Uzak atalarınız o şekli sevmişlerdi ve onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi; bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile. | TED | أحب اجدادكم القدماء هذا الشكل و وجدوا الجمال في الحرفة التي تتطلب صنعه حتى قبل ذلك كان بمكنهم التعبير عن حبهم بالكلمات |
Onlar sevgiyi, büyüyü, güzelliği, kökenimizin tarihini ve felsefesini gelecek neslin vücutlarına yazdılar. | TED | كتبوا بها الحب السحر الجمال تاريخ و فلسفة نسبنا على أجساد الجيل التالي |
- Aslında bitireli çok oldu ama güzelliği her zaman çeker beni buraya. | Open Subtitles | رسميا بالطبع ,انا انهيت عملى هنا منذ زمن, ولكن الجمال يشدنى دائما للرجوع |
Robert Full, Frans Lanting ve diğerlerinin gösterdikleri şeylerin o güzelliği! | TED | روبيرت فول و فرانس لانتينج و آخرين.. أستعرضوا جمال تلك المخلوقات. |
Çünkü ormanın nabzı, gücü ve güzelliği gerçekten börtü böcektir. | Open Subtitles | القوّة، والقدرة، جمال الغابة هو في الواقع في الحشرات الزاحفة. |
Onların güzelliği bizi renk, tat ve dokunma ile içe içe geçirir. | TED | جمالها الذي يغطس بنا في لونها و طعمها و ملمسها. |
Kendisinin de söylediği gibi, diasporanın çocuğu olmanın güzelliği, kendimizi ve Afrikalı olmanın ne demek olduğunu, yeniden keşfedebilmek. | TED | وكما تقول بنفسها، إن الجميل في كونك طفل الشتات هو قدرتنا حقاً على إيجاد أنفسنا ومعنى أن تكون أفريقياً. |
Nereye gidersen git herkesin ve her yerin içindeki güzelliği görüyorsun. | Open Subtitles | أنتِ ترين الجمال في كل شيء وفي كل شخص أينما تذهبين |
Ama yetişkin olmanın güzelliği yeni geleneklerle yeni bir aile yapabilmektir. | Open Subtitles | لكن الجمال بكوني بالغ انه بإمكاني عمل اسره جديده بتقاليد جديده |
Güzelliğimi armağan etmek çok arzuladığım o güzelliği almak anlamına geliyorsa ya? | Open Subtitles | وماذا لو كان جعل جمالي هدية يعني أن أتلقى الجمال الذي أشتهيه؟ |
Gelip bu güzelliği yaşamak istiyorlar ama bozulmamış olsun istiyorlar. | Open Subtitles | يأتون لتجربة هذا الجمال لكنهم يريدون هذا الجمال غير ملوثاً |
Listedeki her şeyindeki güzelliği açıklayabilecek bir beyanda bulunmak pek kolay olmayacak. | TED | تقرير يفسر وجود الجمال في جميع الأمور على هذه القائمة لن يكون بالأمر السهل |
14 yıl önce geleneklerde ve el işlerinde güzelliği aradım. | TED | منذ 14 عاماً كنت ابحث عن الجمال في الامور التراثية في الحرف اليدوية |
Bu görevin güzelliği nereye değil ne zaman gideceğimize karar vermemiz gerektiği. | Open Subtitles | يكمن جمال هذه المهمة في أن السؤال الحقيقي ليس أين، بل متى |
Sadece savaşmış olmak için delil, savaşın kendi güzelliği için. | Open Subtitles | ليس من أجل القتال وحسب، بل لما به من جمال. |
Güzellik keşfedilmek için var ve bunu derken wabi-sabi türden herhangi bir güzelliği kastediyorum. | TED | أضيف أن هذا الجمال موجود لنكتشفه، وأنا أقصد جمال التناقض واختلاف الأشياء ولكن مع ذلك يكمن الجمال. |
