Kutup ayılarının günlük mönüsünün çoğunu foklar oluşturur ve onları bulmak için yavrusunu er ya da geç dış dünyaya çıkarmalı. | Open Subtitles | تصنع الفقمات معظم وجباتهم ولتجدهم الأمّ، فعليها أن تقود صغارها للخارج على الثلج للمرّة الأولى |
Genç foklar sürünün baskın erkek üyeleri tarafından kovuluyor. | Open Subtitles | تُطرد الفقمات الصغيرة من المستعمرة من قبَل الذكور المهيمنة |
Ancak foklar karada bile olsa yüzgeçleriyle hızla yaklaşabiliyor. | Open Subtitles | حتى على اليابسة، تنقضّ الفقمات فجأة على زعانفها |
Balıklar sığ sularda tek sıra olduklarında foklar şanslarını deniyorlar. | Open Subtitles | بينما توجه الأسماك الى المياه الضحلة، تحصل الفقمة على فرصتها. |
Bir memeli olarak, foklar, sık sık nefes almalıdır... | Open Subtitles | لأنها من الثديّات، يتوجّب على الفقمة أن تتنفس مراراً، |
Memeli oldukları için, foklar vücutlarında ısı üretebilir. | Open Subtitles | كونها من الثديـّات، يُمكن للفقمات توليد حرارة داخل أجسادمهم. |
foklar canlarını kurtarmak için yüzüyor. | Open Subtitles | كُلّ فقمة تسبح بسرعة من اجل انقاذ حياتها من هذا المفترسُ. |
Ancak foklar için tek ölüm sebebi köpekbalıkları değildir. | Open Subtitles | ولكن القرش ليس السبب الرئيسي في قتل العجول |
foklar yalnızca bu mevsimde ve yalnızca bu sürüden 10.000 kadar yavru kuş öldürdü. | Open Subtitles | في هذا الموسم بالتحديد على هذه المستعمرة تحديداً تقتل الفقمات حتى 10.000 صغير |
Mönülerinde tekrar sardalyaya yer açan foklar kuşları umursamıyor. | Open Subtitles | إنهم محظوظون ،بعودة السردين على قائمة الطعام فإن الفقمات تتجاهل الأطيش |
foklar soğuktan rahatsız olmadan kışın büyük bir bölümünü buzlu sularda yüzerek geçirirler. | Open Subtitles | تقضي الفقمات معظم فصل الشتاء تسبح في المياه الجليدية، غير مبالية بالبرد |
Ancak yüzeye sadece gece geldiklerinden foklar gün ışığı saatleriyle vakit geçiriyor. | Open Subtitles | ونظراً لأنهم يصعدون للسطح ليلاً فقط، تقضي الفقمات ساعات النهار مسترخيةً |
Deniz buzulunun kalıntıları üzerinde bütün kışı burada geçiren foklar güneşleniyor. | Open Subtitles | يُشغل ما تبقى من جليد البحر من قبل الفقمات المتشمسة التي مكثت هنا طوال فصل الشتاء |
Deniz buzulunun kalıntıları üzerinde bütün kışı burada geçiren foklar güneşleniyor. | Open Subtitles | يُشغل ما تبقى من جليد البحر من قبل الفقمات المتشمسة التي مكثت هنا طوال فصل الشتاء |
Üreme sezonu neredeyse bitti ve foklar yakında burayı terk edecekler. | Open Subtitles | شارَف موسم التزاوج على الانتهاء وستغادر الفقمات قريبًا |
foklar sonra daha uzaklara yüzüp daha derine dalıyorlar, burada dron balık kadar besleyici olan daha büyük, yetişkin mezgitleri tanımlıyor. | TED | ثم تعوم الفقمات لمسافة أبعد وتبدأ في الغوص عميقًا أكثر نحو مكان يظهر فيه للمراكب المسيرة أسماك بلوق أضخم وأكبر سنًا، والتي كأسماك، تعد مغذية أكثر. |
Evet, foklar şu inanılmaz karışık iletişim sistemine sahipler bu da onlara ağız dalaşlarını kavga etmeden çözme imkanı veriyor. | Open Subtitles | حيوانات الفقمة لديها نظام متطور مذهل للتواصل تمكنها من فض النزاعات بدون قتال |
Lezzetli foklar saklanabilir, fakat aç anneler onların kokusunu alır. | Open Subtitles | قد تختبىء حيوانات الفقمة اللذيذة لكن الأمهات الجائعة يستطعن اكتشافهم بالشم |
Eğer onu burada bırakırsak porsuklar, foklar ve martılar yiyebilir. | Open Subtitles | إذا تركناه، فربما يؤكل من قبل طائر الغرير أو الفن أو حيوان الفقمة |
Gri foklar, kiyilari döven dalgalarin arasinda karaya cikmayi basardilar. | Open Subtitles | ها هي " الفقمة الرمادية"، بالكاد نجحت باجتياز الأمواج المتكسرة لتصل الشاطيء. |
Bir memeli olarak foklar vücutlarında ısı üretebilirler. | Open Subtitles | كونها من الثديـّات، يُمكن للفقمات توليد حرارة داخل أجسادمهم. |
foklar da bu zengin ve son derece bol olan yiyeceği toplarlar. | Open Subtitles | تشارك (فقمة الفرو) أيضاً في جمع هذا الغذاء الغني الوفير |
Kuşların düşmanın etrafını sarması, ceylanların çitayı takip etmesi gibi foklar da köpekbalığının arkasından yüzüyorlar. | Open Subtitles | مثل الطيور عندما تتجمهر على عدو او مثل غزلان تتابع الفهد تسبح العجول خلف القرش لماذا؟ |
Bizi sirkteki foklar gibi hizaya soktu. | Open Subtitles | انه يرودنا وكاننا فقمات فى سيرك لعين |