Kayıtlarda ne varsa baktım. Çok fazla bir şey yoktu. | Open Subtitles | أخرجت بعض المعلومات من السجلات لم يكن هناك الكثير عنها |
Bahsedecek fazla bir şey yok. Adam çok nadir konuşurdu. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير لنقوله, هذا الشخص كان نادراً ما يتحدث |
"dedi. Omurilik servisinde yapacak fazla bir şey oladığından biz de yaptık. | TED | حسن، لم يكن هناك الكثير لنفعله في جناح العمود الفقري، ولهذا فعلنا ذلك. |
Pek fazla bir şey almayacağım. | Open Subtitles | ليس لدي الكثير لأشتريه وأشعر برغبة في السير قليلا |
- fazla bir şey değil. | Open Subtitles | حسنا، جي، لا شيء كثير. |
Üzerinde anlaşabildiğimiz fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك الكثير من الأشياء التي يجب أن نتفق عليها |
Teknik olarak, bu bir soru değil yani, devam etmem için fazla bir şey yok. | Open Subtitles | هذا ليس سؤالاً فعلاً، لذا ليس لديّ الكثير لأستمرّ به |
Tıbbi ders kitaplarında pek fazla bir şey yoktu aslında, çünkü doktorlar çoğunlukla hastalık hakkında yazarlar. | TED | لكن في الحقيقة لم يكن هناك الكثير في الكتب الطبية، لأن الأطباء يكتبون غالبًا عن الأمراض. |
Duruşma hakkında söyleyecek fazla bir şey yok. Umduğum gibi gitti. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير مما يُقال عن المحاكمة مرت الأمور مثل ما توقعت لها |
Ama içinde fazla bir şey yok birkaç parça eşya. | Open Subtitles | ولكن ليس هناك الكثير بها بعض الاشياء فقط |
Bu konuda yapabileceğim fazla bir şey yok, ahbap. | Open Subtitles | حسنا، ليس هناك الكثير الذي يمكنني أَن أفعله حوله، يا صديقي |
Yani, yapabileceğimiz fazla bir şey yoktu. | Open Subtitles | حسنا، أتعرفين، لم يكن هناك الكثير مما نستطيع فعله |
Acilin senin için yapabileceği pek fazla bir şey kalmadı. | Open Subtitles | ليس هناك الكثير من أن ER يمكن القيام به لمساعدتك. |
Yoksa yapabileceğimiz fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ما عدا ذلك، ليس هناك الكثير مما نستطيع فعله |
Saygısızlık etmek istemem efendim, ama elimizde fazla bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً بفائق الاحترام سيدي ليس هناك الكثير هنا |
Bu günlerde uğruna yaşayacağım fazla bir şey yok. | Open Subtitles | ليس لدي الكثير لأحيا من أجله هذا الأيام. |
fazla bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء كثير |
Bu konuda yapabileceğimiz fazla bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً، ليس هنالك الكثير يمكننا القيام بهِ بشأن ذلك |
İyi bir şey yaptığın için fazla bir şey söylemeyeceğim ama Bang Shil geldiğinden beri normalde yapmayacağın şeyler yapıyorsun. | Open Subtitles | ،ليس لديّ الكثير لأقولهُ بما أن نواياك كانت جيدة ولكن، يبدو أنك تفعل أشياء لم تكُن تفعلها عادة بعدما أصبحت "بانغ شيل" بجانبك |
Görülecek fazla bir şey yok, ama yine de bakıver. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير هنا لمشاهدتة ولكن تمتع علي اي حال |
Babam Satürn'e giden bir uzay gemisi yaptığını söyleyebilirdi ama bu konuda daha fazla bir şey söylemezdi | TED | والدي كان قد أخبرني أنهم يقومون ببناء سفينة فضائية وأنه كان سيذهب بها إلى زحل, لكنه لم يقم بإخباري أي شيء أكثر من ذلك. |
Pullar hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. | Open Subtitles | أننا لا نطلب الكثير من أجل الطوابع |
Onunla fazla bir şey yapamayız. | Open Subtitles | ليس كثير نحن يمكن أن نعمل معه. |
Pek fazla bir şey yok tabii. | Open Subtitles | مع أنه ليس بالكثير |
Birisini sadece görmekten daha fazla bir şey ifade ediyor. | Open Subtitles | اعتقد, ذلك يُشكل شئ اكثر من مقابلة شخص ما |