Ama bir sıfır daha atarsak, biraz endişelenmeye başlıyor insan. | Open Subtitles | و لكن إذا أزلنا صفراً أخراً سوف أقلق بعض الشيء |
Doktora onunla ilgili endişelenmeye başladığımı söylemiştim. Bana endişelenme dedi. O korunuyordu. | Open Subtitles | أخبرته أنّي بدأت أقلق عليه، فقال لي ألّا أقلق إذّ أنّه محمٍ. |
Ama bu sabah sirenler çalmaya başlayıp da ondan haber alamayınca endişelenmeye başladım. | Open Subtitles | لكن عندما سمعت صفارات الإنذار هذا الصباح، و لم أسمع صوته بدأت بالقلق |
O yüzden endişelenmeye gerek yok. Durakları kesiyoruz. | Open Subtitles | حسناً إذن، لا داع للقلق سنقيم الحواجز ونفتش الكل |
Benim hakkımda endişe etmeyi bırak da kendin hakkında endişelenmeye bak. | Open Subtitles | يجدر أنّ تتوقف عن القلق حيالي، و أنّ تقلق على نفسكَ. |
İçtiğim ucuz biranın etkisi azalırken günün nasıl biteceğiyle ilgili endişelenmeye başlamıştım. | Open Subtitles | مثل كرتي من الملعب , والبيره الرخيصه قد ازالو .. عدت اقلق من نتائح هذا اليوم |
Bana Cooney için endişelenmeye gerek olmadığını söyledi. | Open Subtitles | الى جانب ذلك : نحن ليس لدينا ما نقلق عليه طالما ان الامر يتعلق بكونى |
Doktor benim hafızam yerinde. Bu benim hafızam ve endişelenmeye başlıyorum. | Open Subtitles | دكتور، ذاكرتي سليمة وفي حياتي لم أقلق بشأن سلامة عقلي |
Bu sabahtan beri kayıp Gerçekten endişelenmeye başladım | Open Subtitles | وهي مفقودة منذ صباح هذا اليوم. انني حقا بدأت أقلق |
Dünden beri geri dönmedi gerçekten endişelenmeye başladım. | Open Subtitles | إنها لم تعود منذ البارحة ولقد بدأت أقلق عليها |
Şimdiye kadar araması gerekirdi. endişelenmeye başladım. | Open Subtitles | كان يجب أن يتصل بي بحلول هذا الوقت لقد بدأت أقلق |
Bilgisayarımın yazıcımın varlığını farkettiği günlerle ilgili endişelenmeye başlayacağım. | TED | أنا سأبدأ بالقلق بهذا الشأن يوم يصبح جهاز الكمبيوتر الخاص بي واعيا بالطابعة. |
Belki de şimdi sizi bir tarikata satmaya çalıştığımdan endişelenmeye başlıyorsunuz. | TED | ربما أصبحتم الآن تشعرون بالقلق قليلًا أنني أروج لطائفة دينية. |
Fakat sonraki sabah onu dönerken görünce tanrılar endişelenmeye başladılar. | TED | لكن في اليوم التالي فقط عندما رأوه عائدًا، بدأ الأسياد بالشعور بالقلق. |
Soru sormak istemiyorum. Ama endişelenmeye hakkım var. | Open Subtitles | قد لاتُعجبكَ أسئلتي الكثيرة ولكن لدي الحق للقلق |
endişelenmeye eğilimim var. Durumumuzu oldukça geliştirdik. | Open Subtitles | نحن لدينا ميل للقلق لاننا سنكبر مواقعنا جدا |
endişelenmeye gerek yok. Bu çocuklara iyi bakılıyor. | Open Subtitles | ليست هناك حاجة للقلق هؤلاء الأطفال يهتمّ بهم حسنا |
2008'de World Wide Web Vakfını kurduk ve bu orana bakıp bir bakıma endişelenmeye başladık. | TED | في عام 2008، قمنا بإنشاء مؤسسة الشبكة العالمية للاهتمام بهذا الأمر بشكل جزئيٍّ وإبداء القلق بشأن هذه النسبة. |
Bu serveti iyi kullanacağımızı ve bunun endişelenmeye değer bir şey olduğunu gösteren ekonomik bir kural yok. | TED | لا يوجد قانون اقتصادي بقول بأننا سنستخدم هذه الثروة بشكل جيد، ويستحق القلق حِيالَه. |
ve ekonomistler bunun hakkında endişelenmeye başladılar. | TED | و الإقتصاديون بدأوا حقيقة في القلق بهذا الشأن. |
Gelebilmene sevindim. Senin için endişelenmeye başlamıştım. | Open Subtitles | انا سعيد لأنكِ استطعتِ الحضور كنت بدأت ان اقلق |
Ancak Dr Leed aynı davranışları göstermeye başladığında, endişelenmeye başladık. | Open Subtitles | و لكن عندما بدأ د. لييد بإنتهاج سلوك مشابه بدأنا نقلق |
Yetişkinler endişelendiğinde etraftaki çocuklar da endişelenmeye başlıyor. | TED | عندما يقلق البالغون من الرياضيات. يبدأ الأطفال المحيطون بهم بالقلق، أيضًا. |
Eğer bu doğruysa, endişelenmeye başlasak iyi olur. | Open Subtitles | إذا كان هذا حقيقي فيجب علينا . أن نكون قلقين جداً |
O konuda endişelenmeye gerek yok. Danışmaya kuzenimin bilgilerini bıraktım, bulduklarında arayacaklarını söylediler. | Open Subtitles | لم أكن لأقلق بهذا الشأن فقد تركت بيانات قريبي بالمطار |
Şirket yönetimi endişelenmeye başladı. | Open Subtitles | بدأ مسؤولو الشركة يقلقون |
Sanırım seninle ilgili endişelenmeye hakkım var. | Open Subtitles | لدي كل الحق في أن أكون مستاءة و قلقة بشأنك الآن |