بالون بالغ الضخامة. |
Okyanusta büyük bir balon görüyor. Elleri olmadığı icin küçük bir ısırık atıyor ve bot sönüp gidiyor. | TED | انها ترى ذلك البالون الكبير في المحيط .. وهو لا يملك الايدي فتحاول قضمه .. فينفجر .. فتعود ادارجها |
CR: Bu bir uçan balon. LP: Internet erişimi sağlayan bir balon. | TED | ش.ر: إنه منطاد. ل.ب: أجل، ويوصل بشبكة الأنترنت |
(*Zeplin'e benzeyen bir çeşit seyahat balonu) Alman gereken bu. Bar'ı olan bir balon. | Open Subtitles | لكن كنت سأشتري فريق هوكي وطائرة منطاد مزودة ببار |
Muhteşem gökyüzüne süzülen bir balon gibiyim, zincirlerimden kurtulmuş. | Open Subtitles | أنا مجرد بالون يطفو في السماء الزرقاء العظيمة وأنا غير مقيد |
Sadece bu bataklığı büyüyen bir metropole çevirme hayallerinin bir balon gibi patladığını gördüler. | Open Subtitles | فقط ليرو احلامهم في تحويل هذا المستنقع إلى موقع مواصلات مزدهر يتفجر مثل فقاعه ماء |
Annem benim aslında mavi bir balon almamın daha iyi olacağını söyledi. | TED | قالت لي أمي أنها تعتقد أنني يجب حقًا أن آخذ بالونًا أزرق. |
İçerisinde evrenin görebildiğimiz kısmını temsil eden bir balon bulunmakta. | Open Subtitles | طبقا للثنعشري السطوح بالداخل عندنا بالونة تمثل الكون الذي نراه |
bir balon ve iki damla kaynayan yağ. | Open Subtitles | ها هى, أجلبا فقاعة متحجرة وعليها نقطتين زيت يغلى |
daha doğrusu inceltmişler ince bir balon gibi, ama radyasyonun yeterli kısmını engelleyebilmiş. | Open Subtitles | بشكل بسيط حقا ، كأنه فقاعة رقيقة حجب ما يكفي من الإشعاع |
Alan Eustace: bu noktada tamamen şişmiş giden bir balon var | TED | ألان أوستاس: هذا هو البالون يصعد، وقد انتفخ كليا في هذه المرحلة. |
Suya batmamayı sağlıyor, ve gemi için bütün yük, ve bataryalar aşağıdan sarkıyor, bir balon gibi. | TED | هذا ينتج كل التعويم، كل الأحمال للمركب، والبطاريات معلّقة هنا في الأسفل. تماما مثل البالون. |
Gül yaprakları atan bir balon kiralayacağız-- | Open Subtitles | نحن سيكون لدينا هواء حار و إرتفاع منطاد بتلات . يكفي ؟ |
bu sistemin içerisinde sadece 225 kg ağırlığında olduğumdan bundan 5 kat daha küçük bir balon ile bunu yapabildik, Çok daha büyük bir balon için yapılması gerekenlerden ve bu oldukça basit bir kalkış sistemi kullanımına izin verdi | TED | ولأن وزني يبلغ 500 رطل فقط داخل هذا الزي، يمكننا القيام بذلك باعتماد منطاد أصغر منه بخمسِ مراتٍ، وقد سمح لنا ذلك باستخدام نظام إطلاقٍ والذي كان بسيطا بشكل كبيرٍ، وكل هذا ما كنا بحاجةٍ للقيام به لمنطاد أكبر بكثير. |
Tamam, tamam, sadece bir balon olduğunu. | Open Subtitles | . حسناً ، حسناً إنه مجرد بالون |
Bir düğmesini çevirmenle etrafında GPS sinyalleri olmayan bir balon oluşturursun. | TED | بالضغط على مفتاح التشغيل ، تنشأ حولك فقاعه لا تستطيع إشارت نظام الملاحة من إختراقها . |
Kardeşim kırmızı bir balon aldı ve ben de pembe bir balon istedim. | TED | أراد أخي بالونًا أحمر، وأنا أردت واحدًا زهريًا. |
Sorun ne, bir balon yetmez mi? | Open Subtitles | ما المسألة؟ بالونة واحدة لَيسَت بكافيَة؟ |