Eğer bir silahımız varsa ruhsal sağlığımızı korumak için oldukça özen göstermeliyiz, böylelikle hastalık durumunda tetiği çekmeye meyilli olmayalım. | TED | إذا كنا نمتلك سلاحًا، فيجب علينا أن نلتزم بصرامة بالحفاظ على استقرارنا النفسيّ. لكي لا نسحب الزّناد خلال أوقات المرض. |
Bu da bedenimizi zayıflatır, ki bu da zamanla hastalık ve ölümle sonuçlanır. | TED | هذا يجعل أجسادنا تبدأ بالتدهور، مما يؤدي في نهاية المطاف إلى المرض والموت. |
Bu da bizi şu çelişkiye getiriyor: hastalık sadece fakir ülkelerde olduğu için, hastalığa yeteri kadar yatırım yapılmıyor. | TED | وهذا يقودنا إلى المفارقة التالية وهي أن انحصار المرض في البلدان الفقيرة سبّب عدم حصوله على الكثير من الاستثمارات |
Bunun bir hastalık değil kasıtlı zehirleme olduğunu düşünenler var, bir kişi tarafından. | Open Subtitles | هناك من يعتقد بأنّه ليس مرضاً مطلقاً لكن التسمم متعمداً عمل فرد واحد |
hastalık ülkeden ülkeye o kadar hızlı yayılır ki ne olduğunu anlamazsınız bile. | TED | وينتشر المرض من بلد لبلد سريعاً جداً لدرجة أنك لا تعرف ماذا يحدث. |
Yeter ama! Bu korkunç hastalık konusunda bütün kasabayı eğitmeliyim. | Open Subtitles | هذا يكفي، عليّ تعليم البلدة برمّتها بشأن هذا المرض الفضيع |
Paget Karsinoma denilen, kişinin dış görünüşünü bozan bir hastalık. | Open Subtitles | غير قابل للتعامل ويشوّه بشكل مروّع دعا المرض سرطان باجيت. |
Belirtileri önlemek için kullanılan ilaçlar var ama hastalık ilerledikçe sorunlar da büyüyecek. | Open Subtitles | هناك بعض الأدوية للتحكم بالأعراض لكن مع تطور المرض ستصبح المشاكل أكثر حدة |
Araplar bu hastalık için, kibir dolu Krallığımıza karşı Tanrının gösterdiği hiddet, derler. | Open Subtitles | بأن هذا المرض هو إنتقام الله نتيجة غرور مملكتنا وفى ظل اّلامى هذه |
Korku bir hastalık gibidir, eğer dışarı atmazsan seni yer bitirir. | Open Subtitles | الخوف مثل المرض .. اذا لم تعالجه فـ سيقتلك حسناً .. |
Ama ne yazık ki bu hastalık çocuklarına da geçmiş. | Open Subtitles | لكن للأسف هذا المرض من الواضح أنه نقل إلى أبنائه |
Kan damarlarının burun, kulak, boğaz ve böbrekleri etkilediği bir hastalık. | Open Subtitles | هذا المرض يصيب الأوعية الدموية ويؤثر على الأذنين، الأنف، الحلق، والكلى |
Lanet hastalık her şeyi allak bullak etti. Evliliğimizi bile. | Open Subtitles | كاد ذلك المرض اللعين يأخذ كل شيء منا، حتى زواجنا. |
Amaca zarar veren şey, aynı hastalık üzerinde çalışan dört tane çekirdek bilim adamı takımı olup bunların birbirleriyle konuşmaması. | Open Subtitles | يوجد نتائج عكسيه من عُلماء الأربعة فرق الأساسيه الذين يعملون جميعا على نفس المرض ولكن لا يتحدثون مع بعضهم البعض. |
Eğer bu bir hastalık değilse ne olduğunu öğrenmek isterim. | Open Subtitles | اقصد ان لم يكن هذا مرضاً عندئذ اريد خياراً اخراً |
Kutup dairesi dışından gelen türler parazit ya da hastalık getirecekler mi? | TED | هل ستجلب الأنواع شبه القطبية الأمراض أو الطفيليات إلى المنطقة القطبية الشمالية؟ |
Bağımlılığın beyin-temelli bir hastalık durumu olduğu medikal ve nörolojik bir gerçektir. | TED | يعتبر ذلك الإدمان حالة مرضية تعتمدُ على الدماغ وهو حقيقية عصبية طبية. |
Çocuk felci virüsü bulaşmış insanların büyük çoğunluğu hastalık adına herhangi bir işaret göstermemektedir. | TED | الغالبية العظمى من الأشخاص المصابين بمرض شلل الأطفال لا تظهر عليهم أية أعراض للمرض. |
İki milyon insan hastaneye gelip önceden sahip olmadıkları bir hastalık kapıyorlar, birileri temel hijyen kurallarına uymadığı için. | TED | مليوني شخص يأتي إلى المستشفيات ويلتقط العدوى لم يكن لديها لأن أي شخص لم يتبع ممارسات النظافة الأساسية. |
Ailenizde teşhis edilen herhangi bir genetik hastalık var mı bilmek istiyoruz. | Open Subtitles | نحن نريد أن نعرف اذا كان هناك أي أمراض وراثية في العائلة |
hastalık Kontrol Merkezi Bostan'da daha çok menenjit vakasını olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقرر مركز السيطرة على الأمراض المزيد من أمراض السحايا في المنطقة |
Makarna oynamak, bir hastalık hastasıyla uğraşmaktan çok daha kolaydı. | Open Subtitles | اللعب بالمعكرونة كان أكثر متعة من التعامل مع مريض بالوسواس |
Ben kimseye hastalık bulaştırmadım. Çünkü ben hiç hasta olmadım. | Open Subtitles | أنا لم أصيب أحد بالمرض لأنني لم أمرض نفسي أبداً |
Bu bakış açısı özellikle de hastalık yapan organizmaların zararlılıklarındaki inanılmaz çeşitliliği düşünecek olursak en akla yakın olanı. | TED | و بالتحديد التأمل فى الفكرة الأساسية و التى فى إعتقادى تفسر التنوع الهائل فى مدى ضرر الكائنات المسببة للمرض. |
Eski Ahit'in cezaları, evet, ama şimdi bile kardeşlerim, şimdi bile, kuraklık ve hastalık bu büyük ülkenin kalbinde kol gezmekte. | Open Subtitles | سياط العهد القديم، نعم، لكن حتّى الآن يا إخوتي وأخواتي، حتّى الآن، قيح الوباء والقحط في ذات قلب هذه الأرض العظيمة. |
Sağırlığın tamamen bir hastalık olduğunu düşüyordum. Bu zavallı insanlar duyamıyordu. İşitme yoksunuydular, onlar için ne yapabilirdik ki? | TED | لقد فكرت دائمًا بالصمم على أنه مرض. هؤلاء المساكين، لايستطيعون السمع. لا يسمعون، ما الذي نستطع أن نفعله لهم؟ |
Umuyoruz ki bir gün, acılarını azaltıp yaşamlarını uzatabiliriz. Pankreas kanserini tamamen tedavi edilebilir bir hastalık hâline getirebiliriz. | TED | آملين الوصول لليوم الذي نكون قادرين على تخفيف آلامهم، و تمديد حياتهم وربما جعل سرطان البنكرياس مرضا قابل للشفاء. |
- hastalık Kontrol ekibimiz baskı altında çalışmak için eğitildi. | Open Subtitles | فريقنا من مركز السيطرة على الامراض مدرب للعمل تحت الضغط |