| Aha. Başkanın randevu defteri. Aradığımız şey burada yazıyor olmalı. | Open Subtitles | دفتر مواعيد العمدة هذا يجب ان يحتوي على مانريد معرفته |
| Sahadaki ajanlar tek seferlik not defteri taşır, pedler gibi. | Open Subtitles | العملاء في الميدان يحملون دفتر ملاحظات لمرة واحدة مثل لوحة |
| Bu Piglet'in hatıra defteri ve bize... onun nerede olduğunu gösterebilir. | Open Subtitles | تعرفون، بما أن هذا الكتاب لمذكرات بيغلت ربما يتذكر أين بيغلت |
| Ölüm defteri'ni kullanan insan öldüğünde ne cennete ne de cehenneme gider. | Open Subtitles | البشر الذي يستخدم مذكرة الموت لا يمكن أن يذهب للجنة أو الجحيم |
| Önce defterin çalışıp çalışmadığını kontrol edeceğim. Lütfen soldaki cam panele defteri bırakın. | Open Subtitles | في البداية سأختبر المذكرة لأتأكد منها ، ضعها في الفتحة التي في الزجاج |
| Babanın defteri çok ilginç. Sanırım onu yakmalıyız. | Open Subtitles | كتاب أبيك مثير جداً أعتقد أنه يجب أن نحرقه |
| Eğer defteri alamazsam, benimle takılı kalırsın. | Open Subtitles | إذا لم أحصل على الدفتر ، ربما ستتورطين معي |
| Bilgisayar seyir defteri, bu geminin Thor'un bulunduğu gemi olduğunu onaylıyor. | Open Subtitles | سجل الحاسوب يؤكد ذلك هذه نفس السفينة التي كان عليها ثور |
| Size yardımcı olması için tam sağınızda yeşil bir karalama defteri var. | Open Subtitles | في الطلب من اجل المساعدة في جهودكم يوجد على يمينكم دفتر أخضر |
| Dolayısıyla, sadece resimlere sahip olmaktansa, bu objeyi bilgisayarın yanına koyabileceksiniz ve birden bire Gertrude' un tum hayati ve tum dosyaları ve adres defteri canlanacak. | TED | فبدلا من وجود صور فقط يمكنك وضع هذه العناصر بجوار الكمبيوتر وبدون أي مقدمات، سيكون لديك كل حياة جيرترود وملفاتها و دفتر عناوينها ظهر مرة أخرى |
| Tren tarifeleri, satış listeleri, makbuzlar, elektrik taslakları, çek defteri, makbuzlar, muhasebe defteri, ve yevmiye defteri. | Open Subtitles | ، جدول الرحلات ، قائمة الأسعار ، الفواتير ، مخطط الكهرباء ، كتاب التحضير ، دفتر التذاكر ، دفتر الحساب والمجلة الخضراء |
| İş arkadaşlarımdan birisi sana bir telefon defteri verecek, ve sen de Şartlı Tahliye bürosunu arayacaksın. | Open Subtitles | أحد شركائى سيجلبون لك دفتر تليفونى وأنت ستتصل بمكتب التحقيقات |
| Bu hademenin, bulduğu defteri yetkililerden saklaması sence etik olarak yanlış mıdır? | Open Subtitles | أتظنّه من الخطأ أخلاقيًا لهذا الممرّض، أن يُخفي ذلك الكتاب عن رؤسائه؟ |
| Açık olalım, bu defteri açmaya karar verirseniz hapsi boylayan ilk kişi olacaksınız. | Open Subtitles | لنكون واضحين معكِ، إن قررتِ فتح هذا الكتاب ستكونين أول من يذهب للسجن |
| Ölüm defteri'ni kullanan insan öldüğünde ne cennete ne de cehenneme gider. | Open Subtitles | البشر الذي يستخدم مذكرة الموت لا يمكن أن يذهب للجنة أو الجحيم |
| Yani gerçekten Ölüm defteri'ni kullanmanın bir bedeli yok mu? | Open Subtitles | إذاً ليس هناك أي شيء ستأخذه فمقابل استخدامي مذكرة الموت؟ |
| Dünyadaki bütün gazeteler bu defteri bulan kişiyle konuşmak isteyecek demek. | Open Subtitles | يعني أن كل جرائد العالم ستود التحدث إلى من وجد هذه المذكرة |
| Dünyadaki bütün gazeteler bu defteri bulan kişiyle konuşmak isteyecek demek. | Open Subtitles | يعني أن كل جرائد العالم ستود التحدث إلى من وجد هذه المذكرة |
| defteri al, yak gitsin. | Open Subtitles | ترتدي نظارة بملايين الدولارات تحصل على الدفتر ، ثم تشعل النار |
| Bir seyir defterini alırsam, onun sadece bir seyir defteri değil Venedikli bir kaptanın ayrıntılı ve özel bir yolculuğuna dair olduğunu düşünebilirim. | TED | إذا أخذت سجل دفتري، يمكني اعتباره ليس مجرد سجل لكابتن من البندقية ذاهب لرحلة معينة. |
| Şimdi, bütün bunlar olurken, elinde küçük bir not defteri tutuyordu bazen defteri açıp sayfalarını çeviriyordu ve bir şeylere bakıyordu. | TED | طوال تلك المدة كان يحمل مفكرة صغيرة ويفتحها من وقت لآخر ويقلب في الصفحات وينظر إلى شيء ما |
| Evet Angier, sana bu defteri ben istediğim için verdi. | Open Subtitles | نعم يا انجيير لقد اعطتك هذه المفكرة بناءً على طلبي |
| Evet, burada da öyle. Büyük bir şey geldiğinde defteri imzalamanız gerekir. | Open Subtitles | تسليم بهذه الضخامة، فإنّ عليك التوقيع في السجل. |
| Ölüm defteri de herhangi bir nesne gibi, bunu siber uzaydan aktaramazsın. | Open Subtitles | مذكرات الموت هي اشياء مادية لذلك لا يمكن إرسالها بواسطة الفضاء الإلكتروني. |
| Öyle yaparsan senin, sadece ölüm defteri ile ilgili olan anılarını silerim. | Open Subtitles | عندما تفعل ذلك سأمسح كل ذكراك المتعلقة بمذكرة الموت |
| Şov dünyasında bu işler nasıl yürüyor bilemiyorum ama, ...biz buralarda randevu defteri adını verdiğimiz çok faydalı bir araç kullanırız. | Open Subtitles | لا أعلم كيف يفعلون هذا في عالم العروض ولكن هنا لدينا ذلك الإختراع الذي يسمّى بدفتر المواعيد |
| Finansal raporlar, muhasebe defteri gibi pazarlık yapabilmesini sağlayacak şeyler. | Open Subtitles | بيانات مالية ، دفاتر حسابات تعطي والدها رقاقة مساومة ما |
| "Ne anı defteri?" Çocukken tuttuğum anı defteri. | Open Subtitles | أوه، "أَيّ المجلّة؟ " المجلّة التي أبقيتُ كa طفل. |