Resmi bir iş için buradayım. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | أنا هنا في مهمة رسمية لا وجود لما يدعو للقلق |
Endişelenecek bir şey yok. 30 saniye duruyor, sonda kendiliğinden aşağı ineriz. | Open Subtitles | لا شىء يدعو للقلق ، بعد 30 ثانيه سيكمل المصعد نزوله آلياً |
Sanki Endişelenecek hiçbir şey yokmuş gibi kız kardeşinle ders çalışıyorsun. | Open Subtitles | تساعد اختك في حل واجبها وكأن ليس هناك ما تقلق بشأنه |
Ve konumları konusunda Endişelenecek kadar büyük olmayan yavrular hâlâ anneleri tarafından korunuyorlar. | Open Subtitles | وليست الصغار كبيرة بما يكفي لتقلق على المكانة بينما لا تزال تحميها أمهاتها |
Sayın yolcular, her şey yolunda.. Endişelenecek bir durum yok... | Open Subtitles | حسناً أيها الجميع، كل الأمور على ما يرام، لا شيء يقلق |
Endişelenecek bir şey değil. Aslında parkı da biraz genişletecek. | Open Subtitles | لا شيء يستوجب القلق في الحقيقة ذلك سيحسّن المتنزّه كثيراً |
Bence Endişelenecek bir şey yok. Bence o mektuplar takıntılı birinin sözleri. | Open Subtitles | لا يجب أن نقلق بخصوصه لأني أعتقد أنه من عمل شخص مجنون |
Durumumuz iyi, güvendeyiz, Endişelenecek bir şey yok. Yarın konuşuruz. | Open Subtitles | نحن بخير وبسلامة لذا لا داعي للقلق أتحدث إليك غدا |
Durumumuz iyi, güvendeyiz, Endişelenecek bir şey yok. Yarın konuşuruz. | Open Subtitles | نحن بخير وبسلامة لذا لا داعي للقلق أتحدث إليك غدا |
Bana Endişelenecek bir şey olmadığını söyleme auran bunun tamamen zıttını söylüyor. | Open Subtitles | لا تخبريني أنه ما من داع للقلق. لأن عينك تخبرني العكس تمامًا. |
Büyükler bunu söylerse bu demektir ki Endişelenecek bir şey var. | Open Subtitles | هذا الكبار يقول عندما للقلق يدعو ما شيء هناك أن يعني |
Endişelenecek bir şey yok millet! Makinist gözlüklerini unutmuş herhalde! | Open Subtitles | لاشيء يدعو للقلق يا قوم لابد أن المُهندس نسي نظاراته |
Bizi dinle, Quasi. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | خذها منا كلمة,كوازي ليس هناك ما يجب ان تقلق بشأنه |
Doğruyu söylediğin sürece, Endişelenecek hiçbir şey yok! | Open Subtitles | طالما أنك قلت الحقيقه فليس هناك شيء لتقلق بشأنه. |
Sınıfımda kahramanlar ve Endişelenecek karısı veya çocuğu olan kekemeler için yer yok. | Open Subtitles | ليس لدى اى مكان فى فصلى للأبطال او ابطال سباحة بزوجة و اطفال يقلق عليهم هل فهمتنى ؟ |
Endişelenecek bir şey yok, değil mi? | TED | ليس هناك مايدعوا إلى القلق ، أليس كذلك ؟ |
İkisinin arasında bir ilişki varsa bile bunun Endişelenecek bir tarafı yok. | Open Subtitles | فلنفترض أنهما كانا على علاقة رومانسية ببعضهما فان هذا شيء ليس علينا أن نقلق بشأنه |
Güven bana, kızım, Endişelenecek hiç bir şey yok, tamam mı? | Open Subtitles | ثقي بي يا فتاة، لا شيء لتقلقي بشأنه حسناً |
Endişelenecek bir şey yokmuş, eve çocuklarıma dönmeyi... - ...dört gözle bekliyorum! | Open Subtitles | أعلم بأنني غبية لأقلق لا يمكنني الانتظار لأعود إلى المنزل، إليكما |
O halde, bu doğruysa Endişelenecek bir şeyiniz yoktur değil mi? | Open Subtitles | حسنا اذا كانت هذه هي الحقيقة فلا شئ تقلق حياله ؟ |
Öyleyse senin için Endişelenecek bir şey yok, değil mi? | Open Subtitles | لا يوجد ما يقلقك إذن ، أليس كذلك ؟ |
Endişelenecek daha acil şeyler var. | Open Subtitles | اخشى ان يكون هناك اشياء هامة لنقلق عليها |
Teoride karmaşık bir ameliyat olsa da Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | وهذا نظرياً يعقد الأمور ولكن أيضاً لا شيء مقلق |
Böylelikle içebilirsiniz, takılırsınız ve Endişelenecek bir şey de olmaz. Hayır. | Open Subtitles | ,بهذه الطريقة بوسعكم أن تشربوا وتتسكّعوا دون أن تقلقوا من شيء |
- Sadece onlara alışıyorsunuz. Endişelenecek bir şey yok. Bir kazanan var. | Open Subtitles | انت اصبحتى متكيفه مع هذة الاقراص لا داعى لكى تقلقى لدينا فائز لدينا فائز |
Afedersiniz Bay Emerson. Geri dönmezsem eğer kuzenim çok Endişelenecek. | Open Subtitles | أعذرني ولكن أبنة عمي ستقلق جداً إذا لم أعود الآن |