İnsanlarımın çoğunun bu parmaklıkları tükürdüğüne şaşırmamak gerek, çünkü gerçekleri yutmak zordur. | TED | لا عجب في أن الكثير من قومي ولأن الحقيقة من الصعب إبتلاعها. |
beni takip ettiğine memnun oldum. bana gerçekleri sylemeye zorluyor. | Open Subtitles | أنا مسرور أنك تتبعتيني فهذا يدفعني أن أقول لك الحقيقة |
Anneannene yalnızca gerçekleri mi söyledin Bayan Wright ve Bayan Dobie hakkında? | Open Subtitles | هل كنت تخبرين جدتك الحقيقة الحقيقةبالضبط.. عن آنسة رايت وآنسة دوبي؟ .. |
dijital kamp ateşleri. gerçekleri, benzetmeye, mecaza ve kurguya bile dönüştürüyoruz. | TED | نحن نحول الحقائق الى تشبيهات و استعارات، بل و حتى تخيلات. |
Burada tabii ki bir yol var, ki bu da gece geç saatlere kadar oturup bütün haberleri okuyarak bütün gerçekleri ezberlemek. | TED | هناك، بالطبع، طريقة واحدة، وهي الجلوس لوقت متأخر من الليل وتعلم كل الحقائق عن ظهر قلب من خلال قراءة كل هذه التقارير. |
gerçekleri kayda geçirdiğimde, kimse artık bunu bize karşı kullanamayacak. | Open Subtitles | حالما اعترف بالحقيقة لن يجد أحد ممسكاً علينا بعد الآن |
Sonra Drej'ler onu öldürdü. Tek sebebi gerçekleri kabul etmeyişiydi. | Open Subtitles | لذا قد قتله الدريج لانه لم يستطع أن يواجه الحقيقة |
Ve şu anda herkesin yalan söylemeyi bırakıp gerçekleri konuşması gerekir. | Open Subtitles | و حان الوقت للكل أن يتوقفوا عن الكذب و قول الحقيقة |
Ve şu anda herkesin yalan söylemeyi bırakıp gerçekleri konuşması gerekir. | Open Subtitles | و حان الوقت للكل أن يتوقفوا عن الكذب و قول الحقيقة |
Eğer gerçekleri söylemek birisini üzecekse, yalan söylemek iyi olabilir. | Open Subtitles | إذا كان إخبار الحقيقة يؤذي شخص ما، فالكذب يكون جيدا |
Hayır, sevdiğin kadına gerçekleri söylemek yada ona yalan söylemek. | Open Subtitles | لا، بين قول الحقيقة للمرأة التي تحب أو الكذب عليها |
Yapman gereken tek şey ortaya çıkmak ve gerçekleri söylemek. | Open Subtitles | كل ما عليك أن تفعله هو أن تأتي وتقول الحقيقة |
Dinle, eğer sen bana gerçekleri söylemeyeceksen, ben söylerim, tamam mı? | Open Subtitles | استمع الي,ان لم تقل الي الحقيقة ,سأقولها لك انا ,فهمت ؟ |
Bana bunu yedirip ağzımdan gerçekleri almaya nasıl cüret edersin? | Open Subtitles | كيف تجرؤين أن تسرقي الحقيقة من شفاهي باطعامي عشبة ليمبس |
Ama konuşmamın vurucu noktası şu ki sadece gerçekleri kontrol etmek yeterli değil. | TED | لكن الفكرة الأساسية من كلامي هي ان مجرد التدقيق في الحقائق لا يكفي |
Henüz basit insanî gerçekleri korumak için gizeme ihtiyaç duyuyoruz. | Open Subtitles | ومع ذلك، فإن صون وحفظ الحقائق البشرية الأساسية يتطلب الغموض |
Daha önce, tüm gerçekleri bilmediğimiz için olay terörist saldırıydı. | Open Subtitles | قبل ذلك، هو كان إرهاباً لأننا لم نكن نملك الحقائق |
Asil ve sadık olmam gerektiğini biliyorum, ama Kral gerçekleri bilmiyor. | Open Subtitles | أعرف أقصد أن أكون موالي ومطيع لكن الملك لا يعرف الحقائق |
O yüzden, gerçekleri söylüyor olabileceğimiz ihtimalini düşünmeye başlasan iyi edersin. | Open Subtitles | لذا ربما عليكِ البدء في النظر إلى الأمكانيات إننا نخبركِ بالحقيقة |
Eğer buradan gidebilirsen, bunu yanına al. Buradaki gerçekleri açıklıyor. | Open Subtitles | إذا كنت راحلاَ خذ هذه إنه كتاب حقيقة هذا المكان |
Herkes yalan söyler Abby. Kimse kendisi hakkındaki gerçekleri söylemez. | Open Subtitles | الجميع يكذب يا آبي لا احد يقول الحقيقه عن نفسه |
Bana gerçekleri söyleyin yeter. Ne yapılması gerektiğini ben bulurum. | Open Subtitles | أخبرنى بالحقائق فحسب وأنا سأقرر ما يجب فعله , إن سمحت |
gerçekleri sınırların ötesine aşan. | Open Subtitles | وليس هناك إيقاف للحقيقة حيث الحقيقة تَسُودُ |
Bunun olmasını engellemek için gerçekleri öğrenmem gerek. | Open Subtitles | أنا بحاجة للحقائق لكي امنع ذلك من الحدوث |
gerçekleri söylemek gerekirse, benim ağır birisi olduğum u düşünüy orsundur. | Open Subtitles | اذا اخبرتك بالحقيقه كنت اعتقد اننى امرأه ثقيله |
- Varsayalım ki, gerçekleri söylüyor gibi rol yapıyorsun. | Open Subtitles | لأجل النِّقَاشِ، دعنا نتظاهر بأنّك تُخبرُنا الحقيقةَ. |
Hakikaten kim olduğunla alakalı gerçekleri bulmak asla kolay değildir. | Open Subtitles | إكتشاف حقائق بشأن هويتك الحقيقية لا يُعد أمراً سهلاً مُطلقاً |
Taylor, Dr. Bull'un seni elinde sihirli bir formül olduğuna, jürinin gerçekleri görmek yerine seni muaf tutacağına inandırdığını biliyorum. | Open Subtitles | تايلور،أعلم أن دكتور بول قد أقنعك أنه لديه تركيبة سحرية من نوع ما ستجعل المحلفين يتخطون الوقائع و يقومون بتبرئتك |
gerçekleri bilmek yerine senin seri katil oldugunu düsünmesi onun iyiligine. | Open Subtitles | من الافضل أن تظن أنك قاتل متسلسل من أن تكتشف حقيقتك |
Maalesef, iş dünyamızın gerçekleri nedeniyle finansörlerimizi kaybetmemiz yapımı durdurmamıza yol açtı. | Open Subtitles | من المحزن، علمكم بحقائق عملنا التى ستعود علينا بخسارة ممثلنا |
Bana bildiğin her şey hakkındaki gerçekleri anlat böylelikle mahkeme safhasında bunun sana çok faydası olur. | Open Subtitles | أخبريني بحقيقة كل ما تعرفين، من الممكن أن تقطع شوطاً طويلاً تجاه مساعدتك لاحقاً في المحكمة |