Bu kapsamda "annenize yeni yıl hediyesi olarak bir kuş kafesi yapın" gibi şeyler yapılır. | TED | المشاريع هي أشياء مثل, لنصنع بيت عصافير من أجل أمك في عيد الميلاد. |
Evin içinde ekstra bir oda gibi şeyler duyuyorum, bodrum katı, kahve dükkanı, kütüphane. | TED | سوف أسمع أشياء مثل مثل غرفة إضافية في المنزل , الطابق السفلي , المقهى , المكتبة. |
Bir parça kağıdı birkaç kere katlayıp, ondan kuş ve gemi gibi şeyler yapabiliyormuşuz. | Open Subtitles | انها ستتحول الى اشياء مثل الطيور و السفن |
Diğerlerinde, et, patates, bira ve sebze gibi şeyler var. | Open Subtitles | الأخرى بها لحم ، طماطم بيرة ، خضروات ، أشياء كهذه |
ve bunun gibi şeyler... basit ama sonucunda büyük değişikler yapabileceğimiz şeyler. | TED | وأشياء من هذا القبيل. والأشياء البسيطة مثل هذه تستطيع إحداث فرق كبير. |
Eğer bizim daha iyi bir ürün olduğumuzu göstermeyi denersem, muhtemelen Guantanamo körfezinde olanlar gibi şeyler yapmazdım. | TED | إن كنت أحاول أن أظهر أن منتجنا أفضل، لن أقوم على الأرجح بفعل شيء مثل خليج غوانتانامو. |
Çoğu önemsiz hırsızlıklar, trafik suçları, bunun gibi şeyler. Darwin Banks. | Open Subtitles | سرقات صغيرة في الغالب والقيادة تحت الثمالة وهذا النوع من الأشياء |
Hayatları boyunca yılanlardan korkmuş bu insanlar artık "Şu yılanın ne kadar güzel olduğuna bak." gibi şeyler söylüyorlardı. | TED | هؤلاء الأشخاص الذين صاحبهم طيلة حياتهم خوف من الأفاعي أصبحوا يقولون أمور مثل أنظر كم هي رائعة هذه الأفعى |
Problem çözme, eleştirel düşünme, işbirliği, tahammül gibi şeyler, bunların hiçbirisi tek başına devrim niteliğinde değildir. | TED | أشياء مثل حل المشاكل، التفكير النقدي والتعاون والمثابرة.. لا ينبغي أن يكون أي من ذلك ثوريًا بمفرده. |
Bu oyun kesinlikle semptomlarımı tetikleyebilecek bir şeydi parlak ışıklar, kalabalık mekanlar gibi şeyler, iyileşme sürecimi yavaşlatabilirdi. | TED | وهم أي شيء يمكن أن يتسبب في ظهور أعراضي وبالتالي إبطاء عملية الشفاء وهي أشياء مثل الأضواء الساطعة والأماكن المزدحمة. |
Kendini kopyalayan yaşayan hücreler, aşı ve tedaviler gibi şeyler daha önce mümkün olmayan şekillerde çalışıyor. | TED | الخلايا الحية ذاتية النسخ هي أشياء مثل اللقاحات والعلاجات تعمل بطريقة كانت مستحيلة من قبل. |
Bu yüzden, blog yazmaya karar verdim ve bu küçük hikayeler gibi şeyler yaratmaya başladım. | TED | لذا بدأت في كتابة المدونة وبدأت في تأليف أشياء مثل هذه القصص الصغيرة. |
Hayatım boyunca sakladığım şeyler var aşk ve anlayış gibi şeyler. | Open Subtitles | لدي امور كنت احتفظ بها طيلة حياتي .. اشياء مثل الحب والتفهّم و .. |
Ve vicdan, üzüntü gibi şeyler sadece bizim uydurmamızdı. | Open Subtitles | , ,و اشياء مثل الضمير,المبادىء . ماهى إلا بدع |
Evet efendim. Görünüşe göre bizimki bazı seksüel önerilerde bulunmuş, bunun gibi şeyler işte. | Open Subtitles | نعم سيدى, على ما يبدو أنه قام ببعض الأقتراحات الجنسية, أشياء كهذه |
İçmeli, partiye gitmeli, insanları ziyaret etmeli, katilden kaçmalı, bunun gibi şeyler. | Open Subtitles | تشربين، تستمتعين، ـ ـ يسحق الناس، تفلتين من القتل، أشياء كهذه |
Kendiniz olun, içinizden geleni söyleyin, bunun gibi şeyler işte... | Open Subtitles | كن على سجيتك، تكلم من قلبك أشياء من هذا القبيل |
Konuşacak olursan ülkenin benimle yatmak istemediği için beni seçmediği gibi şeyler söyleme. | Open Subtitles | أو بالأصح قول شيء مثل البلاد لم تنتخبني لأنهم لا يريدون معاشرتي |
Çünkü şu anda kurumlar ellerindeki verileri telif hakkı kısıtlamaları ile hapsediyor ve bunun gibi şeyler yapıyorlar. | TED | لأن المعاهد في الوقت الراهن تحصر بياناتها بالقيود المفروضة على حق المؤلف وهذا النوع من الأشياء. |
Kitabın nerede basıldığı, yazarın kim olduğu ne zaman basıldığı gibi şeyler hakkında bilgimiz var. | TED | لدينا معلومات حول أمور مثل أين تم نشره، من كان المؤلف، متى تم نشره. |
Ne gibi şeyler arıyorsunuz? | Open Subtitles | أيّ نوع من الأشياء تريدان البحث عنه؟ |
-Evet, bilirsiniz, havada süzülme cüzzamlılar, 10 emir, onu gibi şeyler. | Open Subtitles | -الحبكة؟ -تعرف، الفيضان ، والمصابون بداء الجذام والوصايا وما إلى ذلك |
Burada bir grup yaban kedisi var. Puma gibi şeyler. | Open Subtitles | يوجد هناك، مجموعة من القطط الوحشيّة كالأسود المفترسة وما شابه. |
hayır,şey,yani şeyle ilgili konuşuyorlardı... sağlık sigortası hakkında konuşuyorlardı ve bunun gibi şeyler işte sağlık hizmetleri. | Open Subtitles | لا,حسنا أعني ..لقد كانوا يتكلمون حول لقد كانوا يتكلمون حول التأمين الصحي لهم ...وأمور مثل هذه |
Ne gibi şeyler? | Open Subtitles | أي نوع من الأمور ؟ |
Tuvalet kabinlerine fotoğraf makinesi yerleştirmek gibi şeyler yapar. | Open Subtitles | يحشر الكاميرات في غرف الحمامات هذا النوع من الأمور |
Muhtemelen karşılıksız sevgi, sağlıklı gıdalarla büyümek gibi şeyler değildir. | Open Subtitles | من المحتمل أنه لا يوجد شئ مثل الحُب الحُر, .كل تلك الأطعمة التي تكبر عليها |
Resim çizmek gibi şeyler yapardık. | Open Subtitles | كان ليدعني اقود السيارة و كنا سنقوم بأمور مثل الرسم |