Burası ne zamandır birbirimizin özel hayatına karıştığımız bir ofis oldu? | Open Subtitles | منذ متى أصبح هذا مكتباً حيث نتدخل فيه بحياة بعضنا الشخصية؟ |
Harika bir ofis, ama bazen mükemmel şeyleri de sana ait olmaları için değiştirmelisin. | Open Subtitles | إنه مكتب رائع، لكن أحياناً عليك أن تغير الأشياء هذا جيد إذا كان هذا لمصلحتك |
Aslında, büyük ajanslardan biri Afrika'da bir ofis kuruyor. | TED | في الحقيقة، واحدة من أكبر الوكالات لديها مكتب في أفريقيا. |
Sana bir ofis bulalım. | Open Subtitles | لنبحث لك عن مكتب. |
Bunun için pek vaktim yok aslında. Şu anda bir ofis partisi var. | Open Subtitles | ليس لدي وقت لهذا في الحقيقة نحن نحاول أن يكون لدينا حفلة مكتبية |
Eğer ödül olarak bir ofis istersen bu başarından dolayı, bu meseleyi konuşabiliriz... | Open Subtitles | لو أنك تريد مكتبًا كمكافأة علىالعملالمثمر،تمكننامناقشة.. |
2008 yılından beri görevde ve hatta kadınlara karşı şiddetleri incelemek için bir ofis açtı, onun dediğine göre vekaletindeki en önemli bölgedir. | TED | فُوّضت في 2008 وفتحت مكتباً للتحقيق في قضايا عنف ضد النساء، والتي تقول أنه المجال الأهم في تفويضها. |
Altı kişi birlikte Dom'un bahçesinde bir ofis kurduk ve 1 Ağustos 2018'de ilk versiyonumuzu yayınladık. | TED | صنعنا نحن الستة مكتباً في حديقة دوم، وفي الأول من آب 2018 أطلقنا نسختنا. |
Genellikle açık kalan bir ofis tespit etmiş ve senin orada olacağın saat içeri girmiştir. | Open Subtitles | وجد مكتباً عادةً ما يكون مفتوحاً وجاء إلى هنا فى موعد وصولك |
Burası özel bir yer değil. Şirketinizdeki bir ofis sadece. | Open Subtitles | هذا ليس مكان خاص إنه مكتب في شركتك |
Yani demek istediğim küçük bir ofis. | Open Subtitles | أجل، أعني إنه مكتب صغير |
Çok fakir olduğum için, Paris'te bir ofis kiralamak istedim; fakat buna param yetmedi. Bu nedenle Pompidou Merkezi'nin üzerinde... ...ofisimizi kendi başımıza inşa etmek için... ...öğrencilerimi Paris'e getirmeye karar verdim. | TED | ولانني لا أملك الكثير من المال و كنت أرغب في استئجار مكتب في باريس، ولكن لم أستطع تحمل تكاليفه ، ولذلك قررت أن أجلب طلابي إلى باريس لبناء مكتبنا على سطح مركز بومبيدو في باريس بأنفسنا. |
Bu sırada Maeby ise George Michael'ı aramak için boş bir ofis bakınmaktaydı. | Open Subtitles | في هذه الأثناء بحثت (مايبي) عن مكتب فارغ لتتصل بـ (جورج مايكل) |
bir ofis arayışındayım. | Open Subtitles | أنا أبحث عن مكتب. |
Daha üretken, daha hatasız ve görünen o ki işçiler için daha ilgi çekici bir ofis ortamı. | TED | إذًا أكثر إنتاجية‘ وأكثر دقة، وتبيّن، أنها بيئة مكتبية أكثر متعة لهؤلاء العمال. |
Başka bir ofis önerdik ama sen reddettin. | Open Subtitles | عرضنا عليك مكتبًا آخرًا ورفضته. |
Başka herhangi biri şimdiden köşede bir ofis için kozlarını ortaya koymuş, veya NSA'ya gitmiş olurdu. | Open Subtitles | كان سيملك مكتب خاص به في الزاويـة أو ذهب إلى وكالة الأمـن القومي |
Eğer böyle uğramaya devam edeceksen, sana bir ofis ayarlamalıyız belki de. | Open Subtitles | إن كنت تنوي الإستمرار بالقدوم إلى هنا ربما علينا التفكير بإنشاء مكتب لك هنا |
bir ofis mi, pazar yeri mi yoksa bir boks ringi mi anlayamıyorum. | Open Subtitles | ما زلت لم أفهم إن كان مكان السوق هو مجرد مكتب أم حلبة مصارعة |
Doman ve Smith'in buluştuğu tek mekan barların dışındaki Delancey'nin sağında bir ofis. | Open Subtitles | , الموقع الوحيد الذي دومان قابل سميث , بغض النظر عن الحانات كان مكتبا في ديلانسي |