İşiniz bitince, hem negatifleri... hem de fotoğrafların bütün baskılarını istiyorum. | Open Subtitles | عندما تننهى، ستسلم نيجاتيف الصور وكل الطبعات من الصور التي اخذتها |
Sende sevimlisin ama belki de aile fotoğrafların onun yanında durmamalısın. | Open Subtitles | أنت جميلة ولكن لا يَجِبُ أَنْ لا تَقفَي بجوارها في الصور |
Tüm şehirde onu takip ettiler ve ben fotoğrafların yarısında varım. | Open Subtitles | تبعوه في جميع أنحاء المدينة لمدة أسبوع. أنا في النصف الصور. |
Çok fazla basın mensubu olacak. fotoğrafların her yerde olacak. | Open Subtitles | سوف تكون هناك تغطية إعلامية ستكون صورك في كل مكان |
Bu fotoğrafların sana bir şey ifade etmediğine emin misin? | Open Subtitles | هل أنتِ واثقة إن هذة الصور لا تعنى لكِ شئ؟ |
Yarına kadar o fotoğrafların asla gün yüzüne çıkmayacağının garantisini istiyorum. | Open Subtitles | اذا بهذا الوقت غداً اريد ضمانات ان تلك الصور لن تُنشر |
Yapımcılarımız kızınızın sitesindeki materyalin, fotoğrafların kanalımız tarafından sağlıksız bulunabileceği görüşündeler. | Open Subtitles | منتجونا اعتبروا تلك الصور الموجودة في موقع ابنتك مضرّة بشبكتنا .. |
Dürüst olmam gerekirse o fotoğrafların hala buralarda bir yerde olduğu tehdidi varken pek içli dışlı olmak istemiyorum. | Open Subtitles | انا اقصد انه لابد ان اكون صريحاً انا لا اشعر بالحميمية مع التهديد بتلك الصور لي في مكان ما |
Nişanlının bana dün gece gönderdiği fotoğrafların kopyasını görmek istemez misin? | Open Subtitles | ألا تريد رؤية نسخ من الصور التي أرسلتها خطيبتك ليلة أمس؟ |
Ama biri ölmüşse, fotoğrafların gerçekten faydası olur mu ki? | Open Subtitles | لكن إذا مات شخصاً ما هل تساعد الصور حقاً ؟ |
Sonraki günler sokakta dolanıp, fotoğrafların kendi kendilerine belirmelerini izledik. | TED | وبالتالي عندما كنا نتجول في الشارع في الايام التالية كانت الصور تظهر من تلقاء نفسها. |
Yani ilk kural, birleştirilen fotoğrafların perspektifleri aynı olmalı. | TED | وبالتالي فالقاعدة الأولى هي أن الصور المركبة يجب أن يجمعها نفس المنظور |
İkinci olarak, birleştirilen fotoğrafların ışıkları aynı türde olmalı. | TED | ثانيا، الصور المركبة يجب أن تتميز بنفس نوع الإضاءة |
İşte, o ana kadar bu fotoğrafların bu insanların kişisel kayıplarının ne kadar büyük bir bölümünü oluşturduğunu fark edememiştim. | TED | الآن، لم أكن قد أدركت قبل تلك اللحظة أن هذه الصور كانت جزءا كبيرا من الخسارة الشخصية التي أحس بها هؤلاء الناس. |
Ama bu araçların hiçbirisi size tüm fotoğrafların ve iyi niyet dileklerinin arasından yüksek öncelikli, önemli bilgilerden yararlanmanıza yardımcı olmaz. | TED | ولكن أيا من هذه الأدوات، لا تسمح لك بتقدير قيمة المعلومات ذات الأولوية العالية وسط كل هذه الصور والرغبات أيضا. |
Artık bir kişinin modelini kontrol edebiliyoruz ve kontrol, statik fotoğrafların sıralanmasıyla sağlanıyor. | TED | الآن لدينا قدرة التحكم بنموذج لشخص ما، وطريقة التحكم به الآن هي من خلال سلسلة من الصور الثابتة. |
Bunu onun ofisinde buldum. Senin fotoğrafların ve tüm negatifler. | Open Subtitles | وجدت هذا في مكتبِه انهم صورك وكل المسودات |
fotoğrafların, soruşturma için incelendikten sonra sana geri verilecek. | Open Subtitles | صورك سوف تعاد إليك بعد أنْ يتم تطويرها وتدقيقها لأجل التحقيق |
Şunu demek istiyorlardı, "fotoğrafların çok dürüst çok yakıcı, anlamlarını çok imalı bu riski alamayız, ifade özgürlüğüne müdahale edemeyiz." | Open Subtitles | كأنهم يقولون : صورك صادقة جدا مليئة بالمعاني |
fotoğrafların heryerde kayıtlı. Vegas turun sona erdi. Ama sana bir gece vereceğim. | Open Subtitles | صورتك في قاعدة البيانات لا يمكنك اللعب في لاس فيجاس. |
Eee, fotoğrafların biraz bulanık. Öncü diyebiliriz. | Open Subtitles | إذن لتظهر صوركِ غير واضحة، و أطلقي عليها "الإبداع الجديد" |
Onda, eğer işi yokuşa sürerse, seni utandıracak ve internete düşürülecek fotoğrafların var mı? | Open Subtitles | هل لديها صوراً محرجة لك يمكن أن تضعها على الشبكة لو تقبلت الأمر بشكل سيء؟ |
Bunlar çektiğim fotoğrafların. Seni takip ederken çekildi. | Open Subtitles | هناك صور ألتقطها لكى صور مراقبة |