Hobilerim arasında yolculuklarda uslu durmak, ...şarkılara alkışla eşlik etmek ve diyabet bulunuyor. | Open Subtitles | هواياتي هي دائما ما أكون هادئا خلال الرحلات اصفق مع الاغاني ومرض السكري |
diyabet elinde ve karnında sinir hasarına neden olmuş olabilir ve- | Open Subtitles | السكري قد يكون تسبب بضرر للأعصاب في يده و أمعائه و |
Sonunda diyabet yapacak olsa da seni heyecanlandıracak bir şey olmak istiyorum. | Open Subtitles | شيءٌ أنتي متحمسة بشأنه على الرغم من أنه قد يصيبك بداء السكري |
Bu örnekta, hastada kan şeker seviyesi nedeniyle hafif bir diyabet riski var. | TED | في هذه الحالة المريض معرض لخطر بسيط للاصابة بالسكري بسبب مستوى الجلوكوز لديه |
Ama böyle giderse, bayağı diyabet olacak. | Open Subtitles | و لكن مع هذه الحال، سيكون هناك الكثير من البول السكّري |
Ama en sonunda işe yaramayı kesiyor, diyabet hastaları da vücudu zayıflatan hastalıkların başlangıcına doğru ilerliyorlar. | TED | ولكن تكون النتيجة أن يتوقف الجسم عن إفرازه ويكون المتوقع عند الإصابة بمرض السكر هو الإصابة بالأمراض المستعصية |
Yüzde 27 obezite oranı, bu ülke için bile, yüksek ve diyabet de bunu takip ediyor. | TED | إن معدل 27 في المائة من السمنة لهو معدل مرتفع، حتى بالنسبة لهذا البلد، ونسبة الإصابة بالسكر تقارب ذلك أيضاً |
diyabet bir felaket. Yılda 4 milyon fazla kişiyi öldürüyor. | Open Subtitles | السكري طاعون منتشر يقتل أكثر من 4 ملايين في العام |
diyabet çok yıkıcı olmasına karşın kalp hastalığının yanında masum kalıyor. | Open Subtitles | على أنّ السكري مدمّرٌ كمرض، إنه أقل أهمية مقارنة بمرض القلب. |
Ama benim hayatımda, buna, azaltılmış obezite ve diyabet deniyor. | TED | ولكن في عالمي، هذا يدعى انخفاض البدانة ومرض السكري . |
O ve danışman hocasının diyabet hastaları üzerinde Viagra'nın ikincil kullanımına dair patenti var. | TED | هي والمشرف عليها حاصلين على براءة اختراع للاستخدام الثاني لمرضى السكري. |
Yüzde altı kalp hastalıklarıyla, yüzde yedi tip-2 diyabet ile alakalı. ki babam bu hastalıktan ölmüştü. | TED | ستة في المئة للإصابة بأمراض القلب سبعة في المئة لمرض السكري من النوع 2، وهو النوع الذي توفي والدي منه. |
Örneğin, diyabet veya kronik bağırsak iltihabı gibi hastalıklardan muzdarip insanlar bağırsaklarında tipik olarak eksik mikrobiyal çeşitliliğe sahiptir. | TED | كمثال، البشر الذين يعانون من أمراض مثل السكري أو التهاب الأمعاء المزمن يكون لديهم تنوع أقل من الميكروبات في أمعائهم. |
Fetüs büyüdükçe artan kaynak ihtiyaçları, annede yoğun yorgunluk yüksek kan basıncı, diyabet ve pre-eklampsi gibi durumlara yol açabilir. | TED | إن حاجة الجنين المستمرة للموارد، قد تسبب التعب الشديد للأم، وارتفاع ضغط الدم، وحالات : كمرض السكري وتسمم الحمل. |
Suçlu veya utanç hissederlerse depresyonun astım veya diyabet gibi tıbbi bir durum olduğunu hatırlatın. | TED | إذا كانوا يشعرون بالذنب أو الخزي، وضح لهم أن الإكتئاب هو حالة مرضية طبية، مثل الربو أو مرض السكري. |
Her on dolarlık sağlık harcamasının bir doları diyabet hastalarına gidiyor. | Open Subtitles | واحد مِن إجمالي 10 دولارات رعاية صحية تُنفَق على المصابين بالسكري. |
Önümüzdeki 25 sene içinde her üç Amerikalıdan biri diyabet hastası olacak. | Open Subtitles | في الـ 25 سنة القادمة، سيصاب 1 مِن كل 3 أمريكان بالسكري. |
Bende de diyabet var ama sürekli konusunu ettigimi gördünüz mü hiç? | Open Subtitles | انا لدي السكّري أيضاً لكن لا تروني أثير الجلبة حوله |
Alshaımer, lösemi, anoreksi, diyabet, kanser hatta disleksi. | Open Subtitles | ضمور العضلات النزف الدموي سرطان الدم , السكر عدم القدرة على القراءة |
Sorun şu ki arkadaşım diyabet. | Open Subtitles | إذاً، الشيء هو أن صديقتي هناك مريضة بالسكر |
diyabet dediğin hastalık altın bir saat olsaydı senin için iyi bir kanıt olurdu. | Open Subtitles | حسنا انها حجة عظيمة ان كان للسكري ساعة ذهبية |
Eskiden tip 2 diyabet sadece yetişkinlerde olurdu. | Open Subtitles | هي تعمل لتصبح حالتين سكري فقط تصيب البالغين |
Müvekkilinizin tanığı olmamakla birlikte kendisi, ofise girme yetkisi olan, kurbanın diyabet hastası olduğunu ve birini öldürüp, bunu kalp krizi gibi göstermenin yolunu çok iyi bilen bir doktor. | Open Subtitles | موكلك ليس أنّه لا يمتلك حجّة غياب فحسب بل ذهب أيضًا إلى المكتب، وعلِم أن الضحيّة كان مريضًا بالسكّري وبكونه طبيبًا، فقد عرِف بالضبط كيف يقتُل شخصًا وجَعْلها تبدو كأزمةٍ قلبية |
Bizi koruması gereken ABD diyabet Derneği'nin, iki görevi vardır. | Open Subtitles | سيؤدي بواسطته إلى هلاك الأمريكان. "و ز أ" التي مِن المفترض بها أن تحمينا لديها مهمتان، مِن المفترض أن تحمينا |
70lerinde, diyabet hastası. | Open Subtitles | في أوائل السبعينيّات، مُصابة بالسُكّري. |
diyabet üzerine araştırma yapıyordum ve sizin klinik bir deney başlattığınızı gördüm. | Open Subtitles | وقد كنت أجري بحثاً عن السكريّ وسمعت بأنك ستبدأ تجارب سريرية |
Ülkedeki 60 yaşından büyük erkeklerin %29'unda Tip 2 diyabet mevcut. Kadınlarda, daha düşük oranda olmakla birlikte gene de çok yüksek. | TED | فيما يخص الرجال، النسبة هي 29 بالمئة في البلاد، أكثر من 60 يعانون من السكري من الدرجة الثانية. بالنسبة للنساء، و بالرغم من أنها أقل، إلا أنها مرتفعة. |