Kardeşinin bebeğini taşıyan genç bir kız var ve yardımına ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | هناك فتاة صغيرة تحمل رضيع أخيك و يمكنها بالتأكيد الإستفادة من مساعدتك |
Sonra, bir arkadaş bulduklarını gördüm, genç bir kız, bir muhasebeci, onunla futbol oynuyorlardı. | TED | وجدت أن لديهم صديق، محاسبة محليّة ، فتاة صغيرة ، وكانت تلعب معهم كرة القدم. |
Ama o uzaktaki sen, kısa bir elbise giyen, saçları omuzlarına dökülmüş genç bir kız gibisin. | Open Subtitles | اذا رجعنا للوراء ، انك فتاة صغيرة ترتدين ثوبا قصيرا ، و شعرك |
Çalışkan, hırslı bir gaziye âşık olup beraber sade bir hayat kurmak için lüks yaşamını terk etmek isteyen genç bir kız. | Open Subtitles | وبذلك أساء للمجتمع لمجرد أنهما وقعا في الحب فتاة شابة أرادت أن تترك منزلها الفخم وتهرب إلي العمل الشاق لتحقق طموحها |
Uzun zaman önce, Yunanistan'da başka bir ülkeden genç bir çocuğa aşık olan genç bir kız yaşarmış. | Open Subtitles | في زمن بعيد، في اليونان القديمة كانت هناك فتاة شابة وقعت في غرام فتى شاب من بلاد أخرى |
Yani, genç bir kız bir düzine ağrıkesici alıp onları tekila ile yudumlarsa bu son derece normaldir, değil mi? | Open Subtitles | اعني , انا فتاة مراهقة تتناول حبوب مسكنة للالم.. ثم تقوم بتناول شراب. هذا طبيعي جدا , اليس كذلك ؟ |
Dünyanın dört bir tarafından öğrenciler amfileri ve sınıfları doldurdu ve aralarında genç bir kız vardı. | Open Subtitles | لقاعة محاضرات ودروس جاء الطلاب من جميع أنحاء العالم وكان من بينهم فتاة صغيرة. |
genç bir kız Vince. Çok içmesine izin verme. | Open Subtitles | انها فتاة صغيرة يا فينس لاتدعها تشرب كثيرا |
Şöylemeğe çalıştığım, genç bir kız için, çok bağımsız bir kafaya sahipsin. | Open Subtitles | ما حاول القول على فتاة صغيرة أنت بعقل مستقل |
Evvel zaman içinde... uzaklarda bir krallıkta... genç bir kız yaşardı... saçları altından yapılmış... köydeki insanlar onu gördüklerinde... | Open Subtitles | فى مملكة بعيدة جدا جدا عاشت هناك فتاة صغيرة كان شعرها مصنوعا من خصلات الذهب |
Evvel zaman içinde... uzaklarda bir krallıkta... genç bir kız yaşardı... saçları altından yapılmış... köydeki insanlar onu gördüklerinde... | Open Subtitles | فى مملكة بعيدة جدا جدا عاشت هناك فتاة صغيرة كان شعرها مصنوعا من خصلات الذهب |
Uzun bir zaman önce bir adamı seven genç bir kız vardı. | Open Subtitles | كان ياما كان، منذ زمن بعيد.. كان هناك فتاة صغيرة الذي أحبها أخوها الأكبر |
genç bir kız bize rehberlik edecek! Uzun yaşamak o kadar da kötü olmasa gerek. | Open Subtitles | فتاة شابة سوف تقودنا ان تعيش طويلا ليس سيئا جدا |
Anisa Gold adında genç bir kız bu öğleden sonra kaybolmuş. | Open Subtitles | فتاة شابة ، انيسا جولد اختفت بعد ظهر اليوم |
genç bir kız kılığındaki psikopat bir Tragı öldürdün. | Open Subtitles | أنت قتلت تراكز نخبولاً حاول تسميم فتاة شابة |
5 yıl önce genç bir kız onun bölgesinde ölü bulunmuştu. | Open Subtitles | قبل 5 سنوات عُثر على فتاة مراهقة ميتة في أراضي مجمعه |
Tüm ticareti genç bir kız çekip çeviriyormuş ve oldukça da karlıymış. | Open Subtitles | التجارة هناك مربحة للغاية ومتنورة وأن كل أعمال التجارة يقودها فتاة مراهقة. |
Omar, adamlarından birinin, seni deponun dışında başka birisi ile görmüş olduğunu söyledi genç bir kız ile. | Open Subtitles | قال عمر أن أحد رجاله راّك مع شخص ما خارج مقرهم امرأة شابة |
genç bir kız aşk hayatıyla ilgili şeyleri babasıyla konuşur mu? | Open Subtitles | الفتيات المراهقات لا يتحدثن مع والدهم عن حياتهم العاطفية |
Ve bende genç bir kız. | Open Subtitles | وانا طلبت شابه حين ملات الطلب |
genç bir kız için tehlikeli bir arkadaş. | Open Subtitles | تلك رفقة خطيرة بالنسبة لفتاة شابة. |
Bereketi temsil eden genç bir kız çocuğu seçilir ve başrahip tarafından kanlı bir ayinle öldürülürdü. | Open Subtitles | القاعدة الأولى عندما تعرف من هو المختار ...ثم تقوم بتعذيبه بعدها تقوم بقتله |
Bu yüzden genç bir kız olurken beni kimin keşfedeceğini merak edip durmuştum? | Open Subtitles | لذا بدأت بالنضوج في سن مبكرة جدا لكنني دائما كنت أبحث سرا عمن سيكتشفني؟ |
Eğer ben şiddet görülen bölgelerden birinde yaşayan örneğin 14 yaşında genç bir kız olsaydım beni koruyacak güçlü,sert bir erkek bulmak isterdim. | TED | واذا كنت فتاة صغيرة، في مكان ما في منطقة عنف، تعرفون، عمر 14 سنة، وأريد العثور على صديق، سأجد شخص عنيف، صحيح، لحمايتي. |
Hala bir kızım var. genç bir kız. | Open Subtitles | فلا زال لدى طفلة أصغر أطفالى |
Birkaç düzine ayı pençesi taşıyan genç bir kız insanların dikkatini çekecektir. | Open Subtitles | اذا مرت فتاة تحمل الكثير من الخبز من هناك سوف تجلب لنفسها بعض الانتباه |
Ekipteki genç bir kız tatil boyunca kazara burada kilitli kalmış. | Open Subtitles | بنت شابة من الموظين حبست بالصدفة هنا في الأجازات |
genç bir kız, 23 yaşındaki bir öğrenci Delhi'de erkek arkadaşı ile birlikte bir otobüse biniyor. | TED | طالبة شابة في الثالثة والعشرين من عمرها استقلت حافلة في دلهي مع صديقها. |