Son olarak, umarım bu mikroskobik evrenin güzelliği ve amacı kanser araştırmalarının geleceği için yeni ve yaratıcı yaklaşımlara ilham kaynağı olabilir. | TED | وفي النهاية، أملي هو أن يستطيع جمال وهدف هذا العالم الميكروبي إلهام مناهج جديدة وإبداعية من أجل مستقبل البحث في مجال السرطان. |
Tüm hayatım boyunca mavi yüzgeçli dev tuna balığının güzelliği, şekli ve fonksiyonu karşısında büyülenmişimdir. | TED | لقد أفتتنت طيلة حياتي من جمال شكل ووظيفة سمكة التونة العملاقة زرقاء الزعانف |
Bunun bileşimi, bunun güzelliği, şekli, ve buna dahil olmuş hikayeler, aynı zamanda içindekini korumuş olması. | TED | انها مزيح من ذلك في جمالها وشكلها وبكل القصص المرتبطة بها فضلاَ عن حقيقة انها تحمي محتوياتها |
Otellerin bir başka güzelliği de yiyeceğin etin canlı hâlini görmemen. | Open Subtitles | أتعلمين,الشيء الجميل الآخر بشأن هذا الفندق أنكِ لستِ بحاجه لتقطيع لحمكِ |
Gördüğün gibi, bu makinenin güzelliği dergileri yakarken yemeğini pişirmesi. | Open Subtitles | روعة الآلة تكمن في أنّها تطهو الطعام بينما تحرق المجلّات. |
Evet, kitapta hamamböcekleri konusu özgür iradenin güzelliği çerçevesinde insanların çirkinliğini temsil eder. | Open Subtitles | نعم , الصرصور , يمثل البشاعه في الانسانيه المحاطه بالجمال في الاراده الحره |
Kızlarınızın güzelliği karşısında şaşkına döndüğümü itiraf etmeliyim, Bayan Bennet. | Open Subtitles | ينبغى أن أعترف بأننى مأخوذ تماما بجمال بناتك |
Yanlış anlamayın lütfen ama sizinki gibi bir güzelliği daha ince buluyorum. | Open Subtitles | أرجو يا فيونا أن لا تحكمي علي مقدما لكني أجد جمالك من النوع الأكثر مكرا |
Üzgünüm ama fiziksel güzelliği putlaştırmak yanlıştır. | Open Subtitles | أَنا آسفُ، لكن يَعْبدُ جمالاً طبيعياً خاطئُ. |
Bayan Meksika, güzelliği nasıl tanımlarsınız? | Open Subtitles | عذرا ملكة جمال المكسيك ما هو تعريفك للجمال ؟ |
Böylece bir daha asla bu kadar yüce bir güzelliği kaybetmeyecekti. | Open Subtitles | لكى لا يفقد مرة ثانية مثل هذا الجمالِ السامى أبداً |
Buradaki ana fikir, bu planın bütün güzelliği, sürekli olarak duyduğu utanç ve suçluluğu eşelememiz, | Open Subtitles | الفِكرَة كُلَها هُنا جمالُ هذه الخِطَة هيَ أن تستمرَ في حَثِ الذَنب و العار لديه |
İşin güzelliği, fikir gerçeğe dönüşmeden satmış olmaları. | Open Subtitles | والجميل في الأمر انهم قاموا ببيعه قبل ان يكون حقيقيا |
Çocukluğumdan beri sanattaki gerçekliğin ve güzelliğin yansımalarını ve bilimdeki gerçekliği ve güzelliği gözlemliyorum. | TED | لقد كنت أراقب، منذ نشأتي، تعابير الحقيقة والجمال في الفنون والحقيقة والجمال في العلوم. |
Vücudu ve güzelliği aklımı başımdan almasın diye onunla tartışmayacağım. | Open Subtitles | .ز لا اريد ان يجري عتاب بيني وبينها حتى لا يتغلب جسدها وجمالها على عقلى |