ويكيبيديا

    "dolu bir" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • مليئة
        
    • مليء
        
    • مليئ
        
    • مليئه
        
    • محشو
        
    • كامل من
        
    • كاملة من
        
    • مملوءة
        
    • المليء
        
    • حافل
        
    • كبير من
        
    • مشحون
        
    • مليئةً
        
    • ملىء
        
    • مليءٌ
        
    18 Şubat 1943'te Sophie ve Hans broşürlerle dolu bir çantayı üniversitelerine getirdiler. TED في 18 فبراير عام 1943، أحضرت صوفي وهانز حقيبة مليئة بالمنشورات إلى جامعتهم.
    Zaten iğrenç yarasalarla dolu bir ambarınız var. Bundan kurtulmak istiyordunuz. Open Subtitles لنفترض أنّ لديك حظيرة مليئة بالخفافيش القذرة، وأنت أردت التخلّص منها
    Nitekim onu, içi silah ve porno dergileriyle dolu bir odada buldum. Open Subtitles على أي حال، عرفت بكذبها في غرفة مليئة بأسلحة ومجلات سبانك هاوس
    Kolay seçimlerle dolu bir dünya bizi gerekçelerin kölesi ederdi. TED عالم مليء بالخيارات السهلة فقط من شأنه أن يستعبدنا للأسباب.
    Ağzı metal dolu bir adamı öpmek nasıl bir duygu? Open Subtitles ما هو شعورك عند تقبيل رجل و فمه مليء بالمعدن؟
    Çocuklarla dolu bir denizde kim kendisi gibi olana çaresizce yapışır. Open Subtitles أقصد في بحر مليئ يالأطفال الذين هم متمسكون بشدة بنوعهم الخاص،
    İçinde öldüren bir şey varsa isteyeceğimiz son şey çocuklarla dolu bir göldür. Open Subtitles وإن كان بداخلها شيء يقتُل، إذن كل ما نحتاجه هو بحيرة مليئة بالأطفال
    Onu son gördüğümüzde Ming vazolarımla dolu bir kamyonla uzaklaşıyordu. Open Subtitles اخر مرة رآه احد منا, كان يركب شاحنة. مليئة بفازاتي
    Bir sandalla açılıp içi altın dolu bir hazine sandığı bulamazsın. Open Subtitles لا مجرد إلقاء زورق من و العثور على الكنز مليئة بالذهب.
    Korkaklarla dolu bir gemide, biz kızların yaşadıklarımızdan ders almamız gerektiğini düşünüyorum. Open Subtitles في غواصة مليئة بالرجال المخيفين أعتقد أن على الفتاة أن تحمل سلاحاً
    "Sefalet çeken sanatçılarla dolu bir şehirde oyuncu bulmak zor değildi." Open Subtitles لم يكن البحث عن الممثلين صعباً في مدينة مليئة بالممثلين الفقراء
    Dün neredeyse yüzümü asit dolu bir lavaboda yıkıyordum, hatırladın mı? Open Subtitles أتذكر حينما كدت أن أغسل وجهي بالأمس في مغسلة مليئة بالحامض؟
    Daha önce hiç tatmadığın acılarla dolu bir dünyayla tanışacaksın! Open Subtitles إلى الدّخول إلى عالم مليء بالألم لم تعرف له مثيل
    Hayır bu senin yüzünü görmüş olan federal ajanlarla dolu bir ofis. Open Subtitles لا ن هذا مكتب مليء بعناصر المباحث الفيدرالية الذين شاهدوا وجهك جميعهم
    Tamam, içeri giriyorsun tanıdık insanlarla dolu bir odada bekliyorsun. Open Subtitles انت تدخل الى هناك وتقف في دور مزدحم مليء بالوجوه
    Joca ile zenci ve çingenelerle dolu bir kafeste yaşayacağız. Open Subtitles أنا و هو سنسكن في قفص مليء بالزنوج و الغجر
    Kumarbazlar tarafından dolup taşan kumarhanelerle dolu bir sığınak ve tamamen mafyanın kontrolünde. Open Subtitles لرجال العصابات بعيدا من القانون ملاذ مليئ بالكازينوهات والمقامرين وهو تحت سيطرة العصابات
    Ve şans eseri bazı adamlar mikrofonlarla dolu bir odada suikast hakkında, siz ve diğer sekiz insanın anladığı dilden konuşmaya başladılar. Open Subtitles و كان هناك شخص يتحدث مع بعض الرجال عن جريمة قتل بلغه تتحدثينها أنت و ثمانى أشخاص آخرين فى حجره مليئه بالميكروفونات
    Bende dolu bir 45'lik var. Sende ise sivilceler. Open Subtitles لدي مسدس محشو عيار 45 وأن لا تملك ثوى بثور
    Gerçekte kurbağayı, ölü kurtçuklarla dolu bir kutuya koyarsanız hiçbir şey hareket etmediğinden dolayı açlıktan ölecektir yani onları yemek olarak algılamayacaktır. Open Subtitles صحيح إذا وضعت ضفدع في خزان كامل من الديدان الميتة، سوف يموت جوعا، لأنهم لا يتحركون، لذلك انه لا يتعرف عليهم كغذاء.
    Bir cadı olduğumu en yakın arkadaşım Glen'e söylemem hiç iyi değil, ama Phoebe'nin bunu yabancılarla dolu bir odaya söylemesi sorun değil? Open Subtitles حتى انها ليست بخير بالنسبة لي ليقول غلين بلدي أفضل صديق أنني ساحرة، ولكن لا بأس لفيبي لنقول غرفة كاملة من الغرباء؟
    Arka odasında para dolu bir çanta buldum ve açtın mı? Open Subtitles لقد وجدت حقيبة مملوءة بالمال في غرفته الخلفية و قمت بفتحها؟
    Bu vahşi alan, fantastik yaratıkların evi ve renkli, hayat dolu bir yerdi. TED لقد كان ذلك المكان البرّي المليء بالألوان والحياة، موطن لتلك الكائنات الغريبة الخياليّة.
    Evet benim küçük haydutlarım, dolu dolu bir gün geçirdiniz. Open Subtitles حسنا ، يا لصوصي الصغار ، كان لدينا يوم حافل.
    Kalabalık bir insan topluluğuna katılıp daha güvenli bir yer bulmak için günlerce acı dolu bir yürüyüşe katıldık. TED انضممنا لحشد كبير من الناس، وسرنا معًا لأيام مضنية كثيرة بحثًا عن مكان آمن.
    Demek ki çabuk öfkelenmiş, kalbi kırıkmış, e dolu bir de silahı varmış. Open Subtitles أليكس كان سريع الغضب, بقلب محطم, ومسدس مشحون
    Cesetlerle dolu bir kraterdi. Cidden tüyler ürperticiydi. Open Subtitles كانت حفرةً مليئةً بالجثث، و كانت مخيفةً جدّاً.
    Beyni limon suyu dolu bir salağın önsezilerine mi güveneceğiz? Open Subtitles أذهب على أساس حس باطنى لرجل عقله ملىء بالليمون ؟
    Senin istediğin kadar ben de müttefikler bulmak istiyorum. Ama bu masum insanlarla dolu bir bina. Open Subtitles أريدُ حلفاء بقدرِ ما تريد، لكن ذلك المبنى مليءٌ بالأبرياء.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد