| Bu cezalandırma biçimini Pei Hong bizzat icat etmiş merhum İmparatorun kullanması için. | Open Subtitles | يقولون أن بي هونج نفسه إخترع هذا الشكل من العقاب ليستخدمه الامبراطور الراحل |
| Sakal kesme, Amishler arasında bir cezalandırma yöntemi olarak biliniyor. | Open Subtitles | و قص اللحيه يعرف بأنه نوع من العقاب بين الآميش |
| Belki de şimdilik yorumlarımızdan cezalandırma sözcüğünü çıkarmalıyız. Bir şey sorabilir miyim? | Open Subtitles | ربما علينا ان نخذف كلمة عقاب من الدعوى بالوقت الحاضر |
| cezalandırma puanı sabit kalan bir ben vardım çünkü... | Open Subtitles | لأنني الوحيده التي لم تتحصل على نقاط عقاب |
| Suçluyu cezalandırma fikrinin yanlış bir tarafı olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | إننى لا أجد شيئاً خطأ فى فكرته عن معاقبة المذنب |
| Ama arkadaşlarını Rachel yüzünden cezalandırma. | Open Subtitles | و لكنك تعاقب أصدقائك على ما فعلته رايتشل |
| yapanlara ne olmalı diye sorarsanız, dürüst bir insan çok daha büyük olasılıkla hafif cezalandırma yerine katı cezalandırmayı önerecektir. | TED | ما الذي يجب فعله تجاه من قام بتزوير هذه الشيكات، الشخص الصادق على الأرجح سيوصي بتوقيع عقوبة صارمة أكثر من التسامح. |
| Baş edemeyeceğin bir rüya gördüğüm için, beni cezalandırma. | Open Subtitles | لا تعاقبني لأني قد حلمت بتحقيق الفكرة و انت لا تستطيع |
| Derslerden sonra okulda kalmanın, yıllarca denenmiş bir cezalandırma yolu olduğunu hatırlatabilir miyim? | Open Subtitles | هل أستطيع أن أشير إلى أن وقت الإحتجاز هو وقت الشرف للعقاب ؟ |
| Bu sandalyeyi cezalandırma için kullanmak yerine sınıflara koyduk. | TED | بدلا من استخدام كرسي العقاب وضعناه على شكل صفوف |
| Bu yasalar çiğnendiğinde ve bir tür sonuç ya da cezalandırma olduğunda bunu fark ediyoruz. | TED | فنحن نلاحظ عند كسر هذه القوانين مع وجود نوع من العاقبة أو العقاب. |
| Sevgili Bayan, kötülüklere ilişkin deneyimlerime göre, Tanrı cezalandırma işini biz ölümlülere bırakmıştır. | Open Subtitles | يا سيدتى العزيزة ، فى تجربتى إن العناية الإلهية هى فعل من العقاب لنا نحن البشر |
| Bu etik kanunlar yıkıldığında yerine cezalandırma gelir. | Open Subtitles | و إذا أختٌرِقَت هذه القوانين .سيكون هناك عقاب |
| Ödül veya cezalandırma şartıyla bir şeyler yapıyorsanız ahlaktan yoksunsunuz demektir. | Open Subtitles | لو أنت تفعل شيئ من أجل ثواب أو عقاب فأنت لا تملك أخلاق |
| Tüm bu olay tamamen gereksiz ve adaletsiz bir cezalandırma gibi. | Open Subtitles | يبدو كل ذلك غير ضروري أبداً عقاب لا مبرر له. |
| Hükümetimizin bu anlaşmadan önce suç işlemiş olanları cezalandırma hakkı saklıdır. | Open Subtitles | الحكومة سيكون لها الحق في معاقبة كل من إرتكب الجرائم قبل هذه الإتفاقية |
| Sonra da Charles, oğlundan şeytan çıkarma ve günahkarları cezalandırma hakkında günlük tutmaya başlıyor. | Open Subtitles | بعدها تشارلز بدأ يحتفظ بمذكرات عن معاقبة الآثمون والحاجة لازالة الشيطان من ابنه |
| Anlamıyorsun. Beni cezalandır ama babamı cezalandırma. | Open Subtitles | أنت لا تفهم عاقبني ولا تعاقب أبي |
| Kadınlar da, genç görünme yarışı içine girerek bu çifte standardı pekiştiriyor. Bu da başka bir cezalandırma ve kaybetme durumu. | TED | نحن النساء نعزز هذا المعيار المزدوج عندما نتنافس على البقاء شبابّا، عقوبة أخرى وعرض خاسر. |
| Seni daha sert becereceğim ve bunu seveceksin. Oh, hayır, hayır! Beni cezalandırma. | Open Subtitles | سأقوم بذلك بشكل قاسي وسيعجبك ذلك أيضاً لا تعاقبني |
| Bu yüzden gerçekten köpeği yapmak iistediği şeyi yapmaya teşvik ederiz, öyle ki cezalandırma nadiren gerçekleşir. | TED | لذا نحن حقيقة نحفز الكلب ليريد فعل ذلك، حتي أن الحاجة للعقاب نادرا ما تظهر. |
| Değer verdiğim birinin canını yakarak beni cezalandırma fırsatına? | Open Subtitles | فرصتك في عقابي عن طريق إيذاء شخصاً ما أهتم لأمره ؟ |
| Herşeyi berbat ettiğim için onu cezalandırma. | Open Subtitles | لا تعاقبه لإنني أسأت التصرف. |
| Ama kendini sonsuza kadar da cezalandırma. | Open Subtitles | ولكن لا تعاقبي نفسك للأبد أيضاً |
| Kucağımdaki fotoğrafın sevgilini sana Noel'i kutlattığı için cezalandırma şeklin mi? | Open Subtitles | صورة لك على ركبتي هو وسيلة لمعاقبة صديقتك لجعل لكم احتفال بعيد الميلاد؟ |
| Hiçbir tehdit, cezalandırma ve istisna olmayacak. | Open Subtitles | لا تهديدات ، لا قصاص ، لا توجد استثناءات. |
| Eğer yokolmak beni cezalandırma şeklin ise, | Open Subtitles | تلاشيت فى طريقك لتعذبنى |
| Kadınların yaptığımız aptallıkları cezalandırma yolu. | Open Subtitles | إنها الوسيلة التي تعاقبنا بها النساء لكوننا أغبياء |
| Hiyerarşi, seçicilik, liderlik ve cezalandırma. | Open Subtitles | التسلسل الهرمى للقيادة، الأختيار الدقيق للأفراد، ونظام القيادة ذاته ونظام العقوبات |