Ve cevap evet gibi duruyor. Ve size bazı örneklerini vereceğim. | TED | و الإجابة تبدو أنها نعم. و سأعطيكم عينات مما توصلنا إليه. |
Ve aptalca duruyor biliyorum ama her gün bir hediye. | Open Subtitles | وأعرف أن هذه تبدو حماقة لكن كل يوم هو هدية |
Bu fotoğrafta gördüğünüz gibi; eskiden yol olan bir yerde duruyor. | TED | في هذه الصورة، هو يقف في ما كان طريقاً في السابق. |
Sonunda yedi yol sonra bulduğum adam, bir kaç adımlık yerde duruyor. | Open Subtitles | رجل بأنني أخيرا وجدت بعد سبع سنوات، يقف في غضون بضعة أقدام. |
Çocuğa bakması için birini arıyorsun ve kadın geçmiş karşında duruyor. | Open Subtitles | أنت تبحث عن شخص ما ليعتني بالصبي. وهيّ تقف أمامك تماماً. |
Bu aşağılık bütün kızları reddedip duruyor, geriye kız kalmadı. | Open Subtitles | هذا الوغد يستمر فى رفض الفتيات والآن لا يوجد آخريات |
Ona bunu veriyorsun ve on beş dakika içerisinde öksürüğü duruyor. | Open Subtitles | أنتِ تعطينها هذا , وفي خلال 15 دقيقه تتوقف عن السعال |
Açıkçası, hediye ettiği kolyeyi ölümünden hemen sonra satmanız oldukça kötü duruyor. | Open Subtitles | بصراحة، حقيقة أنكِ بعتِ القلادة سريعا جدا بعد وفاتها، تبدو سيئة جدا. |
Şu kitabın için bayağı bir malzemen varmış gibi duruyor. | Open Subtitles | حسناً. بالتأكيد تبدو وكأن لديك بعض من مواد تلك الكتب |
Tamam daha önce birkaç kez evlendin ama bu, işinin erbabı gibi duruyor. | Open Subtitles | أعني، بالطبع إنّك تزوجت 3 زوجات مسبقاً، لكن هذه تبدو إنها زوجة مناسبة. |
O kişi bir iskelede duruyor, Atlantik veya Pasifik Okyanusu'nu geçecek bir gemiye binmek üzere. | TED | يقف هذا الشخص على الميناء، على وشك أن يركب السفينة التي ستعبر المحيط الأطلنطي أو المحيط الهادئ. |
Gördüğünüz gibi düşmeye başlayınca bot karşı tarafa geçti, ve adam da orada duruyor. | TED | يمكنكم رؤية أنها بدأت تتدحرج هنا، والقارب قد تحرك إلى الجهة الأخرى، والرجل يقف هناك. |
Sadece bir milimetre uzunluğunda, fakat küçük bir makinanın yanında adeta Godzilla gibi duruyor. | TED | ويبلغ طوله ميلليمتر واحد، لكن شكله أشبه بشكل غودزيلا وهو يقف الى جانب هذه الآلات الدقيقة. |
Bu kız sizin önünüzde duruyor ve eğer bitkiler farklı renklerde olurlarsa onları yiyeceğini söylüyor. | TED | و هي تقف أمامكم و تشرح لكم أن الأطفال سيأكلون حصتهم من الخضروات .لو كانت بألوان مختلفة |
2010: Genç bir kadın Başkan Sirleaf'ınkarşısında duruyor ve anne babaları savaşta ölünce kardeşleriyle neler yaşadıkları hakkında ifade veriyor. | TED | عام 2010: امرأة شابه تقف أمام الرئيسة سيرليف وتدلي بشهادتها ،حول كيف عاشت مع أقاربها وقد توفي أبوهم وأمهم في الحرب. |
Müdür Park'a çok cömert olduğun için boş hayaller kurup duruyor. Seni zavallı | Open Subtitles | بما أنك تغطي دوما على افعاله،فهو يستمر في ملاحقة حلم لا معنى له |
Yerinde kımıldamadan duruyor, titriyordu. Yaptığı titreşim, sanki nefes almak gibiydi -- genişliyor ve bağırıyor gibiydi. | TED | بدلاً من ان تتوقف عن الحركة .. انها تهتز وكانت تهتز كما لو انها تتنفس .. هكذا كما لو كانت وسادة مضغوطة تنتفخ تباعاً |
Bir şeyler değiştirir umuduyla çocuk odasının şeklini değiştirip duruyor. | Open Subtitles | تستمر بتغيير ديكور غرفة الطفل تتمنى بأن هذا سيغير الحظ |
Silahı kalçasının üstünde duruyor ve yeterince yakışıklı birine benziyor. | Open Subtitles | ما زال مسدسه على خصره و يبدو وكأنه شاباً لطبقاً |
Aptal sorular sorup duruyor onu salak sanacaklar. | Open Subtitles | إنه لا ينفك عن طرح أسئلة هكذه سوف يظنون أنه غبى. |
Tüm gün etrafta takılıyor ve dergilerimden resimler kesip duruyor. | Open Subtitles | إنها فقط موجودة حوله طوال الوقت تقص الصور من مجلاتى |
Laboratuvarım binlerce ölü balık topladı, ama çok daha fazlası duruyor. | TED | وقد جمعت بالفعل في مختبري آلاف مؤلفة من أسماك ميتة، ولكن يظل هناك المزيد منهم. |
Hiç bir şey değişmemiş gibi. Tablolar bile hala yamuk duruyor. | Open Subtitles | لا يبدوا أن أى شىء قد تغير فحتى الصور مازالت عوجاء |
Küçük arkadaşın arkamda çok tesadüfî duruyor. | Open Subtitles | الزميل الصغير واقف خلفي بشكل عادي تماماً |
İçinden ekmek fırlayıp duruyor ve sen ona kızarmış ekmek diyorsun. | Open Subtitles | كلّ ما يخرج منها هو الخبز وما تزال تدعوه خبزاً محمّصاً |
Teddy kilerde gömülü 13 ceset olduğunu söyleyip duruyor. | Open Subtitles | تيدى يواصل إخبارنا بأنه توجد 13 جثة . مدفونة فى القبو |
Ama o, orada. Orada duruyor ve biliyor musunuz? | TED | لكنه لا يزال هناك. أوتعلمون، لا بأس بذلك. |