Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
Sanki hep en güçsüz olduğunuz, yardımlarına en çok ihtiyaç duyduğunuz anda gelirler. | Open Subtitles | غالباً ما يأتون عندما تكون في أضعف حالاتك وتكون في أمس الحاجة لمساعدتهم |
Benim okuyucularım beyaz olur. Beni beş yıldızlı otellerde dinlemeye gelirler. | Open Subtitles | قرائي من البيض, يأتون لكي يستمعون لي في فنادق 5 نجوم |
Her şey sona erdi! Yakında buraya da gelirler! Tek çaremiz var. | Open Subtitles | و سيأتون إلى هنا فى مرتهم القادمة و هناك حل واحد لكل هذا,لابد ان تدعيه ليساعدنى |
Bulup kapatırız. Onarmaya gelirler. Kurtuluruz. | Open Subtitles | يجب أن نجدها ونغلقها ثم سيأتون لإصلاحها وينقذونا |
Erkekler ve kadınlar buraya kafalarını boşaltmak ve sağlıklarını korumak için gelirler. | Open Subtitles | رجال و نساء يأتون لهذا السبا لكي يصفو ذهنهم و يريحوا أجسامهم |
Gece yarısında dolaplarından ve yataklarından çıkıp onların peşinden gelirler. | Open Subtitles | يأتون إليهم في منتصف الليل من الخزانة و تحت السرير |
Bana yardım isteyerek gelirler ve ben de sorgusuz sualsiz yardım ederim. | Open Subtitles | إنهم يأتون إلي و هم بحاجة للمساعدة و انا أقدمها بدون شروط |
Açgözlülüğün hesabı yapılmazsa neler olacağını bize hatırlatmak için gelirler. | Open Subtitles | أنهم يأتون ليذكّرونا بما يحدث عندما لا يسيطر على الجشع. |
Ama seyirciler sihirbazın ölüşünü izlemeye gelmezler, yaşadığını görmeye gelirler. | TED | لكن الحضور لا يأتون لمشاهدة الساحر يموت، انهم يأتون لمشاهدته يعيش. |
Daha sonrasında sınıfa birebir etkileşim için gelirler. | TED | ثم يأتون الى القاعة الدراسية للتواصل الشخصي و التفاعل مع بعضهم البعض. |
Çok sayıda ressam buraya resimlerin kopyalarını çizmeye gelirler. | Open Subtitles | العديد من الفنانين يأتون هنا لعمل نسخ من الرسومات. |
Bulup kapatırız. Onarmaya gelirler. Kurtuluruz. | Open Subtitles | يجب أن نجدها ونغلقها ثم سيأتون لإصلاحها وينقذونا |
Sanırım uzmanlar, bu konuyu halletmek için her an gelirler. | Open Subtitles | أعتقد أن الخبراء سيأتون خلال دقائق لييُرجعوا الأمور إلى نِصابها الطبيعى |
Para yoksa polis ilgilenmez ...çalışıyormuş gibi gelirler ...aptallar ...giderken de sadece belgeleri alırlar | Open Subtitles | بالنسبة للشرطة اذا لم يكن مال في المسئلة فذلك ليس مهماً سيأتون ويدعون انهم في عملهم ويكتبون سخافة |
FG: 2003'te bitecek, Eylül - Ekim gibi. Umarım Kyu, Herbie, Yo Yo ve diğerleri Bizimle oynamaya gelirler. | TED | فرانك: هذا سينتهي في ٢٠٠٣.. سبتمبر، أو أكتوبر وأتمنى من كيو وهيربي ويويو وكل هؤلاء بأن يأتوا ويلعبوا معنا في المكان |
Eğer buraya filtre alırsak, geri gelirler herhalde | Open Subtitles | إذا أحضرنا منقي للمياه هنا أظن أنهم سيعودون |
Richard, milli gelirler idaresi oğlumla benim resmimi nasıl buluyor? | Open Subtitles | كيف حصلت مصلحة الدخل على تلك الصورة لنا أنا وابني؟ |
Atlas Okyanusu somonları bunu yapmaz. Sağ oldukça yumurtlamak için geri gelirler. | Open Subtitles | ،السلمون الأطلسي لا يموت بعد التزاوج يعودون عاماً بعد عام ليضعو البيض |
Biliyorum, ama telefonda Milli gelirler İdaresi'nden biri var. Seninle konuşmak istiyor. | Open Subtitles | أعرف، لكن هناك رجل من مصلحة الضرائب على الهاتف، ويطلب التحدث معك. |
MacDonald'lar. Her Cumartesi akşamı kasabaya gelirler. | Open Subtitles | مكدونالدز ، يجيئون عصر كل يوم سبت الى البلدة |
Yerel ofisi ve eyalet ofisini arayacağım. Mümkün olduğunca çabuk gelirler. | Open Subtitles | سأتصل بشرطة الولاية ومكاتب المباحث الفيدرالية المحلية سيصلون بأسرع ما يمكن |
Üstünü değiştirmelisin. Birazdan gelirler. | Open Subtitles | . من الأفضل أن ترتدي ملابسك سيحضرون عما قريب |
Ama yuvalama zamanında, okyanusun dört bir yanından Ascension Adası'na gelirler. | Open Subtitles | لكن في عَشْعَشَة الوقتِ، يَجيئونَ إلى الصعودِ مِنْ جميع أنحاء المحيطِ. |
Eğer daha iyi hissedeceksen evin önüne bir araba koyarım, belki geri gelirler. | Open Subtitles | لو كان هذا سيُشعرك بتحسّن سأضع سيّارة تُراقب المنزل من المُحتمل أن يعودوا |
Ya gelirler ya da kelleri uçar. | Open Subtitles | إما يأتين فوراً أو سأقطع رؤوسهن |
- Burada kimse yokmuş gibi. - Eminim birazdan gelirler. | Open Subtitles | يبدو أنه لا أحد هنا حسناً , أنا متأكدة من أنهم سيرجعون قريباُ |
Yemeğe gelirler yemekleriyle oynarlar ve surat yaparlar. | Open Subtitles | سيأتوا لتناول العشاء... قدمه لهم بوجه عابس |