Fakat dalgalar aksine kısa dalga boyuna sahipse birbirlerine yakın olurlar yani yüksek frekansta olurlar ve daha sık inip çıkarsınız. | TED | لكن لو كانت الموجات ذات طول قصير، فسوف تكون متقاربة وسوف تتمايل إلى أعلى وأسفل لمرّات أكثر، أي على تردّد عال. |
Kara parçası tarafından engellenmeyen bu dalgalar, açık denizde dev boyutlara ulaşabilirler. | Open Subtitles | وهناك في المحيط الواسع، حيث لا يابسة تعيقها تصبح الموجات الصغيرة عملاقة |
Bu titreşimler havaya dalgalar gönderirler ve beynimiz bunları ses olarak yorumlar. | TED | ترسل هذه الاهتزازات موجات في الهواء، والتي تفسرها أدمغتنا على أنها صوت. |
Bu kadar yolu, bunun hayalini kurarak geldin; dondurucu soğukta, mükemmel dalgalar. | TED | لقد قطعت كل هذا الطريق، وهذا ما كنت تنتظره بالضبط: أحوال جوية أقرب للتجمد مع أمواج مثالية. |
Ve sorf yapanlar disarida dalgalar icin beklerken, daha once orada bulunmadiysaniz, muhtemelen bekleyenlerin ne yaptiklarini merak edersiniz. | TED | عندما يترقب راكبو الامواج قدوم الأمواج، من المحتمل ان تتسائل، إن كنتم هناك قبلا، عما يفعلونه هناك؟ |
O sene New England sahillerini dev dalgalar vurmuştu. | Open Subtitles | كانت هذه هى السنة التى حدث بها المد الرهيب الذى ضربت أمواجه ساحل انجلترا الجديدة |
dalgalar bariyere ulaşmadan önce 3 saatimiz var. | Open Subtitles | لدينا اقل من ثلاث ساعات قبل أن يضرب الموج الحواجز |
dalgalar bir alıcı tarafından toplanıyor ve elektron silahıyla boş ekrana fırlatılıyor. | Open Subtitles | الموجات يتم جمعها بواسطة مستقبل وتمر عبر أنبوب إلكتروني إلى شاشة فارغة |
İlk dalgalar çift halinde gelir. Öncü ve artçı şoklar. | Open Subtitles | الموجات الأولى تأتي على دفعتين ما قبل و ما بعد |
Yelek merminin içeri girmesini engeller ama bu dalgalar, vücudunda gezinir. | Open Subtitles | الصدريةتمنعالرصاصةمنإختراقالجلد .. لكن تلك الموجات يمكنها أن تمر من خلال جسدك. |
Ortamda dolaşıyor. Çevresini keşfediyor ve gördüğünüz gibi kimyasal dalgalar oluşturarak çevresini yeniden modelliyor. | TED | إنها تتجول، لتكتشف بيئتها، ولتغير بيئتها، كما ترون، من خلال هذه الموجات الكيميائية التي تكونها الخلية الأولية. |
ben efsane değilim, sadece arkadaşları ile güzel dalgalar arayan birisiyim. | Open Subtitles | أنا لست إسطورة، فقد أردت البحث عن موجات جيدة و أصدقاء. |
Bu solar dalgalar güneş gibidir senin Krypton hücrelerini yeniler. | Open Subtitles | موجات شمسية مركزة تحاكي الشمس وتقوم باعادة شحن خلاياك الكريبتونية |
Bu solar dalgalar güneş gibidir senin Krypton hücrelerini yeniler. | Open Subtitles | موجات شمسية مركزة تحاكي الشمس وتقوم باعادة شحن خلاياك الكريبتونية |
Fakat güneydeki iki adamızın yarısı dalgalar altında kaldı Böyle birşey daha önce hiç olmamıştı. Bu yeni bir durum. | TED | وفي أقصى جزيرتين من جزرنا بالجنوب، كانت لدينا أمواج أتت على نصف الجزيرة، وهذا لم يحدث قط من قبل. |
Fizikteki diğer dalgalar gibi okyanus dalgası da enerji transferi sonucu oluşur. | TED | وكما هو حال باقي الموجات في الفيزياء فإنّ أمواج المحيط تبدي انتقالًا للطاقة. |
Yalnızca katı, maddi şeyleri gerçek şeylerden saymaya dair bir eğilimimiz var. Bir boşluk içerisindeki elektromanyetik dalgalar bize | TED | تفكيرنا يقودنا الى الظن بأن الاشياء الصلبة فقط.. هي المادة الحقيقية بينما حركة الامواج الكهرومغناطيسية.. |
Çünkü dalgalar sahile çarptığında, ölürlerdi. | Open Subtitles | لأن المد وقتما يرتفع فأنه يجرف أمامه كل شىء |
Zaman ilerledikçe dalgalar da çekilmeye başladı, sörfçüler merakla finali bekliyor. | Open Subtitles | مع هدوء رياح و إختفاء الموج على الأفق. المتزلجات حريصون على الحصول على نتيجة أخيرة. |
Kapana dalgalar halinde gelecek Pers akınları Sparta kalkanlarına çarpıp paralanacak. | Open Subtitles | موجة بعد اخر من هجمات الفرس سوف تتحطم أمام دروع الإسبارطيين |
Bu dalgalar baloncuklar yaratır, baloncuklar patlar ve patladıklarında bir ses çıkartırlar. | TED | هذه الأمواج تصنع فقاعات؛ تنفجر الفقاعات، وعندما يحدث ذلك، فإنها تُحدث ضوضاء. |
Ufak balıklar okyanustaki tek korunak olan ölü dalgalar arasında saklanmaya çalışırlar. | Open Subtitles | الاسماك الصغيرة تحاول ان تتوارى بين امواج المحيط الضخمة، الغطاء الوحيد هناك. |
dalgalar geçtikçe, uzayı ve içindeki her şeyi bir yönde genişletiyor ve diğer yönde sıkıştırıyor. | TED | بمجرد مرور الموجة تمد المكان و كل شيء فيها في اتجاه واحد و تضغظها في الإتجاه الأخر |
Bu sanki göle taş atmak gibi... farkı ise bunda dalgalar zamanda oluşuyor. | Open Subtitles | كأننا نلقي بحجر في بحيرة فتحدث تموجات لكنها الآن تموجات في الزمن |
Bırak kelimeler ve imgeler vücudunu dalgalar gibi yıkasın. | Open Subtitles | دَعي الكلمات والصور تغسل أنحاء جسدك كالموجات |
dalgalar kayaları sarar, ne çok büyük ne de küçüktür o kayalar. | Open Subtitles | هذه الموجاتِ تُحيطُ بالصخورَ التى لا هى كبيرة جداً ولا صغيرة جداً |
Ondan sonra, mıknatıs odasına gidiyorsunuz, orada vücudunuzda birtakım manyetik dalgalar yaratacaksınız. | TED | بعد ذلك، سوف تتجه لغرفة المغناطيس، حيث ستخلق نوعا من التيارات المغناطيسية على جسدك. |
dalgalar. | Open Subtitles | مَوجات. |