Bunun üzerine biz de yasadaki değişiklik ve silah toplama programı sayesinde gerçekleşen olumlu sonuçları gösteren veriler topladık. | TED | وكنا قادرين بعد ذلك على تعئبة البيانات لإظهار النتائج الناجحة الناتجة عن التغيير في هذا القانون وبرنامج جمع الأسلحة. |
Bu kadar sert bir değişiklik bir gece içinde olmaz. | Open Subtitles | هذا التغيير العنيف لا يمكن أن يحدث بين ليلة وضحاها |
Istırap hakkında bir sürü kitap okumaktayım ve ve hepsi hayatınızda büyük bir değişiklik yapmadan önce 6 ay beklemek gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | لقد كنت أقرء كثيراً من الكتب عن الحزن والمواساة وكلها تقترح الانتظار لستة أشهر قبل أن تقوم بأن تغييرات كبرى في حياتك |
Doğada başından beri çok daha kaotik genetik değişiklik etkileşimi oluyor. | TED | الطبيعة هي تفاعل فوضوي بين التغييرات المورثية وهذا يحدث طوال الوقت |
Teknoloji ve toplumumuz için üç radikal değişiklik yapmamız gerek. | TED | يجب علينا إجراء ثلاثة تغيرات جذرية للتكنولوجيا والمجتمع الخاص بنا. |
değişiklik olsun diye yalan söylemeyi dene. Dünyanın düzeni bu. | Open Subtitles | جربى الكذب على سبيل التغيير إنه العملة المتداولة حول العالم |
değişiklik, düşünceyi hızlandıran dramatik olaylar olmayınca gerçekleşeceğini söylediğin şekilde gerçekleşmez. | Open Subtitles | ..التغيير لا يحدث بالطريقة التى ذكرتيها بدون أحداث درامية تُعجل بالتفكير |
Bu değişiklik kamu oylamasından önce olmalı ki sonuçları adil ve eşit olsun. | Open Subtitles | يجب أن يحصل هذا التغيير ..قبل التصويت العام كي تكون نتائجه عادلة وتمثيلية |
Özür dilerim, konuşabileceğin bir hasta hoş bir değişiklik olur diye düşündüm. | Open Subtitles | آسف، ظننت أنّه من اللطيف أن تجد شخصا لتكلّمه من باب التغيير |
değişiklik yapıp kendine karşı dürüst olduğunu görmek oldukça ihya ediciydi. | Open Subtitles | علي الاعتراف أنك تتجدد رؤيتك صريح مع نفسك على سبيل التغيير |
- değişiklik için.. - Çocuklarla olan geçmişiniz nedir ? | Open Subtitles | ـ من أجل التغيير ـ ما هو تاريخك مع الأطفال؟ |
Hâlâ daha bir değişiklik gözlemlemedik. Ama eminim ki ziyaretinize çok sevinecek. | Open Subtitles | لم نلاحظ أي تغييرات حتى الآن لكني متأكدة من أنها ممتنة لزياراتك |
Eğer bu ligde oynamak istiyorsan birkaç değişiklik yapman gerekecek. | Open Subtitles | إن أردت الوصول لهذا المستوى، فيجب أن تقوم ببعض التغييرات |
Beyinde on yıl ya da daha fazla sürede değişiklik vardır vardır ancak siz ilk olarak davranışsal değişiklikleri görürsünüz. | TED | هناك تغيرات في الدماغ في عقد أو أكثر قبل رؤية العلامات الأولى من التغير في السلوك. |
Bilmiyorum. Buradaki herkes dünyayı değiştirip şu ya da bu şekilde değişiklik yaratmayla ilgileniyor. | TED | كل شخص هنا مهتم بتغيير العالم وصنع شيئا ما لتغيير هذا العالم ، بطريقة أو بأخرى. |
İşte bu, dostlarım, her seferinde bir çocukla nasıl değişiklik yaratabileceğimizdir. | TED | وهكذا يا اصدقائي يمكننا ان نحدث التغير طفل واحد تلو الاخر |
Vergi sistemindeki değişiklik şirketlerin büyümesi için ideal koşullar yarattı. | Open Subtitles | التغيرات في الهيكل الضريبي قد خلقت اقتصاد مثالي لنمو الشركات |
Kadın seslerine gelirsek, her hamilelikte değişir ve her menapozda büyük değişiklik olur. | TED | وبالنسبة لصوت الإناث، فهناك تغيّر عند كل حمل وتغيّر كبير في سن اليأس. |
Çocukluğundan beri oyun arkadaşlarında pek bir değişiklik yok yani. | Open Subtitles | نعم، هو يلعب المواعدة لم يتغير كثيراً منذ كان صغيراً |
Olası her değişiklik gerekiyor. Yüz tüyleri, gözlük, kilo farkı. | Open Subtitles | نحتاج إلى كل تعديل ممكن، شعر الوجه والنظارتان وتغيّر الوزن. |
Benim numaram bu, eğer Mike'ın durumunda bir değişiklik olursa diye. | Open Subtitles | أنا جاهزة هذا هو رقم في حال لو تغيرت حالة مايك |
Hayır, bir değişiklik var. Artık kira ödüyorsun. | Open Subtitles | كلا هناك شيء مختلف انت ستدفع الايجار الان |
50 yılda hiçbir değişiklik yok, kamera arkasında çalışan birkaç kadın yönetmen ve eğlence endüstrisi bize izleyici olarak güvenmiyor. | TED | لم يطرأ أي تغيير منذ 50 عامًا، عدد قليل من المخرجات يعملن خلف الكاميرات وصناعة الترفيه لا تثق بنا كجمهور. |
Sonra hayatımda bir değişiklik oldu ve LIFE'a başvurmaya karar verdim. | Open Subtitles | وبعد ذلك اضطررت للتغيير وبعدها قررت التقدم للعمل في مجلة لايف |